BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,88
ALTIN 2.971,23
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Hayati Yazıcı darbe gecesi Kılıçdaroğlu'yla birlikte miydi?

AK Parti Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, referandum sürecine ilişkin merak edilen tüm detayları ve 15 Temmuz darbe gecesi Kılıçdaroğlu'yla birlikte bindikleri uçakta yaşadıklarını anlattı.

Abone ol

AK Parti tabanı yeni sisteme ikna oldu mu? “Hayır” çıkarsa hükümet nasıl bir strateji izleyecek? Erken seçim gündeme gelecek mi? Tüm bu sıcak soruları AK Parti Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı referandum süreciyle ilgili tüm detayları anlattı.

15 Temmuz gecesi Kemal Kılıçdaroğlu'yla birlikte aynı uçakta yolculuk yapan Hayati Yazıcı o kabus geceyi de anlattı. Habertürk gazetesinden Kübra Par'ın sorularını yanıtlayan Yazıcı'nın açıklamalarından şöyle:

KAMPANYA SÜRECİNİ İYİ YÖNETİYORUZ EVET ÖNDE

Referandum’a 2 hafta kaldı. Muhalefet “Hayır” oylarının önde olduğunu söylüyor. Sizin açınızdan durum nasıl?

Kampanya iyi gidiyor. Her şey yerli yerine oturmaya başladı. Bu anayasa değişikliği Meclis’ten geçtikten hemen sonra muhale­fetin aleyhteki kampanyası etkili olmuştu, “Hayır” biraz önde görünüyordu. Zaten bilimsel araş­tırmalara göre, bir şeyi karala­manın etkisi doğruyu söylemeye oranla 13 kat fazlaymış! Özel­likle okumayanlar, irdelemeyen­ler bu söylemler üzerinden değer biçiyordu. 26 Şubat’tan sonra ara­ziye indik. Milleti bilgilendirdikçe o kafa kirliliği ortadan kalkıyor, “Aaa, öyle mi?” diyenlerin oranı çoğalıyor. “Evet”ler önde. Kam­panya sürecini iyi yürütüyoruz.

HAYIR ÇIKARSA BU DÜNYANIN SONU DEĞİL

“Hayır” çıkarsa, siyasi ve eko­nomik istikrarsızlık olmaması için hükümetin bir B planı var mı?

Bir anayasa değişikliği yaptık. “Hayır” denirse bu dünyanın sonu değil. Nihayetinde bu bir oylama. Getirdiğimiz proje doğrudur. Tür­kiye’nin buna ihtiyacı var. Dedi­ğiniz gibi farklı bir sonuç çıkarsa, çok doğru olan, millet ve devlet için yararlı sonuçlar getirecek bu projeyi yeterince anlatamamışız demektir. Orada da kusuru ken­dimizde ararız. Ama yeni Anayasa projesi de gündemden düşmez.

HİÇBİR ZAMAN ERKEN SEÇİMDEN YANA OLMADIK

Erken seçim gündeme gelir mi?

Hayır. Zaten koşullar zorlamadıkça hiçbir zaman erken seçimden yana olmadık. Başbakan Binali Yıldırım, “Evet oyu 1 bile fazla çıksa bizim için yeterlidir” dedi. Bu, durumun biraz bıçak sırtı olduğu kaygısı taşındığını mı gösteriyor? O, meşruiyet bakımından söyle­nen bir söz. Bu değişiklik 50+1 ile geçerse hukuki meşrui­yet var demektir. Elbette ki siya­sal açıdan bakarsak bunun daha da yüksek olması bize güç katar.

CUMHURBAŞKANI PARTİNİN GÜCÜNÜ EZEBİLECEK BİR POZİSYONU KİMSEYE VERMEZ

“Yeni sistem kabul edilirse Cumhurbaş­kanı danışmanlarının merkezde olacağı bir siyasi zemin ortaya çıkacak, AK Parti’deki mevcut kadro zayıflayacak. Eğer “Hayır” çıkarsa da Başbakan ve AK Parti bu süreçten daha güçlü çıkacak” iddiasında bulunanlar var. Refe­randum, böyle bir dönüşüme neden olur mu?

“Taş yerinde ağırdır” diye bir atasözü vardır. Dengelerin güçlü bir şekilde sağlanabilmesinin en önemli aracı, siyasi partilerdir. Bu konumda olan bir partiyle bürokratik katmanları mukayese etmek çok gerçekçi değil diye düşünüyorum. Parti, varlığını ve bütünlüğünü korur. Biz teşkilatlarımızla birlikte bir bütünüz. O bütünlüğü koruyarak Türkiye’nin sorunlarını omuzluyoruz. Siyasetin içerisinde yoğrularak gelmiş, her kademesinde görev yapmış, sorumluluk üstlenmiş, Türkiye’nin en deneyimli siyasi kişiliği olan Cumhurbaşkanı’nın partinin gücünü ezebilecek bir pozisyonu kimseye verebileceği kanısında değilim.

15 AKŞAMI KILIÇDAROĞLU'YLA BİRLİKTEYDİK

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kılıçdaroğlu 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sordu. CHP’liler, “Bunun cevabını en iyi Hayati Yazıcı biliyor” diyor. O gece birlikte miydiniz?

O gece için şahitliğim sınırlı. Ankara’dan aynı uçağa bin­dik. 21.50 uçağıyla Atatürk Havalimanı’na geldik. 22.45’te iniş oldu. Uçak inişe geçtiği sırada danışmanı yanımıza gelip İstanbul Boğaz köprülerinde tanklar olduğunu söyledi. Önce terör saldırısı zannettik. Sonra telefonlarımızı açınca Ankara’da da jetlerin uçtu­ğunu öğrendik ve darbe olduğunu anladık. “Nasıl olur?” dedik.

KILIÇDAROĞLU'NU SORDUM GİTTİ DEDİLER

Kılıçdaroğlu’nun ilk tepkisi ne oldu?

Bir anda haber gelince şaşkına döndük. Kim, kiminle, ne konuştu, ne söyledi; sağlıklı hatırlamak mümkün değil. Alana indiğimizde Ankara’ya dönmeye karar verdim. Çünkü mer­kez Ankara idi. 23.00 uçağı için bileti aldım ancak kalkışlar iptal edildi. Hemen Başbakan’ımızla irtibata geçtim. Ardından Cumhurbaşkanı’mızı aradım ancak iletişim sağlayamadım. En doğru hareketin il başkanlığımıza geçmek olduğunu düşün­düm. Alana indiğimizde telefon görüşmeleri yaptım. O sırada Sayın Kılıçdaroğlu’nu sordum, hemen gittiğini söylediler. Biz de değişik yollardan dolaşarak il başkanlığımıza ulaştık. Son­rasında Cumhurbaşkanı’mız geldiği için havaalanına geçtim.

MECLİS BUNU BİR DENETİM ARACINA DÖNÜŞTÜREBİLİR

Peki, kendi genel başkanları Cumhurbaşkanı olursa milletvekilleri onu nasıl denetleyebilecek?

Meclis’in elinde denetim araçları var. Soruşturma mekanizmaları var. Meclis ayrıca yasa yapma yetkisini kullanarak bunu bir denetim aracına dönüştürebilir. Meclis, Cumhurbaşkanı’nın kararnameyle düzenleme yaptığı bir alanı uygun bulmu­yorsa, kanun çıkararak o alanı düzenleyebi­lir. Milletvekili listelerinin oluşum süreci de çok yanlış takdim ediliyor. Cumhurbaşka­nı’mızla uzun süre beraber çalıştım. Katı­lımcılığı önemseyen bir çalışma biçimi var. Recep Tayyip Erdoğan güçlü bir figür­dür. Ama “Nereye giderse her şey susar, ne diyorsa o olur” diye bir şey yok. Cumhur­başkanı’na bir başkasının yanında bir şey söylenmez ama baş başa olduğumuzda konuşuruz. Gündemi belli olan bir toplantı yapılır, orada gerekli konuları tartışırız.

NE İSTERSEM YAPARIM DERSEN NAL TOPLARSIN

Ama yeni sistemde bu konular Meclis’te kamuoyu önünde tartışılıyor olacak.

Bakın, oradaki tartışma partinin yetkili gruplarına sirayet eder. Kararların oluşma süreçleri var. O katılımcılık süreçlerinde her­kes konuyla ilgili görüş ve kanaatini özgürce ifade etme hakkına sahip. Milletin menfaa­tine olmayan, ülkemizin büyümesine katkı sağlamayan bir şeyin arkasında kimse durmaz. Nihayetinde partiler, bir taraftan programlarını gerçekleştirip bir taraftan da hedef kitlelerinin beğenisini dikkate almak zorunda. “Ne istersem yaparım” dersen, bir dahaki seçimde nal toplarsın!