TTK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, "Bizim tartışmaktan utanacak ne bir tarihi geçmişimiz ne de soykırım vardır" dedi.
Abone olİstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Platformu'nun işbirliğiyle İTÜ Maçka Yerleşkesi'nde düzenlenen "Türk-Ermeni İlişkilerinde Tarihi Gerçekler" konulu sempozyumun öğleden sonraki bölümünde "1915 Soykırım İddiaları... Savcılar ve Hakimler" başlıklı bildiri sunan Prof. Dr. Halaçoğlu, bu konunun bilimsel olmaktan çıkıp siyasal alana dönüştürüldüğünü vurguladı. Dünya Savaşı'nda Ermeniler'in de diğer insanlarla aynı acıyı paylaştıklarına işaret eden Halaçoğlu, bu konuyla ilgili Osmanlı arşivleri gibi diğer arşivlerin henüz tam anlamıyla incelenemediğini söyledi. Halaçoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: "Osmanlı arşivleri son 1 yıldır internet ortamındadır. Osmanlı arşivlerinin yüzde 10'u incelenebilmiştir. Buna rağmen soykırıma uğradıklarını söylemektedirler. Bu durumda verilecek yanıt 'hayır' olacaktır. Bu takdirde iddianameyi hazırlayanlar ile kararı verenlerin varmak istedikleri sonuç nedir? Yok eğer 'yeterli bilgilerimiz var' deniyorsa, bu durumda ellerindeki verileri dünya kamuoyuna sunmaları gerekir. Ama görülen o ki ellerinde böyle bir veri yok. Bilgi Üniversitesi'nde yapılan sempozyumda 'belgeyle tarih yazılmaz', 'soykırımın belgesi olmaz' denildi. Soykırımın bal gibi belgesi olur. Eğer Ermenilere soykırım yapılmışsa, bunun da belgesinin olması gerekir. 1.5 milyon Ermeni'nin öldürüldüğü savunuluyor. Nerede bunların toplu mezarları? Göstersinler açalım mezarları." Soykırım iddiasında bulunanlar ile hükmü verenlerin aynı kişiler veya kesimler olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Halaçoğlu, "Yani savcı ve hakimler aynı kişilerdir. Bu nedenle de soykırım olmadığını söyleyenlerle diyalog kurmaktan kaçınmaktadırlar" dedi. TTK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, "bazı ülkelerin parlamentolarında parmak kaldırmak suretiyle bir ulusu mahkum etmelerinin çok yanlış olduğunu" dile getirerek, şunları kaydetti: "Ermeniler, tehcir öncesinde iddia edildiği gibi hiçbir faaliyette bulunmayan bir durumda değildiler. Anadolu'nun hemen yer yerinde isyan etmişler ve en önemlisi de Osmanlı Devleti'nin savaş içinde olduğu devletlerle anlaşmışlar, onların ordularına asker vermişler, onlardan silah alarak fiilen Osmanlı Devleti'ne karşı resmen ilan edilmemiş bir savaşa girişmişlerdir. Dolayısıyla Osmanlı Devleti, güvenlik nedeniyle onları savaş alanı dışına sürmüştür. Ermeniler, masum masum yerlerinde oturmamışlar. Sevk edilen kafilelere hazırlık yapmaları için 1 hafta ile 15 gün arasında süre verilmiş, her türlü imkan sağlanmıştır. Kadın ve çocuklardan ailesi olmayanlar yetimhanelere ve zengin ailelerin yanlarına verilmiş, savaş sonrası bunlar ailelerine teslim edilmiştir. Müslüman olan Ermeniler'in de kendi dinlerine dönebilecekleri ilan edilmiştir." Halaçoğlu, tehcir sırasında 37 bin 500 Ermeni'nin salgın hastalıktan öldüğünü anlatarak, buna karşılık Osmanlı ordusunun kaybının ise 402 bin olduğunu bildirdi. Yusuf Halaçoğlu, 37 bin 500'ün yanı sıra 6 bin 500-8 bin 500 arasında Ermeni'nin eşkıya saldırısı, 230 bin Ermeni'nin de Kafkasya'da hastalıktan veya açlıktan öldüğünü ifade etti. Yapılanları "Türk milletine karşı yargısız infaz" olarak nitelendiren Halaçoğlu, yazar Orhan Pamuk'un bir İsviçre gazetesinde yayımlandığını belirttiği "Türkiye'nin Ermeni katliamı gibi tabulaşmış konuları tartışmaya başlamasının zamanı geldi. Bu bilgiler Türk halkından saklanıyor ve iyi bir şey değil. Bu konunun tabu olduğu ve tartışılamadığı bir ülkede yaşamak utanç verici" şeklindeki sözlerine işaret etti. TTK Başkanı Halaçoğlu, konuşmasını şöyle tamamladı: "Konunun tartışılmasını engelleyen kim? Beyefendi, geliniz her ortamda tartışalım. Dağarcığınızda ne varsa söyleyiniz ve cevabınızı alınız. Tabulaştıran sizsiniz. Bu toplantıya katılmayanlar da sizin gibi aynı düşüncede olanlar. Ben bu ülkede yaşamaktan, bu milletin bir ferdi olmaktan gurur duyuyorum. Bizim tartışmaktan utanacak ne bir tarihi geçmişimiz ne de sizin bilmeden söylediğiniz bir soykırım vardır. Ancak sizler gibi ellerinde hiçbir araştırma olmadan, bilimsel çalışma yapmadan sorumsuzca ve insanlık değerlerini ayaklar altına alarak konuşan kimseler var. Bize demokrasi dersi vermeye hakkınız yok. Siz önce Fransa'ya ve demeç verdiğiniz İsviçre'ye bakınız ve sözlerinizde samimiyseniz oradaki yasaklara bakınız ve bu ülkelerdeki yasakları dile getiriniz. Kendinizi nasıl savcı ve hakim yerine koyabiliyorsunuz, nasıl rahat uyuyabiliyorsunuz?"