BIST 9.831
DOLAR 35,35
EURO 36,62
ALTIN 2.983,32
HABER /  GÜNCEL

Hatemoğlu'nun başarısının sırrı

80 yıllık gelenek Hatemoğlu'nun veliahtı Hatem Saykı başarının sırrını Takvim'den açıkladı.

Abone ol

80 yıllık gelenek Hatemoğlu'nun veliahtı Hatem Saykı başarının sırrını açıkladı. "Marifet ne markalaşmak, ne holdingleşmekte.. Marifet gerçek bir A.Ş., yani Aile Şirketi olabilmekte... Çünkü bizi doruğa samimiyet ve birliktelik taşıdı... Yıl 1924... Genç Cumhuriyet henüz emekliyor. Türkiye zor günlerin ardından ayağa kalkmaya çalışıyor. İşte Hatemoğlu'nun mazisi ta bu zamanlara dayanıyor. Türk Tarih Vakfı'nın araştırmasına göre, Sümerbank bir devlet kurumu olarak düşünüldüğünde, Hatemoğlu Türkiye'nin ilk özel hazır giyim markası... Firma 79 yılda çok şey gördü, çok şey geçirdi. Darbeler, savaşlar, felaketler, krizler ve daha neler neler... Ancak hepsini biraz daha tecrübeli, biraz daha güçlü atlattı. Sonuç ortada. Cumhuriyetle büyüyen Hatemoğlu, yeni milenyumda yepyeni hedeflere ilerliyor. İşte Cumhuriyet tarihinin bu önemli tanığı şimdi gencecik bir işadamının ellerinde. Hatemoğlu'nun veliahtı Hatem Saykı'yla şirketin Osmanbey'deki merkezinde görüştük... Soru : Hatem bey; önce öykünüzü dinleyelim. Hatemoğlu nasıl doğdu? Bugünlere nasıl geldi? Başarının sırrı ne? Hatem Saykı: Bu bir kuruluş hikayesi olabilir mi bilmiyorum, ama bizim için bir başlangıç olduğu kesin... Rahmetli dedem Hatembaba'nın oğlu Hacı Mustafa Saykı cumhuriyetin kurulduğu sene memleketimiz Kayseri'den İstanbul'un yolunu tutmuş... Soru :O zaman şirketinizin adı, dedenizin babasından gelmiş... Hatem Saykı : Evet, büyük dedem Hatem'in oğlu olarak anılırmış Kayseri'de... Neyse dedem İstanbul'a gitmiş demiştim... Buradan kumaş alır, memlekette satarmış.. Bir gidişinde kumaşlarla birlikte, 3 tane bayan manto almış... Memlekete döndüğünde birini büyük anneme hediye etmiş. Diğer ikisini de satmaya çalışmış, ama o dönem manto satmak kolay değil. Dedem de tutmuş, birini Vali'nin hanımına, diğerini Belediye Başkanı'nın hanımına hediye etmiş. Tabii onlar giyince de Kayseri'de bir manto modası başlamış.. Hanımlar, beylerinden manto ister olmuşlar... Soru :Yani dedeniz ilk önce bayan giyimi üzerine mi başlamış çalışmaya... Hatem Saykı :Evet, Hatemoğlu Tekstil ilk başlarda bayan giyimi üzerine yoğunlaşmış. Ancak bir süre sonra, erkek kıyafeti talepleri gelmeye başlamış. Gerçi bizim asıl sıçrama tahtamız bir eksikliği farkettiğimiz anda oluştu. Duyduğumuz kadarıyla, o zamanlar bürokrat ve işadamları Avrupa'ya gittiklerinde takım elbise ve gömlek alıyorlardı. Çünkü Türkiye'de marka yoktu. Biz bu boşluğu doldurmalıydık. Profesyonel bir kadro kuruldu. Bünyedeki personel dünya moda merkezlerine giderek konularında ihtisaslaştı ve çalışmalarına başladı. Yıllar süren çalışmalarla Hatemoğlu ismi gelişti. Düne kadar gözönündeki kişiler Avrupa markalarını tercih ederdi, şimdi ise bizim Avrupa'da çok sayıda müşterimiz var. Üstelik bizim gibi çok sayıda şirket var. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Biz bir yol açtık, şimdi çok sayıda Türk hazır giyim firması bu yoldan ilerliyor. Yani Türkiye'nin tekstil ülkesi olmasında emeğimiz çok büyük.... Soru : Tekstil ülkesi olduğumuz doğru... Ancak galiba biraz markalaşma problemimiz var... Hatem Saykı :Gerçekten de öyle... Biz bunu yıllar önce başardık. Ancak Avrupa Türkiye'ye 1980 sonrası bir elbise dikti. Bu elbisenin adı taşeronluk elbisesiydi. Pahalıya makine sattı, ucuz işçilikle kendi markasını oluşturdu. "Biz tekstil ülkesi olduk!" diye sevinirken, Avrupa çifte kazandı. Bildiğiniz gibi Avrupa'da bir işçinin işverene maliyetiyle, Türkiye'deki maliyeti arasında uçurum var. Mesela Almanya... Düne kadar dışarıdan işçiyle derdini çözüyordu. Fakat 1980'li yıllarda yanlış yolda olduğunu anladı. Ne yaptı? Önce Türkiye'deki firmalara krediyle makine sattı... Bir kere borçlandırdı... Sonra atölyeler bu borcu ödemek için çalıştı. Soru : Çifte kazançtan bahsetmiştiniz.... Hatem Saykı : Oraya geliyorum. Plan açıkça belli. Avrupa önce Türkiye'ye makineyi sattı, ucuza tekstil ürünleri aldı, sonrasında da bu ürünlere marka yapıştırıp, fahiş fiyatlarla yine bize sattı. Yani hem makineden, hem de ucuza satın aldığı ürünü, yine bize pahalıya satarak iki kere kazandı. Tekrarlıyorum. Burası çok önemli... "Türkiye tekstilde bir numarayım..." diye diye kaybetti. Görünüşte tekstil sektörü ihracatta kar etmişti... Soru :Peki ya bundan sonrası... Hatem Saykı :Artık durum değişti. Belki de Türkiye'nin içinden çıktığı krizin en büyük faydası bu oldu. Şimdi tekstil sektörü atakta. Şu an Türkiye yeni yeni markalar üretiyor. Artık herkes kendi adıyla sınır ötesine açılıyor. Yani Avrupa için ucuza çalışma devri bitti. Şimdi herkes Türkiye için çalışıyor. Bakın bize... Geçenlerde Kazakistan'dan bir müşterimiz geldi. Söylediği gurumu kabarttı. Ülkesinde Hatemoğlu en bilinen dünya markaları arasında yeralmış. Yani Türkiye'nin yıldızı tekrar parlamaya başladı. Ancak bu geri planda bir parlama değil. Şundan eminim, pek yakında uluslararası platformda Hatemoğlu'nun işi daha zor olacak. Yeni yeni firmalar kaliteli üretimlerle geliyorlar. Zaten rekabetin en güzeli sınır ötesinde yapılandır. Çünkü hem biz, hem Türkiye kazanır. Soru : Neredeyse bir asırlık bir firmasınız...Peki geçmişe baktığınızda "Şurada hata yapılmış" dediğiniz oldu mu? Hatem Saykı : "Öğünmek gibi olmasın, ama Hatemoğlu!" diye bir sloganı kullanmıştık. O aklıma geldi. Türkiye'nin ilk ihracat yapan hazır giyim firmalarından olma başarısını gösterdik. Dönemin Başbakanı ve sonra 8'nci Cumhurbaşkanımız olan merhum Turgut Özal'ın bu iş çok hoşuna gitti. Altın madalya ile ödüllendirildik. Daha sonra Avrupa'nın bir çok ülkesine, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya ülkelerine ihracat gerçekleştirdik. Rusya pazarına giren ilk firmalar arasında yeraldık ve almaya devam ediyoruz. Bütün bu başarıların sonrasında, ufak birkaç hatayı bulup ifade etmek haksızlık olur diye düşünüyorum. Bence dedem Hacı Mustafa Saykı, sonrasında babam Ertuğrul Saykı Hatemoğlu bayrağını gelebilecek en yüksek yere taşımışlar. Bize düşen ise bu bayrağı daha yukarılara götürmek.. Ben hep söylerim. Yine tekrarlamak istiyorum. Türkiye'deki ender A.Ş.'lerdeniz...Kastettiğim Anonim Şirketi'nin değil, Aile Şirketi'nin kısaltılmışı... Soru :Irak'ta Saddam döneminde bağlantılarınız olmuştu. Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen ile birlikte bu bölgeye gitmiştiniz. Bu seyahatin şirketinize getirisi oldu mu? Hatem Saykı : İyi ki bu konuyu açtınız. O seyahate giden herkes kazandı. Kaybeden olmadı. Biz de kazandık. Ancak savaş bazı hesapları altüst etti. Ancak şunu bilin. Sayın Kürşat Tüzmen üzerindeki elbiseyi çok iyi taşıyor. Soru :Üzerindeki elbisenin markası ne? (Gülüşmeler) Hatem Saykı :Gerçekten söylüyorum. Sayın Bakan işini bilen bir uzman... Türk işadamlarının önünü açabilmek için çalışıyor, çabalıyor. Kulaktan dolma bilgilerle değil, bizzat tecrübeleriyle her geçen gün biraz daha kazandırıyor. Bugüne kadar Sayın Tüzmen'in yurtdışı heyetine katılıp, eli boş dönen görmedim. O yüzden getirisi olsun-olmasın Irak seyahati doğru bir seyahatti. Bu arada, Irak pazarı bizim ismimizi yıllar önceden biliyor. Herşey istikrara kavuştuğunda, Hatemoğlu bayrağı Bağdat'ta daha büyük dalgalanacak. Irak bizim komşumuz. Bütün dünyadan firmalar satış yapıyor. Neden biz kapı komşumuzdan faydalanmayalım. Soru :Son sorum... Hazır giyimde Çinliler bayağı ucuza çalışıyor. Sizin için sıkıntı oluyor mu? Hatem Saykı : Tekrarlıyorum. Biz markayız. Ucuz pazar işleri bizim muhatabımız değil. Hatemoğlu kaliteli, uzun ömürlü ürünler sunuyor. Zaten, 80 yıldır ayakta durmamızın sebebi bu. Çinli istediği ucuza versin, önemli olan kaliteyi ve markayı bulabilmek. Biz yıllardan beri bu özelliğimizle varız. Taviz veremeyeceğimiz bu yeteneğimizle yıllarca da varolacağız inşallah. Tekstil ürünleri katmadeğeri fazla ürünler. T-shirt sözkonusu olduğunda Çin rakip olabilir belki. Ancak kaban, palto, takım elbise üretiminde moda açısından Türkiye her zaman daha avantajlı... Bizimle Çinli bir firmanın ürünlerimizle rekabet edebilmesi mümkün değil. Çünkü Hatemoğlu kaliteyi satıyor. Çinliler ise sadece taklidi...