Yeni getirilen Sulh Hakimliği uygulamasını masaya yatıran Taha Akyol, bu uygulamanın getirerebileceği sıkıntıları gözler önüne serdi.
Abone olYargıda devrim niteliğinde köklü değişiklikler yapan kanunun çıktığını fakat kimsenin fazla dikkatini çekmediğini belirten Hürriyet yazarı Taha Akyol, yeni getirilen süper yetkili "Sulh Hakimliği" uygulamasının getireceği tehlikelere dikkat çekti.
"Soruşturmaların yeni kurulacak 'sulh hâkimliği' sistemine bağlanmasını hayli sorunlu buluyorum" diyen Taha Akyol, özel yetkili mahkemelerden daha yetkili denilen "sulh hakimliği" uygulamasıyla ilgili çarpıcı değerlendirmeler yaptı.
ADLİYENİN BAŞKOMUTANI BU HAKİMLER OLACAK
150 yıllık sulh mahkemelerinin kapatılarak üyeleri sıfırdan HSYK tarafından atanacak yeni "sulh hâkimliği" diye bir kurum oluşturulduğunu belirten Akyol bu hakimlerin süper yetkilerini şöyle özetledi ve ciddi uyarılar yaptı:
-Soruşturmalarda gözaltı, arama, tutuklama, malvarlığına tedbir, yurtdışı vaşağı, takipsizliğe itiraz gibi bütün adli işlemleri bu yeni atanacak hâkimler yapacak.
- Bu hâkimler herhangi bir soruşturmayı, mesela bir yolsuzluk soruşturmasını, yahut örgüt soruşturmasını ciddiyetle yürütebilecekleri gibi, kapanmasını da sağlayabileceklerdir.
-Eskiden çeşitli hâkimlerin rol aldığı soruşturma işlemlerini şimdi tek "sulh hâkimi" yapacak. O tek hâkim "bizden" olursa yaşadık, "sizden" olursa eyvah!
MESELA BÖCEK SORUŞTURMASI KARARLARI
Eskiden bu işleri değişik nöbetçi hâkimler yapıyordu... Mesela Ankara'da Başbakanlığa konulan gizli dinleme cihazları hakkındaki "böcek soruşturması". Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi 5 polisi serbest bıraktı... Başbakan eleştirdi... İtiraz üzerine 10. Ağır Ceza hâkimi polisler hakkında yakalama kararı verdi... Polislerin avukatlan itiraz etti, 11. Ağır Ceza Mahkemesi "suç delili yok" diye gerekçeli karar yazarak polisleri serbest bıraktı.
FARKLI HAKİMLERDEN SAĞLIKLI KARAR ÇIKAR
Bu hâkimlerin hangisi "bizden, sizden'' bilmiyorum. Dosyayı da bilmiyorum. Bu farklı hâkimler elbette hukuki kanaatleriyle hareket etmiş de olabilirler. Fakat tutuklamayı kaldıran 11. Ağır Ceza'nın "delil yok" diyerek yazdığı gerekçesinin ayrıntılı olduğunu, delilleri irdelediğini, bu bakımdan önemli olduğunu belirtmeliyim.
Eski sistem böyle değişik hâkimlerin denetiminden geçtiği için iyiydi fakat "nöbetçi hâkim"lerin yeterli incelemeyi yapıp yapmadığı yolunda kaygılar vardı.
ATAMAYI HSYK 1. DAİRESİ YAPACAK AMA!
Yeni kanunda bu işlerin tamamını özel olarak atanacak sulh hâkimleri yapacak... Bu hâkimleri kim. hangi ölçütlere göre atayacak, temel sorun budur? Kapatılan sulh mahkemesinin mevcut hâkimleri yeni "sulh hâkimliği" görevlerine belli bir ölçüte göre atanacak olsaydı bir şey demek mümkün olmazdı, fakat soruşturmaları yönetecek olan bu yeni sulh hâkimlerini, sil baştan, HSYK'nın 1. Dairesi atayacak...
SON YAPTIĞI ATAMALARDA HERŞEYİ YERLE BİR ETTİ
17 Aralık soruşturmasının hemen ardından HSYK'nın 7 üyeli 1. Dairesi'nde Adalet Bakanı'nın isteğiyle iki üye yer değiştirdi. Ondan sonra 1. Daire kış ortasında kendi "Atama Prensipleri"ne aykın atamalar yapıverdi. Son olarak da Yaz Kararnamesi'nde iktidarın hoşlanmadığı hâkim ve savcılar, yine aynı Daire tarafından, yine kendi yönetmeliğindeki "bir yerde en az iki yıl görev" şartı çiğnenerek sağa sola atandılar, hem de dereceleri düşürülerek!
HSYK ÜYELERİNİN NAMUS BORCU OLMUŞTUR
Soruşturmalarda en kritik kararları verecek olan "sulh hâkimleri" de böyle "3'e karşı 4" oy yapılanmasıyla atanırsa, yargı bağımsızlığı büyük bir darbe yemiş olacaktır! Özellikle belirli merkezlere "özel nitelikli" birkaç tane "sulh hâkimi" atamak bunun için yeterli olacaktır! HSYK hem kendi itibarı için, hem adalete güvenin artık dayanılmaz noktalara kadar düşmemesi için. atamalarda politize olmamış, taraf haline gelmemiş, dürüst ve 'çoğulcu' hâkimler atamaya dikkat etmeli, kamuoyunu inandırmalıdır. Bu HSYK'daki üyelerin mesleki namus borcudur.