İşadamı Halis Toprak ile önce evliliği ardından da intihar girşimi ile gündeme gelen Nazlıcan Toprak yaşadıklarını anlattı
Abone olİşadamı Halis Toprak ile 17 yaşındayken yaptığı evliliği haftalarca konuşulan ve son olarak intihar girişimi ile gündeme gelen Nazlıcan Toprak, boşanmaya giden evliliğini anlattı.
Halis Toprak'ın İngilizce öğretmenine asıldığını iddia eden Nazlıcan, kocasının evde kendisini köle gibi kullanıldığını anlattı.
Toprak, Vatan gazetesinde yer alan röportajında, Halis Toprak'ın "Senin yüzünden TMSF benim mallarıma el koydu, senin yüzünden ben bittim", "Bütün yediklerin sana haram, yediklerin sana zehir zıkkım olsun" dediğini iddia etti.
Seni intihar noktasına ne getirdi?
Polisteki ifademde ailevi sorunlar yüzünden intihar ettim demiştim ama insanlar ailevi sorunumu annem ve babamla yaşıyormuşum gibi algıladı . Halbuki Halis Toprak’tı ailem diye kastettiğim. İntihar, benim şu yaşıma kadar hiç düşünmeyeceğim bir şeydi . Artık son raddeye kadar geldim. O evin içinde köle gibi kullanılıyorum açıkçası.
Köle gibi tabirini biraz açabilir misin?
Evin içinde öyle şeyler yaşıyorum ki bunun herhalde bu röportajda açıklamam çok zor. Şimdiye kadar hiç kimseye bir demeç vermedim. Size konuşmamın nedeni 2 gündür sadece VATAN Gazetesi’nde çıkan doğru haberler. Öyle yalan şeyler yazdılar ki neymiş ’Halis Bey beni hastaneye götürmüş, yok bir an olsun yanımdan ayrılmamış’. İntihara kalkışmamın üzerinden 3 gün geçti, Halis Bey beni hala aramadı. Hastaneye bile beni şoförü götürdü. Bana bir telefon bile açmadı. Bırakın beni görmeyi insan arayıp sorar, nasıl oldun der. Ben onun nikahlı eşi değil miyim? En çok da bu beni yaraladı.
Eve dönünce neler yaşadın?
Hastaneden taburcu olduğumda evde çalışanları sıkı sıkı tembihlemiş ’Bu köşke bir daha girmesin’. Bu yüzden evdeki hizmetlilerin kaldığı kulübe gibi yerde kalıyorum annemle birlikte. Bugün kıyafetlerimi almak için köşke gittim. ’Sizi alamayız, kusura bakmayın’ dediler, kapıdan döndüm. Orası benim evim tabii ki de oraya gideceğim. Ben hala onun nikahlı eşiyim. Dostu değilim, nikahlı karısıyım. Çok merak ediyorum ben Halis Ağa’nın canını acıtacak ne yaptım? Halis Ağa hastaneye gittiği zaman, yoğun bakımda yanından bir an olsun ayrılmadım. Halis Bey’e her zaman elimden geldiği kadar dört dörtlük bakmaya çalıştım, o anlamda vicdanım çok rahattır.
Herkes onun için Züğürt Ağa dedi.
Beni onun ne züğürtlüğü ne de başka bir şeyi ilgilendirdi. Zaten ilgilendirseydi o kadar olaylar yaşandı, TMSF bütün mallarına el koydu, o zaman ben onun yanında olmaz giderdim. Sadece amacım para olsaydı TMSF el koyduktan bir hafta sonra çekip giderdim.
Yine de lüks bir hayat yaşamıyor muydun?
Zaten herkes böyle düşünüyordu. Nerede yaşıyor? Aslanlı Köşk’te. Ne yapıyor? Hizmetçilerle yaşıyor. Kimin karısı? Halis Toprak’ın. Halbuki hiçbir şey dışardan göründüğü gibi değil, bir tek yaşayan bilir. Sözde hizmetçilerim ayağımın altında ne desem ne istesem yapıyorlar. Halbuki bizim evliliğimizdeki en büyük sorun başkaydı.
Neydi o sorun...
Ne Halis Toprak beni eşi olarak benimseyip evin hanımı yaptı , ne de evde çalışanlar. Halis Toprak çalışanlarına benim o evin hanımı, o evin patronu olduğumu hissettiremedi, çalışanlarına bile hissettiremedi. Eğer hissettirseydi, ben o evde köle değil hanım gibi yaşardım. Sonuçta ben onun resmi nikahlı eşiyim. O çalışanların yanında bana ettiği hakaretleri size anlatamam bile. Hiçbiri kaldırılacak şeyler değil. Başkası olsa bir dakika durmazdı.
Kriz ne zaman patlak verdi?
Evliliğin başından beri, hatta ilk haftasından beri. Şu olay oldu da ben intihar ettim diyemem, bir şeyler birikmişti ve patladı. Bugün (dün) bütün gazeteler yazmış ’Ölüme teşebbüs değil, korkutmak amaçlı yapılmış bir eylem’. Hayır ben gerçekten ölmek istedim. Benim için her şey bitmişti. Ben o intiharı kimseye gözdağı vermek ya da korkutmak için değil, ölmek için yaptım. Bir insan kolay kolay intihara teşebbüs etmez, çok bıkarsın, çaresiz kalırsın, yaşamak istemezsin, bu dünyadan gitmek istersin. Ben de o psikolojideydim. En basit bir olay anlatayım size: ’Yemek yiyorum mesela. Bana ’Bütün yediklerin sana haram, yediklerin sana zehir zıkkım olsun’ diyordu. Düşünün bu laflar aslında hiç kaldıramayacağım şeyler. O evde çalışan değilim, dini nikahlı eşi değilim, dostu değilim.. Resmi nikahlı eşiyim.
Pişman mısın?
Evet, yaşanan şeylerden dolayı çok pişmanım. Ailemi dinlemediğim için pişmanım.
Keşke evlenmeseydim diyor musun?
Geleceğimi kurma pahasınaysa bu anlamda hiç pişman değilim. Ben daha 17 yaşında bir insanım ve önümde yaşamam gereken nice seneler var. Bu evlilik uğruna okulumdan ayrıldım, bütün imkanlarımı bıraktım. İnsanların bütün tepkilerine rağmen ailem başta olmak üzere herkesi karşıma alıp onunla nikah masasına oturdum.
Ailen karşı çıktı mı?
Annem çok karşı çıktı. Son ana kadar ’Kızım yapma, iyi düşün. Bu olacak şey değil’ dedi. Babam hiç istemedi.
72 yaşında bir adamla neden evlendin?
Tabi ki geleceğimi kurtarmak için evlendim. Ama Halis Bey’in yakasına yapışıp beni al diye yalvarmadım. O beni istedi...
Nerede tanıştınız?
Onun Kars’taki otelinde garson olarak çalışıyordum. Otelin Genel Müdürü Halis Bey’e benden bahsetmiş. O da beni görmek istedi. Genel Müdür bizi bir araya getirmek için çok çabaladı. Bir anda oldu her şey. Beni karısı yapabilmek için günlerce uğraştı.
Genel Müdüre babam yaşında bir adamla ne işim olur demedin mi?
İlk önce tabii ki düşündüm. Çünkü bu pat diye verilecek bir karar değildi. Tamam önümde durumu maddi anlamda dört dörtlük olan bir insan vardı ama nasıl olacaktı. Sonuçta her şey maddiyat değil. 72 yaşındaydı ve ben onunla nasıl anlaşacaktım. Acaba ben bu adamla geçinebilecek miydim acaba her şey para mı diye düşündüm. Günlerce düşündüm. Geceleri hep bunu düşündüm. Çünkü hayatımın ‘evet’ini söyleyecektim.
İlk nerede karşılaştınız?
Bizi İstanbul’daki köşküne davet etti. Görür görmez benden çok etkilendi ki bana sürekli ’kraliçem’ demeye başladı.
Evlenmeye nasıl ikna etti?
Çok büyük vaatlerde bulundu. Ben Halis Bey ile evlendiğim zaman ona şu şartları koydum. Halis Bey ‘Okuyorum. Okumayı çok seviyorum’dedim. Bana ‘Seni elimden geldiği kadar en iyi şartlarda okutacağım. Seni ve aileni kraliçeler gibi yaşatacağım. İstediğin her şeyi yapacağım’ dedi. Bir de ‘Aileme çok düşkünüm onlardan kopamam’ dedim. Zaten bu evliliğe de hem kendi hem de ailemin geleceği için evet dedim. Çünkü bana ‘senin annen benim başımın tacıdır’ dedi. Bu sözle benim kalbime girmeyi başardı. ‘Ben sizi ele güne muhtaç etmem’ dedi. ‘Kardeşini özel okulda okutucam’ dedi ama benim kardeşim devlet okulunda. Eskiden dershaneye gidiyordu artık gidemiyor...
Bu evliliği kendi geleceğinden önce annen için yaptın galiba..
Çünkü benim annem bizim için saçlarını süpürge etti. Anneme hakkını ödeyemem. (ağlıyor) Neyse sonra evlenmeye karar verdik. Annem ona sordu ’bu evlilik için kızlarından yakınlarından izin aldın mı’ dedi. O da anneme ’Aldım, merak etmeyin’ dedi.
Aslanlı Köşk’e ilk girdiğinde ne hissettin?
Onun Aslanlı köşkünü hiçbir zaman gözüm görmedi. Ben Kars’ta son 2 yıl zor bir yaşam sürdüm. Ama Antalya’da yaşarken çok iyi şartlarda büyüdüm. Ailemle sürekli tatillere gidiyordum. Babamın halı mağazaları vardı tabi iflas etmeden önce. Çok iyi şartlarda bizi büyüttü. Bir dediğimizi iki etmedi. Ama düşmez kalkmaz bir Allah. Benim yaşadıklarım beni çok büyüttü. Halis Bey ‘yediklerin zehir zıkkım olsun diyordu yemek yiyemiyordum. Boğazımdan geçmiyordu. ‘Niye yemiyorsun’ diyordu ‘doydum diyordum. (ağlıyor) Ben şu anda gerçekten hiç iyi durumda değilim. Bir şeylerin görülmesi için benim illa ölmem mi gerekiyor. Her şey göz önündeydi.
Hiç bunları yaşamasaydım diyor musun?
Yeri geldiğinde tabi ki düşünüyorum. Çünkü yaşadıklarım bırakın 17 yaşındaki bir insanın 47 yaşındaki bir insanın da kaldırabileceği şeyler değil. Buna rağmen onu bırakıp gitmedim. Ama o ne yaptı. Bir röportaj yaptı ’dua ediyorum eşim beni boşasın’ dedi. Çok üzüldüm. Gittim sordum ’Ben sana ne yaptım’ dedim. ‘Böyle bir laf etmedim’ dedi. Bir de evlendikten sonra yaşadıklarını bana mal etmeye başladı. ‘Senin yüzünden TMSF benim mallarıma el koydu, senin yüzünden ben bittim’ diyordu. Ama ben onu batıracak ne yaptım ki. Gelin evime gardırobumu size göstereyim benim eskiden aldığım kıyafetler ağırlıkta. Tabi o da giysiler aldı ama öyle abartılacak şeyler değil. Neymiş Fransa tatilinde bana pırlanta yüzük ve saat almış. Benim saatimin fiyatı 5 euro, pırlanta yüzük ise 100 TL. Onları da kendim aldım.
İntihar gecesi neler yaşandı?
Aslında bir sürü şey birikti ve son birkaç gün yaşananlar intiharı tetikledi. Güya Halis bey benim ingilizce öğrenmem için bana bir tane ingilizce öğretmeni tuttu. Öğretmen değil ingilizce bilen bir bayan. Aradan bir gün geçti bakıyorum Halis Bey kıza sürekli ‘gel benimle yemek ye, benim yanımda otur’ diyor. Halis Bey kızı yanına çekmeye çalışıyor. Cumartesi sabahı kalktım bu ingilizce öğretmeniyle baş başa kahvaltı yapıyorlar. Bana ‘gel sen de otur’ demiyorlar. Öğlen öyle canım sıkıldı ki akşama kadar odamda geçirdim. Sonra akşam oldu. Bir baktım İngilizce hocasıyla yine yemek yiyorlar. Beni yine çağırmıyorlar. Evde çalışan bir kadın gibi davranıyor bana. Yanıma gelip bir sıkıntın mı var diye sormuyor.
Kıskandın mı?
Evet kıskandım. Sonuçta ben onun nikahlı eşiyim. Çünkü erkeklik iç güdüsü çok farklı bir şey. Bir kadına sürekli yanımda dur diyorsa tabi bu benim kafamı kurcalar. Niye evde çalışan aşçıya gel yanımda dur demiyor da ona diyor. Kadını 2 günde sanki evin hanımı yaptı. Tabi bu olay da canıma tak etti. O anki psikolojimi size anlatamm.