BIST 9.633
DOLAR 34,57
EURO 36,23
ALTIN 2.970,68
HABER /  POLİTİKA

Haşim Kılıçtan herkese mesaj

Anayasa Mahkmesi Başkanı Haşim Kılıç hem hükümete hem muhalefete mesaj verdi.

Abone ol Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, kapatma davalarıyla hassas bir dönem yaşandığını belirterek, mahkemeyi etkilemeye çalışan her kesime “Farkındayız” mesajı verirken, hem siyasilere, hem de yargı mensuplarına önemli uyarılarda bulundu.

Kılıç ayrıca yeni bir anayasanın gerektiğine işaret ederken uzlaşma içinde yapılmasını istedi.

Törene CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın katılmaması dikkat çekti.


Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesi'nin 46. kuruluş yıl dönümü nedeniyle önemli açıklamalarda bulundu. İşte Kılıç'ın açıklamalarından satır başları:

YENİ ANAYASA KABUL EDİLMELİ

Katı dogmalardan arınmış bir Anayasa özlemi var. Anayasalar devletlerin temel yetki ve organlarını ve bireylerin hak ve özgürlüklerini tanımlayan temel bilgidir. Düşünce inanç ve kültür farklarını gözetmeyen demokratik olmalıdır. 

Değişim hızla siyasal yapıyı da etkilemekte ve zorlamaktadır. Özgürlükçü bir yapıya gitmezse siyasal yapı dönüşüme cevap veremez

Yeni Anayasa müzakereci bir ortamda hazırlanıp kabul edilmeli. Mahkemeye gelen bazı davalar nedeniyle yoğun tartışmalar çıktı ve son bir yılda siyaset ve hukuk ilişkisi hassaslaştı. 

YARGIÇ KENDİSİNE MİSYON ÜSTLENEMEZ

Mahkeme kararlarının tartışılması, eleştirilmesi gerektiğini vurgulayan Kılıç, önce yargıya yönelik özeleştiri ve uyarı niteliğinde mesajlar verdi. Anayasa’daki kuvvetler ayrılığına dikkat çekerek, “Güçler kaynağını Anayasa’dan olmadığı bir yetkiyi üstünlük kurmak için kullandığı sürece bu çatışma devam edecektir” diyen Kılıç, hukukun üstünlüğünün yargıcın üstünlüğü anlamına gelmeyeceğini ifade etti. Yargıçların bir dereceye kadar değil, mutlak anlamda tarafsız olması gerektiğini vurgulayan Kılıç, şunları söyledi:

“Tarafsızlığın olmadığı yerde adalet de olamaz. Yargıç kendisini anayasa ve yasalarla verilmiş görevler dışında misyon üstlenemez. Unutulmamalıdır ki, hukukun dışına çıkmakla korunabilecek bir sistem esasen korunmaya değer değildir. Millet adına kullanılan yargı yetkisinin adalet duygularını tatmin edebilmesi için kararların irdelenmesi, eleştirilmesi ve tartışılması gerekir. Kurumsal özeleştiri, yapılan görevin ve sorumluluğun doğal sonucu olup anayasal organlar bu özeleştiri yapabilme cesaretini gösterebilmelidir.”

ÜYELERİ HEDEF GÖSTERENLER GEÇMİŞTEN DERS ÇIKARMALI

Haşim Kılıç, davalar nedeniyle ulusal ve uluslararası çevrelerden Anayasa Mahkemesi’ni etkileme, baskı altına alma girişimlerini üzüntüyle takip ettiklerini de ifade etti. Mahkeme üyelerine yönelik kategorik değerlendirmelerin “yargıçların kendilerini koruma içgüdülerini harekete geçirerek vicdani kanaatlerini saptırmaya yönelik ağır bir saldırı” olduğunu söyleyen Kılıç, basında mahkeme üyelerinin hedef gösterildiğini de ifade ederken, Danıştay saldırısını kastederek “Yaşanmış elim olaylardan ders çıkarmayanları sorumluluktan kurtaramayacaktır. Yapılanları izliyor ve farkındayız” dedi.

LAİKLİK ‘BARIŞ PROJESİ’ OLARAK GÜVENCE ALTINDADIR

Haşim Kılıç konuşmasında laiklik tartışmalarıyla ilgili olarak da, “demokrasi ve laiklikten birinin diğerine tercih edilmesinin bilimsel açıdan yanlış, siyasal yönden de tehlikeli olduğunu” söyledi.

Kılıç, şöyle konuştu: “Dinin devlet yönetimi ve siyasetten arındırılarak özgün yapısı içinde korunması, farklı inanç ve dinlerin ya da inançsızlıkların bir arada yaşamasının temel güvencesi olan laiklik, bir büyük ‘barış projesi’ olarak Türk toplumunun koruması ve güvencesi altındadır.

MASKELİ TOPLUM-İKİYÜZLÜ BİREY AHLAKI

“Bireyin, siyasal yapının oluşumuna özgürce ve eşit olarak iştirak edemediği, bir azınlığın ya da çoğunluğun inançları nedeniyle siyasal katılımdan uzaklaştırıldığı yerde demokrasi olamayacağı gibi laiklikten de söz edilemez. Özgürlükçü ve çoğulcu demokrasi, farklı olanı yani ‘öteki’ni kendi varlığının ve varoluşunun teminatı olarak görmeyip, onu yok edilmesi gereken bir ‘düşman’ olarak nitelediği müddetçe, çağdaş demokrasinin muhtaç olduğu hoşgörü ve çoğulculuğu sağlamak mümkün değildir. İşte tam da bu noktada laik devlet gücüne yaşamsal değerde ihtiyaç duyulmaktadır. Çoğulcu ve katılımcı devlet, bir orkestra şefi gibi farklı sesleri ahenkli hale getirme becerisini gösteren, maskeli toplum ve ikiyüzlü birey ahlakının oluşumuna izin vermeyen devlettir.”

Kılıç, gücünü özgürlüklerden alan demokrasinin özgünlük alanının genişlettikçe bağışıklık sistemini de güçlendireceğinin açık olduğuna işaret ederek, toplumu kendi içinde ayrıştıran, onu devletine karşı soğutan, insanlık onurunu işkenceye tabi tutan bir yönetim anlaşışının çağdaş dünyada yer bulamayacağını ifade etti. Kılıç, “Hukuk dışı yollardan güç alarak, rejimi ya da ülkeyi kurtarma girişimlerinin, ülkenin batışını hızlandırmaktan başka işe yaramayacağı bilinmelidir” dedi.

SİYASAL-ETNİK-DİNSEL GÜVEN BUNALIMI

Çağın kenar mahallesinde yaşamamak için, uygar dünyayla tanışmak ve kimliği kaybetmeden bütünleşmenin zorunluluk olduğunu söyleyen Kılıç, evrensel kavramlara farlı anlamlar yükleyerek, evrensel dilin ortadan kaldırılmasının çağdaş dünya ile bağlantıyı koparacağını kaydetti.

KORKULAR GÖZARDI EDİLEMEZ

“Bugün sorunları çözmek için harcanması gereken çabadan daha çok, sanki çözülmemesi için büyük çaba sarfediyoruz. Sorunlar ötelenmekte, gerginlik tırmandırılmaktadır. Toplumun siyasal, etnik ve dinsel kesimleri arasında ciddi bir güven bunalımının olduğu saklanamaz bir gerçektir. Güvensizlik, kavgayı ve dayatmaları da beraberinde getirmektedir. Gücü elinde bulunduranlar karşı düşüncedekilerin güvensizliğini ve korkularını ortadan kaldıracak çözümleri üretmediği sürece bu çatlak derinleşecektir. Hissedilen korkular, gözardı edilemez. Yaşanan hayat tarzlarının ideoloji haline geldiği bir dünyada duyulan güvensizlik ve korkular, acilen değerlendirmeye alınmalıdır. Aksi halde her şeyin rejim sorunu haline getirildiği ülkemizde birlikte yaşama koşulları daha ağırlaşacaktır.”

FARKLILIKLARI ZENGİNLİK SAYAN ADIM ATILMALI

“Siyasi kutuplaşmaların bu ülkeye ağır bedeller ödettiği hepimizin malumudur” diyen Kılıç, demokrasi ve hukukun üstünlüğü temelinde çözülemeyecek hiçbir sorun bulunmadığını dile getirdi.

Demokrasinin kurum ve kurallar rejimi olduğunu, kurumlar kurallara uyarak görevlerini yaptıklarında demokratik hukuk devletinin kriz olarak görünen sıkıntılardan daha da güçlenerek çıkacağını ifade eden Kılıç, “Gün, ayrılıkları öne çıkarma, toplusal ve siyasal kutuplaşmaları körükleme günü değildir. Gün, farklılıklarımızı zenginlik kabul edip, bir arada refah ve özgürlük içinde yaşamak için elimizden geleni yapma, bir adım daha atma günüdür” dedi.

MUTLAK İKTİDAR, MUTLAKA YOZLAŞTIRIR

Demokrasilerde çoğunluğun belirleyiciliğinin pratik zorunluluk olduğunu, ancak mutlak iktidarın da mutlaka yozlaştıracağını söyleyen Haşim Kılıç, bu konuda Anayasa Mahkemesi’nin denetimine dikkat çekerken, “Anayasa Mahkemesi ile millet iradesi arasında bağ kurulması” önerisinde bulundu.

Anayasa denetimi yapan Anayasa Mahkemesi’nin oluşumunda parlamentonun devre dışı bırakılmasının, demokratik meşruiyet tartışmasına neden olduğunu belirten Kılıç, mahkeme üyelerinin seçimine parlamentonun katılmasıyla, anayasa yargısı ile yasama organı ilişkilerindeki güvensizliğin ortadan kaldırılacağını söyledi. Kılıç, yapılacak seçimde liyakatin ve objektif kriterlerin esas alınacağı bir yöntemle, bu konudaki olumsuz sonuçların ortadan kaldırılacağını söyledi.

BİREY “İÇİNDEN DÜŞÜN” MANTIĞINA HAPSEDİLEMEZ

Haşim Kılıç, düşünce özgürlüğü ile ilgili olarak da önemli mesajlar verdi, bireyin nasıl düşünmesi gerektiğine karar verilemeyeceğini, düşünce özgürlüğünün ifade özgürlüğünden ayrılamayacağını, “içinden düşün” mantığına indirgeyerek hapsetmenin, bu özgürlüğü ortadan kaldırmaya eşdeğer olduğunu vurguladı.

TEK TÜRKİYE VAR

Türk milleti laik ve siyasi gelişimini büyük özveriyle sürdürüyor. Laiklik büyük bir barış güvencesi olarak koruma altındadır.

Güvensizlik kavga ve dayatmaları getiriyor. Sorunlarımızı bir an evvel çözmeliyiz. Her şeyin rejim sorunu haline getirdiği ülkemizde bu tehlikeli bir durumdur. Siyasi kutuplaşmalar bu ülkeye büyük bedeller ödetti.

Tek bir Türkiye var hepimiz aynı geminin içindeyiz. Gün ayrılıkları öne çıkarma değil, gün farklılıklarımızı zenginlik kabul etme günüdür.