BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 35,99
ALTIN 3.004,48
HABER /  GÜNCEL

Hazar'ın Birand'ı kınadığı o sözler

Bekir Hazar, M. Ali Birand'ı deprem yüzünden ayıpladı. Hazar, Birand'ın depremzedelerle stüdyodan telefon bağlantısı kurmasının kolaycılık olduğunu söyledi..

Abone ol

Yeni Şafak gazetesi Bekir Hazar, yazısında önceki gün meydana gelen büyük depremle ilgili muhabirlerin gidip haber yapmaya üşendiğini söyledi. Hazar, Birand'ı da bu yüzden ağır biçimde eleştirdi. İşte Hazar'ın Birand'a yönelttiği suçlamalar....

17 Ağustos depremi olduğunda İHA Genel Müdürü olarak görev yapıyordum. Marmara'nın sallandığı gün, tüm dünya televizyonlarından yüzlerce gazeteci Türkiye'ye hücum edip, İHA kapısından içeri girdi... Bir ara döndüm şöyle bir baktım, bizim dış haberler servisi aynen Birleşmiş Milletler'e dönmüş... Dünyalı gazeteciler, haber yapmak, görüntü geçebilmek için birbirini eziyor, zaman zaman yumruklaşma noktasına çıkıp, arkadaşlarımızın araya girmesiyle durduruluyordu...

Dünyalı gazetecilerin tüm hücrelerinde ve yüzlerinde haber heyecanı vardı...

Ve aradan geçen zaman içinde Pazar günü yüzyılın en büyük depremine şahit olduk...

Kayıplarla birlikte en az 100 bin ölü olduğu tahmin ediliyor...

Dünyalı gazeteciler haber aşkına, deprem bölgelerine hücum ediyor...

Yüzlerce gazeteci deprem adalarına yayılıyor...

Ve inanılmaz bir olay... İçlerinde bir tek Türk gazetecisi yok... İHA'dan başka...

Tüm dünya basını, gazeteleri, televizyonları orada...

Bizimkiler yok... Çünkü bizimkiler uzaylı...

Başka bir galakside, bilmem ne nebulasında yaşıyorlar...

Yuh kere yuh yani... Bölgede 3 bine yakın Türk olduğu belirtiliyor. New York Times "Ölenler arasında Türkler de var" diye haber yapıyor... Türkcell "Bölgedeki 2500 Türk'ten sinyal aldık" diye bas bas bağırıyor...

Bizim mümtaz Türk gazetecileri... Ve de saygıdeğer Türk televizyoncuları... Sabah işe gidip masaya oturuyor... Akşam eve dönüp mışıl mışıl uyuyor...

Bölgede cep telefonlarından gelen 2500 sinyal var ya nasıl olsa...

Bağlanıyor cep telefonundan Türk depremzedeye... Alıyorlar canlı yayına...

Oooh yan gel yat Osman... Adamlar 2500 tsunami ve deprem dehşetini yaşayan panik halindeki Türk'ü muhabir yapmış, üzerlerinde reyting tepinmesi yapıyor...

Vicdansız tembeller... İnsafsız uykucular...

Yakıştı mı sana M. Ali Birand... Almışın bölgeden bir kızı, anlattırıyorsun ona... Kızcağız korku içinde "Az önce açıklama geldi, 7 saat içinde yeni bir tsunami bekleniyormuş" diyor... Yani o anda belki de kaçacak delik alıyor... Bu duygu paranoyası içindeki kızcağızı defalarca telefona al... Muhabir gibi tepe tepe kullan... Arka masada oturan muhabirlerine köfte ekmek...

Nerdesiniz televizyonların Genel Yayın Yönetmenleri..? Ve onların muhabirleri..?

Napıyorsunuz?... Haber bittikten sonra Etilere mi gidiyorsunuz ?... Nişantaşı'nda vaziyetler nasıl..?

Yüzyılın depremini... En az 2500 Türk'ün yaşayıp, orada mahsur kaldığını... İçlerinde ölenler olduğunu... Bilmiyor... Görmüyor... Duymuyor musunuz...?

Sakın içinizden biri çıkıp bana, "Denedik ama gidemedik.. Napalım uçak yok kardeş" demeyin...

Arayın İHA'yı...

Pazar günü apar topar ekibini yanına eşya bile alamadan, atletle dahi pişilen bölgeye nasıl kazakla gönderdiğini... Ve onların İstanbul üzerinden, tamamı dünyalı gazetecilerle dolu uçakla afetin merkezi Phuket adasına nasıl indiğini öğrenin... Kaç Amerikalı... Hollandalı... İngiliz... Japon... Yeni Zelandalı... Hatta ve hatta Polonyalı televizyoncu-gazeteci bulunduğunu bir soruverin... Siz gitseniz gitseniz ancak Atatürk havalimanına gidip, afetten dönen kafileleri çekerseniz... Utanmadan... Ordu gibi... Tüm ekiplerinizi dış hatlar gelişe yığarsınız...

Bir Polonyalı gazeteci bile olamazsınız... Sizi gidi UZAYLI Polyannalar sizi..
YAZI:Bekir HAZAR