BIST 8.885
DOLAR 34,31
EURO 37,19
ALTIN 3.018,55
HABER /  GÜNCEL

Hayat, sadece ÖSS'de ibaret değil!

Yarın, 1 milyon 700 binden fazla genç, üniversiteli olmak için yarışacak. Peki bu yarışı kaybetmek her şeyin sonu mu? Abbas Güçlü, bu soruya yanıt veriyor...

Abone ol Abbas Güçlü, isimli yazısında yarınki sınav öncesi önemli bilgiler verdi.

Yazı : Abbas Güçlü
Kaynak :


Milyonlarca genç ve ailesi için yarın zor bir gün. Matem günü de olabilir. Bayram günü de. Yaşamlarının bundan sonraki akışı, bir anlamda, bu üç saatlik sınava bağlı.
Rakamlar ortada. ÖSS'ye 1 milyon 730 bin aday giriyor. İlk beş tercihini kazanacak adayların oranı ise yüzde 3'ü geçmez.
ÖSS'ye girip de mutlu olanı bulmak gerçekten çok zor. İşte bu yüzden, sonuç ne olursa olsun, geleceğe umutla bakmak gerekiyor.
Liseden yeni mezun olan adayların üniversiteyi kazanma oranı, yıllara göre, yüzde 18 ile 24 arasında değişiyor. Sınava, üçüncü, beşinci kez girenler var. Ama genelde hedefi 12'den vurma, ikinci, üçüncü girişte gerçekleşiyor.
Hangi üniversiteye ve hangi fakülteye giderseniz gidin, mutsuzluk hâkim. Kazanamayanlar bin pişmansa, kazananlar on bin pişman. Çünkü kendilerini işsizlik bekliyor.
ÖSS'yi kazanamamanın verdiği acı, üniversite mezunu olup da işsiz kalmanın yanında solda sıfır kalır. Onun için ÖSS'yi kazanamama halinde nasıl ki her şeye bitti gözüyle bakılamayacaksa, üniversiteye girilmesi halinde de bundan sonra her şey güllük gülistanlık olacak beklentisi içerisine girmemek gerekiyor.
Bugün ve yarının, yaşamınızdaki diğer günlerden hiçbir farkı olmasın. Bu çok önemli. Siz yarın elinizden geleni yapın yeter. Şu saatten sonra, sizi en fazla üzecek olan, yapabileceklerinizi, heyecan ya da başka nedenlerle yerine getirememek olur.
Her zamanki saatinizde uyuyun. İyi bir kahvaltı yapın. En az yarım saat önce de sınav salonunun önünde bulunun. Soru kitapçıkları ve cevap kartı dağıtıldığında ise üç saatliğine hemen her şeyi unutun. Sınava konsantre olun ve bir bir soruları çözmeye başlayın.
Arada moral bozucu sorular mutlaka olacaktır. Hatta üç beş tanesi peş peşe de gelebilir. Bu durumda sakın paniğe kapılmayın. ÖSYM'nin yapmak istediği de zaten bu. Ne kadar dikkatlisiniz ve kontrolü nereye kadar kaybetmiyorsunuz... Ölçülen yeteneklerden birkaçı da bunlar.
Çözemediğiniz her soruyu sonraya bırakın. Her soru için, bir dakikadan fazla süre harcamayın. İkinci tura en az yarım saatiniz kalmalı.
Yarın, sonuç ne olursa olsun, hayallerinizden uzaklaşmayın. Kazansanız da, kazanmasanız da daha önünüzde ÖSS benzeri onlarca sınav olacak. Onlarla yaşamaya ve arada bir kaybetseniz de yolunuza devam etmeye alışmalısınız.
Yarın ve yarından sonraki günlerde yolunuz hep açık olsun. Sakın unutmayın! Demokrasilerde çareler hiç tükenmez! Yeter ki moraliniz yerinde olsun...
Bakan Çelik'in projeleri hayata geçerse, önümüzdeki öğretim yılında, çok farklı bir tabloyla karşılaşacağız. Kaos da yaşanabilir, reform yılı da olabilir. En azından bir hareket var. Bakan Bey'in iyi niyetinden şüphe etmiyoruz. Bizim eleştirimiz projelerine değil, uygulama tarzına. Birini oturtmadan, hemen arkasından yeni projeler gelmesine. Uygun ortamın olup olmaması hiç umrunda değil. Keşke olaylara farklı yönleriyle de bakabilse.
En önemli projelerinden biri, ilköğretim müfredatının değiştirilmesiydi. Bu yıl 9 ilde 120 okulda pilot olarak uygulandı. Önümüzdeki öğretim yılında ise tüm okullara yayılacak. Ama MEB Araştırma ve Geliştirme Dairesi'nin Bakan Çelik'e sunduğu anket sonuçları bir hayli ilginç. Uygulama sürecinde öğretmenlerin zayıf bulduğu yönler şöyle:
Sınıf mevcutlarının kalabalık olması. Ölçme ve değerlendirme tekniklerinin yetersiz oluşu. İletişim araçlarının yetersizliği. Velilerin yeterince bilgilendirilmemesi. Birleştirilmiş sınıfların göz ardı edilmesi. Eğitim-öğretimin tam gün olmayışı. Öğretmenlerin hizmet içi eğitime ihtiyaç duymaları. Etkinliklerin yetersizliği...
Özetin özeti: Bu koşullarda müfredatı değiştirmek, yarardan çok zarar getirir.

aguclu@milliyet.com.tr