BIST 10.025
DOLAR 35,16
EURO 36,68
ALTIN 2.956,54
HABER /  GÜNCEL

Hakan'dan Birand'a dost tavsiyeleri

Geçen hafta Kanal D Haberi sunan ve fazla reyting alamayan Mehmet Ali Birand'da bir öğüt de Ahmet Hakan'dan geldi. Hakan'ın Birand'a 'dost tavsiyeleri'...

Abone ol

Geçen hafta başından beri Kanal D Haber'i sunmaya başlayan Mehmet Ali Birand'la ilgili yorumlar gelmeye devam ediyor. Kimi Birand'ın bu işi bırakması gerektiğini düşünürken kimileri de tavsiyelerde bulunuyor. Hürriyet yazarı Ahmet Hakan da Mehmet Ali Birand'a tavsiyelerde bulunanlardan. İşte Hakan'ın bugün Hürriyet'te yayınlanan 'Birand'a dost tavsiyeleri' başlıklı yazısı...

Yazı: Ahmet HAKAN
Kaynak:


MEHMET Ali Birand’ın Kanal D Haber’de başarılı olmasını içtenlikle arzu ediyorum.

Yani ‘düştü/düşecek’ diye tempo tutanların safında değilim.

Daha önce de yazmıştım:

Sonuçta yapılan iş, bir televizyon kanalında ‘ana haber bülteni’ sunmaktan ibarettir.

Telaşlanmaya, itidali kaybetmeye, olaya olduğundan daha büyük anlamlar yüklemeye gerek yok.

Ve fakat...

Böylesi bir duyarlılık içinde olmak, yapılan vahim yanlışlara işaret etmekten kaçınmak anlamına gelmemeli.

O halde bir ‘örnek olay’dan yola çıkarak biraz acı şeyler söyleyelim...

Belki böylece dostluğumuz belli olur.

***

Geçen akşam Kanal D Ana Haber’i izliyordum ki o flaş altyazıyla karşılaştım:

‘Gamze Özçelik, ilk kez canlı yayında Mehmet Ali Birand’ın sorularını yanıtlayacak.’

‘İşte’ dedim, ‘Olay kadın ve usta röportajcı karşı karşıya. Daha ne olsun!’

Hemen harekete geçtim:

Etraftakileri susturdum, televizyonun sesini açtım, ekrana biraz daha yaklaştım.

Ve sonunda sıra büyük röportaja geldi.

Ama keşke gelmez olaydı.

Zaten haber bülteninin başından beri Birand’ın o manasız ve tuhaf telaşı nedeniyle gerilen sinirlerim, Gamze Özçelik röportajıyla birlikte tel tel dökülmeye başladı.

Çünkü Birand, ‘olay kadın’ın karşısında acayip tedirgin ve gergindi.

Olaya nasıl gireceğini bilemiyor, sohbeti sürdüremiyor, mevzunun etrafında dolaşıyor, doğru dürüst soru soramıyordu.

Ve çok geçmeden bunun nedeni anlaşıldı:

Meğer Gamze Özçelik, Kanal D’de yayınlanmaya başlayan yeni dizi nedeniyle ekrana çıkmaya ikna edilmiş.

Yani çerçeve belli: Gamze ile dizi konuşulacak.

Zaten Gamze’nin sağında ve solunda dizinin diğer oyuncularının yer alması da bunu gösteriyordu.

Ama Birand, daha önce çizilen çerçeveye karşın, ‘esas konu’ya dalmaya çalıştı.

Hem diziyi konuşuyor gibi yapmak, hem de ‘çaktırmadan’ esas konuya dalmaya çalışmak!

İşte bu durumun getirdiği tedirginlik, her şeyi berbat etti.

Sonuçta ne doğru dürüst dizi konuşuldu, ne de ‘asıl konu’ kurcalanabildi.

Üstelik usta haberci, Gamze Özçelik tarafından birkaç kez ‘duyarlı’ olmaya davet edildi.

***

Madem ki niyetimiz halistir.

O halde hem bu ‘örnek olay’dan, hem de Birand’ın genel gidişatından yola çıkarak hazırladığımız dört maddelik ‘Kıssadan hisseler’ paketini takdim edelim:

BİR: Birand çok telaşlı. İlk günler için telaşın nedeni olarak üzerindeki inanılmaz baskıyı gösterebilirdik. Ancak öyle görülüyor ki, bu telaş katlanarak büyüyecek ve alıp başını gidecek. O halde tıpkı karşıtlarına yaptığımız gibi Birand’a da ‘Sakin ol’ çağrısı yapalım.

İKİ: ‘Doğal olmak’ ile ‘Bakın ben ne kadar doğalım’ diye bağırmak arasında çok büyük fark vardır. Birand doğalmış gibi yapmak yerine doğal olmalı. Unutulmamalı ki televizyon, samimiyeti de samimiyetsizliği de abartarak yansıtır.

ÜÇ: Birand’ın Gamze Özçelik ile röportaj yapma isteğini tabii ki anlayışla karşılıyoruz. Ancak bunun için Gamze’nin rızası şarttır. Ortada rıza yoksa, nafile çaba içine girmek, en başta soruyu soran tarafı yıpratır.

DÖRT: Ana haber bültenlerinde ‘hayatın her alanına’ işaret etmenin gocunulacak bir tarafı yoktur. Dolayısıyla ‘magazin dünyası’ndan bir haberi sunarken de, siyaset dünyasının ayrıntılarını yansıtırken de, dünyanın en makul işi yapılmaktadır. Birand’ın işte bu durumu içselleştirmeye ihtiyacı vardır.


Profesöre yanıt


ÜMİT Özdağ adlı profesör, yazdığı bir yazıda Başbakanlık’ta Kürtçülük yapan bürokratlar olduğunu yazmıştı.

‘Bir berber bir berbere demiş ki...’ üslubuyla yazılan yazıda Başbakanlık’ta Kürtçü bürokratların gemi azıya aldıklarından dem vuruluyor ve bazı anekdotlar aktarılıyordu.

Ben de Ümit Özdağ’a ‘Kim bu bürokratlar?’ diye sormuştum.

Ve yanıt geldi...

Ümit Özdağ şöyle diyor:

‘Bu soru ahlaki değildir. Bir yazara kaynak sorulmaz.’

Ben hayatımda böyle saçma bir cevap görmedim.

Sanki ben Özdağ’a, ‘Kaynağını açıkla’ demişim.

Oysa benim sorduğum soru çok açık:

‘Başbakanlık’ta o konuşmaları yapan bürokratlar kimlerdir?’

Bu soru kadar ahlaki başka bir soru olamaz.

Siz oturacaksınız, ‘Başbakanlık’ta bazı bürokratlar Kürtçülük yapıyor’ diye vahim bir iddiayı yazacaksınız.

Biz de ‘Kimmiş bu bürokratlar?’ diye soramayacağız.

Yani sizin yazdığınızı tartışmasız ‘doğru’ kabul edeceğiz.

Üstelik sizin iktidarı yıpratma adına elinden geleni ardına koymayacak bir pozisyonda olduğunuzu bile bile.

Ne diyelim?

Söylenecek çok şey var ama belki de en iyisi şu soruyu sormakla yetinmek:

‘Türkiye’de profesörlük bu kadar ucuzladı mı?’