BIST 9.673
DOLAR 35,26
EURO 36,70
ALTIN 2.968,63
HABER /  GÜNCEL

Hakan özel hayatını anlattı

İlahiyat'ta tam bir hayal kırıklığı yaşadığını söyleyen gazeteci-yazar Ahmet Hakan, imam hatip mezunu olmaktan çok memnun.

Abone ol

Yeni Şafak Gazetesi'nden Fadime Özkan'ın sorularını yanıtlayan Ahmet Hakan Coşkun, özel hayatının perdesini araladı. İmam hatip mezunu olmanın kendisine bir zenginlik kattığını söyleyen Hakan, İlahiyat'ta tam bir hayak kırıklığına uğradığını söyledi. İşte Hakan'dan çok özel açıklamalar.

Söyleşi: Fadime Özkan
Kaynak:


Geriye dönüp geçirdiğiniz sürece baktığınızda ne görüyorsunuz? Baş dönmesi gibi bir şey hissediyor musunuz mesela... ya da şaşırtıcı buluyor musunuz geçmişinizi?

Şaşırtıcı buluyorum bazı konularda. Eskiden daha radikal görüşlere sahiptim ve şimdi o anlayışa nasıl sahip olduğuma şaşırıyorum.

Ahmet Hakan olmasaydınız mevcut profiliyle Ahmet Hakan hakkında ne düşünürdünüz? Eleştirir miydiniz, kıskanır mıydınız, ne derdiniz?

Kıskanılacak bir şey değil bu. Ben 15 yıl boyunca gecemi gündüzüme katarak kıt imkanlarla çalıştım bu alanda. Hayata bir bakış açım var. Çocukluğumdan beri kendimi eğitirim. Kaseti çıkıp da birden meşhur olmuş biri gibi algılanmak hiç hoşuma gitmiyor.

Bugünkü konumunuz için herhangi bir bedel ödediniz mi?

'Ah ben neler çektim biliyor musunuz' diye başlayıp anlatabileceğim somut bir şey yok. Süreç içinde yaşıyorsunuz bazı şeyleri. Ben artık anlayışla kavrama evresindeyim herhalde.

İLAHİYAT HAYAL KIRIKLIĞI OLDU

Bursa İlahiyat'ı yarım bıraktınız bildiğim kadarıyla. Hayatınızın oradan aktığını farz edelim. Diyelim ki, İlahiyat'tan mezun oldunuz. Nasıl bir ilahiyatçı olurdunuz?

(Gülerek) The İmam olurdum! İşin aslı din görevlisi olmazdım, bunu biliyorum. İmam hatip kökenli olmama rağmen, din nedir, İslam felsefesi nasıl oluşmuştur gibi soruların cevabını bulmak için girdim İlahiyat'a. Ama tam bir hayal kırıklığı oldu benim için. İlahiyatlarda özgür bir akademik atmosfer olmadığını, öğrencilerin geleneksel din anlayışına teslim edildiğini farkettim ve koptum oradan.

İmam hatipten değil de Robert Kolej'den ya da Galatasaray Lisesi'nden mezun olmak ister miydiniz?

İmam hatip benim tercihim değildi elbette ama bugünden geriye baktığımda böyle demiyorum. İmam hatipli olmanın meslek hayatımda çok büyük bir zenginlik olduğunu, beni farklılaştırdığını, hatta avantaja dönüştüğünü görüyorum. Bu yüzden imam hatip geçmişimden memnunum.

HAŞEMA YERİNE BAŞKA BİR FORMÜL BULUNMALI

Haşema konusundaki yaklaşımınızın Mehmet Şevket Eygi'nin başörtülülere yönelttiği eleştirilerden farkı ne? O da türbanlıların giyinmeyi, oturup kalkmayı bilmediklerini söyler çünkü. Siz de tesettür mayolarını 'sakil ve maskara' diye nitelediniz. Belli mekanların, hayat pratiklerinin belli görünüşteki insanlarca kullanılmamasını istediniz. Ki siz de şabloncu bakıştan yakınan, canı yanmış birisiniz. Bu da şabloncu bir bakış değil mi?

Giyim tarzlarına şık-rüküş diye yaklaşmak tarzım değil. Yaşadığımız modern hayatta denize girmek diye bir pratik, denize bikiniyle ya da mayoyla girilir gibi de normlar var. Benim dediğim şu; eğer inancımız, değer yargılarımız bu kıstaslarla uyuşmuyorsa; zorlama bir formülle denize girmememiz gerekir. İğreti edici, irkiltici bir görüntü çıkıyor ortaya. Normal değil bu.

Haşemalar plajların estetik görünümü-nü bozuyor diye itiraz ediyorsunuz yani!

Hayır. Amaç denize tesettürlü girmek ise bu yolla tesettüre uyuluyor mu, kuşkuluyum doğrusu. Başka formül bulunmalı.

Evlenemedim, bu işler nasip kısmet

Hayatınızda bir boşluk var mı, her şey tamam ama şunu da ıskaladım dediğiniz?

İş hayatından bağımsız başka bir hayat kuramadım ben kendime. Ama iş hayatım da, ben şu işe başlayayım, oradan şuraya zıplarım, şunu yaparım gibi bir şey olmadı. Hayatımda boşluk da oluşmadı, her şey doğal akışında gerçekleşti.

Doğal akışta, sizin yaşınızdaki biri evli, bir iki çocukludur aynı zamanda. Baba olmamak sizde bir özlem uyandırmıyor mu mesela?

Bende zamanla hayatla ilgili alışkanlıklar oluşmaya başladı. Ayrıca bu işler zorlamayla falan olmuyor. 'Aman işte kendi ailem olmalı, baba olmalıyım' gibi taleplerle arzularla olacak bir şey değil bu. Evliliğe karşı katı bir tavrım yok ama olmadı işte. Nasip kısmet.

Bahsettiğiniz alışkanlıklar, yaptığınız iş, şöhret... güçleştirdi mi evlenmenizi?

Galiba evet. Daha önce tamamen televizyona odaklı bir iş yapıyordum. Şimdi de her gün gazete yazısı, akşam televizyon çekimi... İnsanın 17-18 saatini alıyor. Bu bir hayat tarzı oluşturuyor insanda. Tamamen bununla açıklamıyorum ama bunun da etkisi var.

Evleneceğiniz kadında şu dört özellikten hangisini ararsınız? a) zenginlik b) soyluluk c) güzellik d) dindarlık.

Bu soruya cevap yok.

Muhasebem yazılarımda

40 yaş muhasebesi yapıyor musunuz?

Kendine dönük biri olmama rağmen kendimi çok fazla kritize etmiyorum. Kafamı ellerimin arasına alıp, 'ben nereden geldim, nereye gidiyorum' falan demiyorum, hırpalamıyorum kendimi. Son birkaç yıldır gazetede yazı yazıyorum ve yazı yazmak benim için kendimi ifade etme aracı. O yüzden belki muhasebeyi de o yazılarda yapıyorum, arayışlarımı ortaya koyuyorum.

Sakalımdan vazgeçmem

Sakalınız simgeniz oldu. Kanal 7'nin ilk dönemlerinde amcalar, teyzeler 'Ahmet Hakan iyi de ne o öyle 'komünist bıyığı' bırakmış, traş olsa ya' gibi tepkiler verirlerdi.

Sakal bana yakışıyor gibi geliyor bana. Böyle alıştım. Sakalımdan vazgeçmem.

Evrak-ı metrukem yok

Edebiyata-şiire ilginiz olduğunu biliyoruz. Bilmediğimiz ne? Gizli gizli şiir yazıyor musunuz mesela ya da ardınızda gün ışığı görmemiş romanlar, hikayeler bırakacak mısınız, son sürpriz olarak?

(Gülerek) Yok, arkamdan "Ahmet Hakan'ın evrak-ı metrukesi" çıkmaz. Bunca işin gücün arasında yazmak mümkün değil zaten. Bunu mesele etmek ve hayatı ona göre yaşamak gerek çünkü.

Ey vaiz od ile korkutma!

Değişiminizi itiraf etmekten utanç değil, onur duyduğunuzu yazmıştınız. Onur duyduğunuz şey nedir tam olarak ?

Adamlar size karşı önyargılılar. 'Bu herif önceden böyle düşünmüyordu şimdi değişti' diyorlar. Ben de diyorum ki, 'kardeşim ben bunu aştım'. Vardır ya hani divan şiirinde, 'Od ile bizi korkutma ey vaiz / çün canımız oda yanmaya mutad eyledi" diye. Öyle.

İtirazım müdahaleye

Bütün itirazlarınızın çıkış noktası aynı sanki...

Başkalarının hayatınızı müdahale alanı olarak görmesine itiraz ediyorum ben. Küçüklüğümüzden beri hayatlarımız başkalarının kolayca işgal edebileceği bir alan oldu hep. Buna alıştık. Bu, bağımsız karakterler olmamıza engel. En fazla titizlendiğim nokta bu.