Halep, Suriye ordusu ve silahlı muhalifler arasında ikiye bölünmüş durumda. Kentin ordunun kontrolündeki bölgelerine giren ilk Batılı gazeteci olan BBC Orta Doğu muhabiri Jeremy Bowen, sivillerin yaşam mücadelesini aktarıyor.
Abone olHasan Sarkoş'un artık sorumlulukları var. Savaşın yaralarını hâlâ saramayan 10 yaşındaki bir çocuk için ağır sorumluluklar…
Hasan, 17 Nisan'da muhalif mevzilerinden fırlatılan havan toplarının ailesinin evine isabet etmesiyle yaralandı. Eski evinin enkazının hemen yan sokağında, hükümet kontrolündeki bölgede yaşıyor.
Gömleğini kaldırıp nasıl yaralandığını gösteriyor. Sırtındaki yara henüz geçmemiş. Karnından göbek deliğine kadar da derin bir yara izi var. Boynuna da şarapnel parçaları isabet etmiş.
Hasan ve kız kardeşlerine büyükanneleri ve diğer akrabaları bakıyor. Hasan ise ezilen kemiklerinin bir arada tutulması için bacağına uzunca bir metal çubuk takılan ve dizinin neredeyse tamamı parçalanan 5 yaşındaki Vidad ile diğer küçük kardeşi Limar'a yardımcı olmak için elinden geleni yapıyor.
İki buçuk yaşındaki Limar, yabancıları görünce kaygıyla ağabeyi Hasan'a sarılıyor. Kardeşlerinin aksine Hasan, hayatlarını değiştiren felaketin boyutlarını anlayabilecek kadar olgun.
Limar saldırıda yaralanmadı ama hepsi annelerinin ölümünü gördü. Onlar yetim… Bir yıl önce de babaları bir keskin nişancı tarafından öldürüldü.
Tarihi kesişme noktası
Suriye'deki iç savaşın sona ermesinin neden güç olduğunu ve bu savaşın neden bu kadar çok can aldığını görmek için Halep'e gelin. Tüm bu soruların cevapları burada. Suriye'nin geri kalanından daha keskin… Savaşan her iki taraf da yok olmak veya zafer elde etmek arasında seçim yapmak zorunda oldukları düşüncesinde.
Savaştan önce Halep, Suriye'nin eşsiz güzelliklerinden biriydi. Ülkenin en büyük kenti, sanayi merkezi, bin yıldan uzun bir süredir farklı mezheplerin bir arada yaşadığı bir kentti.
Halep, Batı ve Doğu'nun birleştiği tarihi bir kesişme noktası.
Shakespeare'in Macbeth oyununda, cadıların lanetlediği Kaplan gemisinin süvarisinin seyahat ettiği kent de Halep'tir.
Halep'in kalbinde, 40 yıl önce güçlendirilen bir kale bulunur. Kentin tarihi bölgelerinde, dünyada turizm eli değmemiş birçok şehrin aksine hayat dolu pasajlar, alışveriş yapılan dar sokaklar vardı.
UNESCO'nun Dünya Mirasları Listesi'ndeki bölge şimdi ise çatışmaların en yoğun yaşandığı bölgeler arasında. Her yer enkaz halinde.
Yeşil üzümden ipek kumaşlara, naylondan yapılan ucuz futbol formalarından zeytinyağı, defne sabununa kadar çeşit çeşit ürün satan tüccarların çoğu ya kaçtı ya da öldürüldü.
Suriye'de ayaklanmaların başladığı 2011'den bu yana Halep'teki gerilim de hızla tırmandı. Ayaklanmalardan bir yıl sonra silahlı muhalifler Halep'in doğusunun büyük bir kısmını ve çevresini ele geçirdi.
Halep'in batısıyla iletişimin kesildiği ve halkın yalnızca kaçak yollarla bölgeye sokulan gıda ve yakıtlara bağlı olduğu dönemler oldu. Bölge, Suriye ordusunun geçen kış açtığı dar bir sevkiyat koridoru dışında silahlı muhalifler tarafından çevrili durumda.
Koridor, artık Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad rejimine bağlı birliklerin kontrolündeki Humus tarafından açılıyor. Arabayla yaklaşık beş saatte bu küçük yollardan Halep'e ulaşılabiliyor.
Vali: Ayrım yapmadan sivillere ateş açıyorlar
Yolların son 50 kilometresi Suriye tanklarıyla korunuyor. Son 5 kilometreye yakın kısmında da, Nisan'da Halep'in girişine saldırmalarından bu yana silahlı muhaliflerin izi var.
Halep Suriye'nin kuzeyine açılan, kilit öneme sahip bir nokta. Silahlı muhaliflerin ve hükümete bağlı birliklerin Halep için bu kadar mücadele etmelerinin sebebi bu.
Halep'e giren yolun üzerinde altı-sekiz tane yıkık dökük apartman var. Bombalar binalarda büyük delikler açmış. Binalar birbirleri üzerine yıkılmış. Çevrelerindeki dar sokaklar molozlarla kapanmış.
Binaların ayakta kalan kısımlarında hâlâ yaşayanlar var. Batı Halep kalabalık, çoğu savaş nedeniyle kendi evlerini kaybetmiş. Halep'in doğusu da Suriye ordusunun ağır bombardımanı altında büyük zarar görmüş.
Halep Valisi Muhammed Vahid Akad, BBC ekibini Halep'in batısında bir tura çıkarmadan önce çoğu ev yapımı olduğu anlaşılan mermileri gösteriyor. Bu mermilerin kendi binasına açılan ateşte düştüğünü söylüyor. Ofisinin camlarında çelikten yapılan panjurlar takılıymış.
"Halep'te ayrım yapmaksızın sivillere ateş açıyorlar" diyor Vali Akad. "Ateş ederken 'Allahü ekber' diye bağırıyorlardı, fakat buradaki vahşetle ne Allah'ın ne de İslam'ın bir ilişkisi var."
İnternette dolaşan videolarda da silahlı muhalifler Halep içinde ev yapımı havan topları fırlatırken görülüyordu. Valinin arabasıyla Halep'te tahrip olmuş cephelere doğru ilerliyoruz.
Araç zırhlı değil. Vali, iki ön koltuk arasındaki torpido gözünde büyük bir silah bulunduruyor.
Esad'ın uyarıları
Valiye, kentin muhaliflerin kontrolündeki bölgelerine helikopterlerden atılan misket bombalarını, patlayıcı yüklü konteynerleri sordum.
Vali, rejimin Suriyeli sivilleri öldürdüğü iddialarını reddediyor. "Suriye ordusu El Kaide bağlantılı El Nusra ve IŞİD gibi militanları, Suriye dışındaki radikal grupları hedef alıyor" diyor.
Halep'de farklı radikal gruplara bağlı İslamcı militanlar var. Halep'in kırsal kesimlerinde Irak'a doğru uzanan bölgelerde ise IŞİD denetimi başlıyor.
Vali Akad, Batı'nın, asıl düşmanın Suriye hükümeti değil, İslamcı radikaller olduğunu anlamadığını söylüyor ve İslamcı grupların "hiçbir insanın hoş göremeyeceği dini ve toplumsal ritüelleri bulunduğunu" ifade ediyor:
"Kadınlara hicap giydirmek, beslenme alışkanlıkları… Her şey binlerce yıl öncesi gibi. Biz yalnızca ılımlı İslam'ın izinden gidiyoruz."
Savaşın başından bu yana Suriye Devlet Başkanı Esad, dış güçlerin komplosunda hareket eden aşırı radikal grupların isyanın başını çektiğini söylüyordu.
Yoksulluğun yanı sıra, yozlaşmış ve otoriter sistem de ayaklanma doğmasına yardımcı faktörler arasındaydı. Savaş başladığında Esad'ın iddialarını doğrulayacak hiçbir somut kanıt yoktu.
Fakat şimdi, silahlı muhalifler arasında hâkimiyet İslamcı militanların elinde.
Halep'in batısında su için kuyruğa girenler, şehrin su tesisatına düzenlenen ve içme suyuna kanalizasyon suyu karşımasına neden olan saldırıdan İslamcı militanları sorumlu tutuyor.
'Suyumuzu kesiyorlar'
Kovasını dolduran bir Suriyeli, "Militanlar boruları patlattı. Ülkeyi sabote etmek için buraya geliyorlar ve suyumuzu kesiyorlar" dedi.
BM Dünya Gıda Programı, Halep'te her iki cephede ve çevre bölgelerde 800 bine yakın kişiye gıda yardımı yapıyor.
Batıdaki mutfaklardan birinde günde 48 bin yemek çıkıyor.
El Kaide ve IŞİD'den korkan Halep'in Hristiyanları da rejime destek oluyor.
Halep Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Jean Jeanbart, kentin tarihi bölgesine yakın konumdaki kilisede bombardımanın yarattığı hasarı gösteriyor. Hemen yakınındaki Ermeni kilisesi de havan topu saldırısından zarar görmüş.
Başpsikoposa, Batılı hükümetlerin Esad'ın görevini bırakması konusundaki ısrarlı tutumları hakkında ne düşündüğünü soruyorum.
Esad'ın iki alternatifi olduğunu söylüyor. Hükümet savaşı kazanırsa, ordudan veya iktidardaki Baas Partisi'nden bir adayın çıkabileceğini, muhalifler kazanırsa El Kaide'den veya IŞİD'den bir cihatçısının çıkacağını söylüyor. Başpiskopos, bu koşullarda Devlet Başkanı Esad'ı tercih ettiğini ifade ediyor.
Suriyelilerin büyük bir kısmı da, ne Devlet Başkanı'nı ne de radikalleri istiyor. Tek umdukları barış ve huzur. Fakat Suriye ise bir ödül; hem mevcut lider için, hem de farklı inançlara sahip muhalifler için.
'Hayatın kıyısında yaşam'
Son dönemde ülke genelinde Suriye ordusu galip geliyor. Ama bu uzun sürmeyebilir.
Daha fazla şiddet olayı yaşanabilir. Bu da Meryem Akaş ve yaşları 2 ila 15 arasında değişen dokuz çocuğunu ürkütüyor.
Kocası bir keskin nişancı tarafından öldürülünce Meryem kış ortasında çocuklarını Halep'in batısında inşaat halindeki eve taşımış. Büyük çocuğu çalışıyor, yalnızca iki çocuğu okula gidiyor.
"Hayatın kıyısında yaşıyoruz" diyor Meryem: "Her zaman endişeliyiz, hep korkuyoruz. Çatışmalar olduğunda çocuklarımı saklıyorum ve onlara 'Başınızı öne eğin' diyorum. Çatışmaların ortasında kalmalarından korkuyorum."
Meryem gibiler için, İslamcı militanlara elde ettikleri şansı verenin hükümetin eylemleri mi yoksa Batı'nın 'eylemsizliği' mi olduğu sorusunu tartışacak zaman yok. Önemli olan, günü kurtarmak.
Şimdi Suriye'nin komşuları da savaşı hissediyor. Kan gölü, Suriye'nin sınırlarına sızıyor. En kötüsü de Irak'ta yaşanıyor. Görünürde barışa dair bir işaret yok… Nasıl sona ereceğini yanıtlaması ise güç bir soru.