BIST 9.390
DOLAR 34,46
EURO 36,34
ALTIN 2.869,24
HABER /  DÜNYA

Haşim Kılıç’ın eleştirilerine yanıt verdi

ABD’de bulunan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın eleştirilerini yanıtladı.<br/>Başbakan Yardımcısı ...

Abone ol

ABD’de bulunan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın eleştirilerini yanıtladı.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, düşünce kuruluşu Carnegie Endowment For International Peace’te yaptığı konuşma sonrasında, ABD Başkan Yardımcısı Biden ile bir araya geldi. Arınç, 1,5 saate yakın görüşme sonrası yaptığı açıklamada Biden ile Türkiye’nin iç ve dış politikasına ilişkin konuları da ele aldıklarını belirterek görüşmeyi anlattı.

“BİDEN, TÜRKİYE DOSTU”
ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın Türkiye dostu bir insan olduğunu vurgulayan Arınç görüşmeyi şöyle aktardı:
“Sayın Biden’la, Sayın Başbakanımızla Washington’a geldiğimizde muhtelif vesilelerle bir arada olduk. Birbirimizi tanımak orada mümkün oldu. Bu seyahatimiz sırasında da mümkün olursa kendisiyle bir görüşme talebimiz olmuştu. Hemen kabul ettiler. Bugün 1,5 saate yaklaşan bir görüşme yaptık. Fevkalade olumlu oldu, verimli oldu. 45 dakika ön görülmüştü ama bir yarım saat daha uzattık. Çünkü önemli konular vardı. Hem Türkiye ile ABD arasındaki farklı ilişkilerde hem de bölgemizde yaşanan olaylar konusunda. Türkiye ile ABD’nin örtüştüğü veya görüş veya düşünce birliğine vardığı konularda son yaşanan gelişmeleri kendileri uzunca bir şekilde koydular, tahlil ettiler. Bizim düşüncelerimizi öğrenmek istediler. Biz de hükümetimizin düşüncelerini kendilerine aktardık. Sayın Biden Türkiye dostu, fevkalade iyi bir siyasetçi, güçlü bir insan. Ve bölgemizde yaşanan olaylara da özel olarak ilgisi var, vakıf. Esasen Irak ve çevredeki bütün ülkelerle geçmişten bu yana siyaset konusunda ilişkili olan yapıyı çok iyi bilen aradaki çatışmaları kavgaları tahlil edebilen değerli bir siyasetçi. Onun tahlilleri benim için de çok uyarıcı oldu. Esasen Türkiye ve ABD bu konuda ister Suriye olsun ister Irak olsun ister diğer konularda olsun bir çatışma içinde değil. Hemen hemen görüş birliği içerisinde ancak zamanla farklı davranışlar içerisine girebiliyorlar söz ve davranış biçimi olarak. Bunların esasta bir ayrılık olmadığını ama zaman ve zemine göre Türkiye’nin ve ABD’nin farklı bir tavır içerisinde olabileceğini söyledi. Ben doğrusu memnun kaldım çünkü her konuyu büyük bir açık yüreklilikle ortaya koydu. Ben de cevaplamaya çalıştım. Kıbrıs’tan, Irak’a, Suriye’ye, Mısır’a kadar geniş bir coğrafyada yaşananları beraberce görüşme imkanımız oldu. Türkiye içerisinde de bizim hükümetin olarak çok başarılı işler yaptığımızı, kendilerine güven duyduklarını ve özellikle farklı inanç grupları ve azınlıklara tanınan haklar konusunda da şüphesiz çok büyük adımlar atıldığını, bunların takdir edildiğini ama Heybeliada konusunda da bir olumlu sonuca ulaşılmasını arzu ettiklerini ifade ettiler. Doğrusu 1,5 saat içerisinde biz bu konuları enine boyuna görüşme imkanımız oldu.”

MODEL ORTAKLIK KONUSU
ABD ile Türkiye ilişkileri konusunda bundan sonraki çabalarla da model ortaklık konusunun her alanda iyi bir işbirliğinin sonuçlarını göstereceğini söyleyen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç sözlerini şöyle sürdürdü:
‘Benim söylediklerim Sayın Başkanın söyledikleridir, ben de sizin düşüncelerinizi hükümetin düşüncesi olarak kabul ediyorum’ deme nezaketini de gösterdi. Tabi Sayın Başkan Obama’nın seçildikten sonra ilk ziyaretini Türkiye’ye yaptığını, Meclis’te yaptığı konuşmayla, diğer verdiği beyanatlarla Türkiye ile ABD arasında bir model ortaklık mevcut olduğunu, stratejik ittifakın buna dönüştüğünü ve bizim hem ikili ilişkilerde hem de dünya barışı konusunda aynı çabayı sarf etmemiz gerektiğini ifade ediyorlar. Bu tabi Türkiye’nin ve ABD’nin de konumundan kaynaklanan bazı sebeplerle bugüne kadar sorunsuz yürüdü. Ümit ediyorum ki bundan sonraki çabalarla da bu model ortaklık konusu her alanda iyi bir işbirliğinin sonuçlarını bize gösterecek.”

DIŞ SORUNLAR
Görüşmede Türkiye’yi etkileyen dış sorunların da ele alındığını aktaran Arınç şunları söyledi:
“Suriye konusunda ve diğer konularda bir tanımlama benim çok hoşuma gitti; ‘Siz öyle bir coğrafyadasınız ki biz meseleye çok uzaktayız siz çok yakındasınız. Çok yakında olan insanlar bu ateşi farklı bir şekilde hissedebilirler, gördükleri zarar farklıdır, bu olumsuzluklardan etkilendikleri alanlar farklıdır ama biz dışarıdan bakıyoruz. Böylesine bizim uzak sizin yakın olmanız dahi meseleye farklı açılardan bakmamızı gerektirmiyor. Biz de Suriye’de yaşananlarda üzüntü duyuyoruz. Bu iç savaşın bir an önce bitmesini istiyoruz.’ Bu konuda tabi hem oradaki hem birtakım unsurların varlığı hem de Esad’ın siyasi anlamda da gücünün, otoritesinin zayıflaması ve siyaseten yönetimden uzaklaşması konusunda görüş beraberliğimiz var. Cenevre 2’nin bir an önce toplanması, kimyasal silahların tespiti ve imhası konularında da ABD’nin daha gayretli olması gerektiğini çünkü 2. Cenevre’nin konuşulduğu günden bu yana aylar geçtiğini ama kimlerin katılacağı belli olmamakla birlikte ne zaman toplanacağının da belli olmadığını 2. Cenevre konferansından faydalı bir sonuç bekliyorsak, şunlar şunlar şunlar da olmalı şeklinde hükümetimizin görüşünü kendilerine aktardık. Onlar da aynı düşündüklerini ifade ettiler.
‘Irak’ta Maliki’yle ve onların yönetimiyle Türkiye arasında yeniden bir ilişkinin güçlendirilmesi iyi olacak. Zaten bu adımları atıyorsunuz biz takip ediyoruz’ dediler. Irak’ın kuzeyindeki yönetimle Türkiye arasındaki ilişkilerin olumlu olduğunu ifade ettiler. Diyarbakır spesifik olarak gündeme gelmedi ama onlar zaten bu ziyaretin ve sürece verilen desteğin farkındalar.
Kıbrıs’taki toplumlar arası görüşmelerin faydalı olacağı konusu biz de bunun için zeminin müsait olduğunu ama bunun bir açıklamayla başlaması gerektiğini ifade etti.
Mısır’da yaşananlara da detaylı girmedik. Onlar da demokrasiye müdahale edilmemesi gerektiğini ama yaşanan olaylardan da orada çatışmaların bir an evvel son bulması ve seçimlere bir an evvel gidilerek normalleşme sürecinin gerçekleşmesinin uygun olacağını söylediler.

ESAD SONRASI SURİYE
Suriye’de radikal dinci unsurların varlığından rahatsız olunuyorsa bunların oraya niçin ve ne zamanda geldiklerine bakmamız gerekir. Muhalefetin güçsüz kalışı ve Esad rejiminin bir trajediyi daha da büyütmesi karşısında meydandaki alanı bunlar doldurdular. Yani Suriye’de yaşanan olaylara tepki gösteren demokratik ülkeler Suriye’de bu boşluğu kendiliğinden durdurabilselerdi bu unsurların Suriye’ye gelmesi ve bu şekilde rahatsız edecek bir takım çalışmalar içerisinde olması mümkün olmayacaktı. Bu konuda hem fikiriz. Bu unsurların nereden desteklendiğini nereden kaynaklandığını, Türkiye’yle irtibatını iddia edenler varsa bunun kesinlikle doğru olmadığını, elimizdeki istihbarat raporlarıyla ve hazırladığımız bazı bilgi notlarıyla kendisiyle paylaştık. Kendisi de Türkiye’nin bu konudaki tavrından kesinlikle emin ve bunun maalesef bu şekilde, yani Esad gittikten sonra bunların iş başında olacağı bir rejim mi korkusuna veya endişesine karşı ben düşüncelerimi ifade ettim. Bunları da beraberce paylaşmış olduk.”

“RUSYA DA ENDİŞELİ”
Rusya’nın da Esad’ın gitmesi sonrasında radikal unsurların mı başta olacağı konusunda endişeli olduğuna dikkat çeken Arınç, “Bu her yerde görülüyor çünkü Rusya’da Sayın Başbakanımız’ın Putin’le yaptığı toplantıda Sayın Putin’in sözlerinden bu endişenin onlarda var olduğu anlaşılıyor. Ama bu endişeleri bir kısım düşünceler, yani ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın düşüncelerini ben samimi kabul ediyorum. Yani bunlar yarın işbaşına gelir mi orada? Öbürlerinin böyle bir düşüncesi yok çünkü onlar Esad rejimine zaten çok büyük bir destek veriyorlar. Bu desteğin karşılığında istenmeyen güçlerin, istenmeyen ilişkilerin olması kaçınılmaz ama biz Suriye’deki farklı etnik grupların, farklı inanç gruplarının bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da birlikte yaşaması gerektiğini, Şiilerin Sünnilere, Sünnilerin Şiilere, Nuseyrilerin bir başkasına karşı tercih sebebi olmayacağını, öyle bir anayasa, öyle bir yönetim, öyle bir parlamento gerçekleşmeli ki herkes kendini rahatlıkla ifade edebilsin, bu farklılıkları bir arada tutabilecek bir yönetim ortaya çıksın. Bu kesinlikle korkulan insanlar olmayacak, bu Suriye’nin kendi tercihi olacak diye ben şahsen düşüncelerimi ifade ettim” dedi.

“HÜKÜMETİMİZE OLAN GÜVENLERİ TAM”
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in görüşmede, ABD’nin AK Parti hükümetine olan güveninin tam olduğunu vurguladığını kaydeden Arınç, “Şahsımızla ilgili düşüncelerinin olumlu olduğunu söylediler. Biz hükümetin bir parçasıyız farklı değiliz. Ben Türkiye’nin sadece bu konularla değil ama ikili ilişkilerimizin de güçlendirilmesi gerektiğini söyledim. Çünkü aramızdaki ticaret hacmi 20 milyar dolar civarında. Bunun 5 milyarı bizim ihracatımız hemen hemen 15 milyarı ithalatımız. Halbuki potansiyeli çok daha yüksek. Esasen daha önce geldiğimizde de AB ve ABD ile ilişkiler konusunda Türkiye’nin de bu ticaret anlaşması içerisinde yer alması gerektiği konuşulmuştu. Onun çalışmaları devam ediyor. Yani biz daha çok satmak daha çok almak ve ilişkilerimizi bu ölçüde güçlendirmek istiyoruz. Turizm ilişkisinden, kültür ilişkisine, Amerika’daki varlığımız 200, 250 bin civarında burada çok iyi yetişmiş elemanlarımız insanlarımız var. Onlar da bu ülke için bir zenginlik ve bizimle ABD arasında bir dostluk köprüsü. Farklı konulara da girdik. İki ülke olarak önce ne yapmamız gerektiğini, ilişkilerimizi daha nasıl güçlendirebiliriz noktasını da görüştük. NATO üyesi olmamız BM’de etkin bir üye olmamız aramızdaki Avrupa-Atlantik anlaşmalarından doğan yakınlıklar, bunların 2 dost ve müttefik ülkenin birlikte neler yapabileceğini de göstermesi açısından önemli olduğunu konuştuk. İttifaklık veya müttefiklik ilişkisi bir külfet de getiriyor bütün taraflara. O açıdan bazı konuların da belki daha yakın bir birebir ilişkiyle çözülebileceğini ifade ettiler” şeklinde konuştu.

FÜZE SAVUNMA SİSTEMİ
Görüşmede Türkiye’nin Çin’den alacağı füze savunma sistemi konusunun gündeme gelmediğini söyleyen Arınç şunları aktardı:
“Bu konuda Türkiye’nin tercihine herhangi bir itirazları yok. Sadece NATO ittifakı içerisinde bu ittifakın bir gereği olarak iyi bir entegrasyon yapılabilecek bir savunma sisteminin daha uygun olduğunu ifade etmişlerdi. Biz onlara karşı da söylüyoruz. Çin’e verilen ihale Türkiye’nin çıkarlarına uygun olduğu için verilmiştir. Bunu başbakanımız da ifade ediyor. 10 tane firma teklif ettiler ama 10 milyar dolardan başlayıp en az 4,5-5 milyara kadar inenler oldu. Oysa Çin’in teklifi 4 milyar doların altındaydı. İkincisi de ortak bir teknoloji transferinin veya ortak bir üretimin de yapılabileceği konusu gündemdeydi. Oysa diğerleri hem daha pahalı teklif verdiler hem de ortak üretime ve teknoloji transferine imkan tanımadılar. Bizim Çin’le başladığımız bu süreç daha sonuçlanmış değildir. Daha işin başındayız. Daha görüşmeler yapılacak, kesin bir anlaşmaya belki ondan sonra varılacak. Bu noktadayken teklifler revize edilebilir mi? Çin’le nihai anlaşma başarılabilir mi? Onun da görüşülmesi lazım. Çok rahat ifade etmeliyiz ki biz bir ticari işin içerisindeyiz. Ticari işte de belki tercihimiz hiç aklımızda yokken Çin değildi ama baktığınız zaman bir ihale sürecinde, sizin çıkarınızda uygun olan bir şeyi kabul edebilirsiniz. Ona anlayış gösterirler, gösteriyorlar da nitekim. Kaldı ki biz NATO içerisindeki sisteme zaten entegreyiz. Şuanda Patriotlar konusunda NATO görevini yapmıştır. Bunların devam edeceği de kararlaştırılmıştır. Ama bu füze sisteminin NATO’ya entegrasyonunun da mümkün olabileceği söylendi. O olabilir mi olmayabilir mi? Olabiliyorsa zaten mesele yok. Olmuyorsa da o sistemin bir parçası oluruz NATO ittifakı içerisinde. Ama ayrıca tercihimiz bu olmakla birlikte ayrı bir sistemi de kullanma imkanımız olabilir. Çünkü geçmişte bazı NATO üyesi ülkeler, Rusya başta olmak üzere başka ülkelerden füze dahil silah alımlarını yapmışlardı.”

ÇÖZÜM SÜRECİ
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, görüşmede Türkiye’deki çözüm sürecinin ele alındığını dile getirerek çözüm sürecini destekliyorlar. Son gelenlerin bu desteği açıkça vermiş olmalarından da herhalde memnunlar” dedi.
Diyarbakır’da yapılan toplantıda güzel bir mesaj verildiğine dikkat çeken Arınç, “İnsanların değer verdiği veya düşüncelerine, ifade ettikleri konulara önem verdiği insanların çok açık bir biçimde hem kendi kitlesine hem kendi taraftarlarına ve sempatizanlarına artık silah yok, şiddet yok, kan yok. Silahlar bırakılacak, çözüm süreci desteklenecek ve artık Türkiye’de siyaset ve fikirler konuşulacak demesini, bunu sadece bize değil kendi katlarında değer buldukları insanlara da söylemiş olmaları bizce çok önemli. Kaldı ki parlamentodaki siyasi partinin bu sözlere karşı tavırlarını da Türk kamuoyu biliyor. Ama ben Barzani başta olmak üzere o gün gelen ve mesaj veren herkesin Türkiye’deki bu sürecin birileri için tek ve son şans olduklarını ifade ettiklerini biliyorum” diye konuştu.
3 yıl önce Almanya’nın Köln kentine gittiğinde Şivan Perver’in kendisini kaldığı otelde ziyaret etmek istediğini anlatan Arınç şu ifadeleri kullandı:
“Herhalde bir üç-dört saat görüştük. Vatan hasretini anlattı. Ülkesine dönmek istediğini ifade etti ama bunun için şartların oluşması gerektiğini söyledi. Türkiye’de yapılan pek çok şeyi hayal bile edemediklerini, bunlardan dolayı mutlu olduklarını ifade etti. Ve bazı düşünceleri sebebiyle örgütün bile kendisini hedef listesine koyduğunu, kendisine karşı bir takım tehditler yaptıklarını ifade etti. Ben bütün gönlümün berraklığıyla Türkiye’ye dönmelisin, gel birlikte de bir konser olsun istediğin kişilerle, istediğin yerde. Bu çözüm sürecinin o zamanlar pek ismi geçmiyordu. Ama, ‘Türkiye bu sürece giriyor, biz ülkemizde barış istiyoruz, silahların susmasını istiyoruz, sen Kürt yurttaşlarımızın, Kürt kardeşlerimizin nezdinde çok büyük itibara sahipsin, burada bu düşüncelerini söylüyorsun ama artık Türkiye’ye gel’ dediğimde gözleri yaşlı bir biçimde, ‘Çok gelmek istiyorum ama çok engeller var’ demişti. Şimdi 3 sene sonra bu engelleri aşarak Türkiye’ye gelmiş olmasından çok sevinç duydum. Beraberce Diyarbakır’da da konuştuk. Sürece son derece destek veriyor. Geçmişte yapılanların nasıl insanları yaraladığını, insanları nasıl yok olmakla karşı karşıya getirdiğini de söylüyor. Ben iyi ki 3 sene önce kendisiyle görüşmüşüm Köln’de. Bazı şeylerin zeminini hazırlamak gerekiyor çünkü.”

“BDP SÜREÇTEN MEMNUN DEĞİL”
BDP kanadının açıklamalarıyla bu süreçten memnun olmadıklarını gösterdiğine dikkat çeken Arınç, “Biraz da Barzani’yi hedef alarak, Barzani’yi çok açıktan eleştirerek Türkiye’ye gelmesinin, Başbakanımızla birlikte olmasının ve söylediği sözlerle çözüm sürecine destek vermesinin yanlış olduğunu ifade ettiler. Öcalan’ın önüne geçtiğini adeta ifade ettiler. Ben bu sözleri doğrusu çok yanlış buluyorum. Çünkü bu eleştirileri yapanların hepsi zaman zaman başları sıkıştığında doğrudan Kuzey Irak’a giderler, Erbil’de Barzani’yi ziyaret ederlerdi. Barzani onlar için çok önemliydi. Onun sözleri, onun davranışları, onun kendilerine tanıdığı imkanlar önemliydi. Koşarak giderler, birlikte fotoğraf çektirirlerdi. Ama şimdi Barzani’nin Türkiye’ye gelmesi ve Sayın Başbakanımızın yanında yer alması onları üzmüş görünüyor. Hiç üzmemesi lazım. Bunun bir kıskançlıktan mı yoksa başka sebeplerden mi doğduğunu bilemem. Ama Barzani geldiğinde belediyeyi de ziyaret etti, milletvekilleriyle de bir arada oldu ve ziyaretten sonraki açıklamaları da miting meydanında yaptığı açıklamaların aynısıydı. Bundan neden gocunuyorlar, neden bir kıskançlık duyuyorlar veya niye eleştiriyorlar aslında onların söylediklerine bakmak lazım” dedi

“BİZ HALKLA BU İŞİ GÖTÜRÜYORUZ”
BDP’nin bu tavrının çözüm sürecine zarar vermediğini belirten Arınç, şunları söyledi:
“Biz halkla bu işi götürüyoruz. BDP siyasetçileri destek olurlarsa çok iyi olur. Ama köstek olmaya kalkarlarsa da halk onları aşar. O gün 60-70 bin kişi Diyarbakır meydanındaydı. Bismel’de 25-30 bin kişi, Ergani’de biraz daha fazlası, Eğil de akşam saati olmasına rağmen yine birkaç bin kişinin toplanması halkın hükümetimize ve çözüm sürecine olan bağlılığını gösteriyor. BDP ne yaparsa yapsın halk bunu almış karşılığı var. Dolayısıyla o on binlerce insanın, ‘Bu işte biz varız ve bu çözüm sürecinin sahibi bizleriz” demesi birilerini rahatsız ediyor olabilir. Ama herkes boyu kadar, herkes imkanı kadar, herkes bu süreçte ne kadar pozitif etki yapabilirse o kadar bu işten pay alacak ve çözüm sürecinin başarıya ulaşması onlar için de büyük bir onur olacak. Ama Kandil’le ilişkiler, Avrupa ile ilişkiler ve kendi siyasetleri açısından Barzani’nin söylediklerini hazmedememişlerse bu onların sorunu. Halk onları aştı.”

NEWSEUM VE JEFFERSON ANITI ZİYARETİ
Washington’daki haber müzesi Newseum ve Jefferson Anıtı ziyaretlerinden de bahseden Arınç, ziyaretini şu sözlerle anlattı:
“Newseum basını da yakından ilgilendiren bir müze, özellikle bir bölümü basın özgürlüğü ve gazetecilerle ilgiliydi. Bir bölümü de merhum Kennedy’le ilgiliydi. Bildiğiniz gibi tam bugün 50 yıl önce John Kennedy Dallas’ta bir suikasta maruz kalmış ve hayatını kaybetmişti. Bir bölümü tamamen Kennedy ve hatıralarına ait. Bugünkü televizyonlarda da Amerika’da da bu 50. yıl konuşuluyor ve tartışılıyor. Gazetecilerin eskiden yaşamış oldukları olaylar, eski mafya bağlantılı bir takım ilişkiler, casusluk ilişkileri… Çok enteresan bir müze. Washington’a gelecek olan herkese tavsiye ediyorum. Biz 1,5 saat geçirdik orada ama çok daha geniş bir zamanda gezmek lazım. Temel objelerle muhafaza edilmiş. Mesela Kennedy’i öldüren Oswald’ın üzerindeki kazağından ceketine kadar kullandığı silaha kadar orada teşhir ediliyor. Onu öldüren kişinin o günkü sorgulandığı zamandaki kıyafetleri, fotoğrafları sergileniyor. Hemen hemen bütün objeler mümkün olduğu kadar orijinal tutulmuş. Eski günleri hatırlamış olduk orada. Ben Jefferson Anıtı’na da gezdim. Jefferson’ın söylevleri çok önemli. Jefferson Anıtı içerisinde onun nutkundan bazı parçalar var. Bir defa çok inançlı bir insan. ‘Bizi yaratan Allah bize haklar verdi’ diyor. Bu haklar şunlardır ve herkes için geçerlidir. Her yerde ‘Bizi yaratan Allah’ diye cümle başlıyor. Çözüm sürecinin de bazı ipuçlarını Jefferson’ın bu sözlerinde bulmak mümkün. Yani çok büyük bir iddia belki ama insanların temel hakları bütün dünyada aynı. Ve bu yaratılışımızdan gelen haklarımız. Bunları göz ardı etmek, reddetmek, inkar etmek de mümkün değil. Onları yazmış. Ve kuruluş beyannamesinde de bunlar aynen yer alıyor.”

YENİ BİR ANAYASA YAPILAMAMASI
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın yeni bir anayasa yapılamaması süreciyle ilgili bir takım sitemlerde bulunmasını da yorumlayan Arınç şöyle konuştu:
“Sitemlerinde haklı olabilir. Ben yalnız kendi partim adına şundan eminim biz elimizden gelen bütün gayreti gösterdik. Samimi olarak yeni bir anayasa yapmanın mümkün olabileceğini düşündük. 1 sene müddet vermişti meclis başkanı biz ona 1 sene daha ekledik. Ama 2 senenin sonunda havanda su dövmeye niyetimiz yok. Sayın Başkan da bunu gördü, parti liderlerine mektup yazdı ve sürecin devamının mümkün olmadığına karar verdi. Anayasa Mahkemesi Başkanımız zaten verdiği bazı konferanslarda yeni anayasa yapmanın bir görev olduğunu ifade ediyor. Yani 1980 darbesini yapanları bugün müebbet, ağır hapis talebiyle yargılayan bir yargı var ama biz onların anayasasıyla hala devam etmeye çalışıyoruz. Yani bu çelişkinin sahiplerinin yüzünün kızarması lazım. Biz kendimizi nasıl savunuyoruz? Biz yapmak istedik, ama olmadı. Daha önce 2007 seçimlerinden sonra biz bu iddia ile ortaya çıkmış ve kendi partimiz olarak anayasayı hazırlayarak kamuoyuna sunmak durumunda kalmıştık. Ama bunun karşılığı parti hakkında kapatma davası açılması oldu. Görünen sebep var, görünmeyen sebep var. Görünen sebepler gazete kupürleridir. Niye, laikliğe aykırı bir eylemin odağı olmak. Ama görünmeye sebep yeni, çağdaş, sivil bir anayasa yapma iddiamızdır. Bunu adım gibi biliyorum. 2011 seçimlerinden sonra da ‘Hadi meclis yapın artık bunu.’ ‘12 Eylül 2010’da referandumla kazandığımız haklarla artık darbeciler yargılanıyor. Onları koruyacak hükümler kalmadı. Bundan sonra ne darbe var, ne cunta var. Madem onlar yok onların anayasasını da reddedelim. Esasen 175 maddenin yarısı da neredeyse değişti. Böyle alaca bulaca bir anayasa bize yakışmıyor. Gelin yapalım’ dedik. Ama 4 parti içerisinde ben en büyük kabahati CHP’ye buluyorum. Çünkü hiçbirisi anayasayı yapmak iddiasıyla o masaya oturmadı, günlük kavgalar, münakaşalar, birbirlerinin aleyhinde konuşmalar… Neredeyse 3’ü birbirleriyle kavga edecek noktadaydı. Günler geçti, haftalar geçti ve büyük bir sabır içerisinde arkadaşlarımız beklediler ve sonunda da 2 yıl geçmiş oldu. Yani Anayasa Mahkemesi Başkanımız herkesi suçluyorsa ben en azından bizim payımıza düşenin çok az olduğuna inanıyorum.”

“DÖNEM SONUNA KADAR MÜMKÜN DEĞİL”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kendi metnimizi yazar geçeriz, yürürüz” sözü sonrasında da bir ilerleme olup olamayacağını değerlendiren Arınç, “Bu dönem sonuna kadar bunun mümkün olamayacağını düşünüyorum. Çünkü zaman kalmadı. Önümüz mahalli seçim arkası cumhurbaşkanlığı seçimi arkasından da biz tek başımıza yapsak bile sayımız yetmiyor. Yani kendimizi aldatmayalım. 330’un altında milletvekilimiz olduğuna göre 3-5 fireyle de biz ancak 320’yi zor bulacağımıza göre, destek almaya da zaman kalmadı. CHP, ‘Gelin şu 60 maddeyi çıkaralım’ dediğimizde önce, ‘Gelin’ dedi sonra sırtını döndü. MHP kesinlikle razı değil. BDP’yle bir beraberlik işi nereye kadar götürür, işi nereye kadar götürebiliriz? Unutmayalım ki BDP geçmiş anayasa oylamalarında siyasi partilerin kapatılmasına bile karşı çıktı. Hiçbir maddede de oy kullanmadı. 12 Eylül 2010’da götürdüğümüz referandum için söylüyorum. Kaldı ki siyasi boyutuna da bakmamız lazım. CHP’nin, MHP’nin kabul etmediği bir anayasa değişikliğini biz BDP’yle yapmaya kalkarsak sayımız yeter mi, bunun kamuoyundaki algılanması nasıl olur? Bunları düşünmek gerekiyor. Sonraki döneme çok rahat oluruz, milletin önüne çıkarız, ‘Ey benim sevgili milletim, ben yeni, çağdaş, sivil, demokratik bir anayasa yapmak istedim ama mecliste buna imkan bulamadım. Bak sana söz; bana şu kadar milletvekili verirsen yani tek başıma anayasa yapacak noktada, ben bunu yapacağım, sen benim kararlılığımı biliyorsun. Yok vermezsen de sana teşekkür ederiz. Demek ki yeni bir anayasa yapma konusunda halkımızın talebi bu kadar güçlü değil’ deriz. Halk ne derse o. Ya verecek 367’den fazlasını biz bu işi yapacağız. Veya vermeyecek, takdiri öyledir o zaman böyle bir iddiayı hangi parti götürür onu da bilemem” diye konuştu.
(İHA)