BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 35,98
ALTIN 3.009,49
HABER /  GÜNCEL

Hakan iddiaları ciddiye almadı

Hürriyet Gazetesi Yazarı Ahmet Hakan Coşkun, devletin televizyonu TRT'de şeriat propagandası yapıldığı iddialarını ciddiye almadığını yazdı!

Abone ol

Devletin televizyonunda şeriata övgü’ mü dediniz


ÜNLÜ ilahiyatçı Prof. Hayrettin Karaman, TRT’de yayınlanan ‘Düşünce İklimi’ adlı programda, İslam’ın sadece ‘ibadet’ ve ‘iman’ alanına sıkıştırılamayacağını, ‘ibadet’ ve ‘iman’ dışındaki alanlarda da belirleyici olması gerektiğini söylemiş.

Karaman’ın bu saptamaları bazı gazeteler tarafından ‘Devletin televizyonunda şeriat övgüsü’ başlıklı haberlere konu oldu.

* * *

Hadi açıkça söyleyeyim:

Ben Hayrettin Karaman Hoca gibi düşünmüyorum.

Çünkü din, ‘iman’ ve ‘ibadet’ dışındaki alanların düzenlenmesi konusunda çeşitli kurallar koysa da, bunun nasıl uygulanacağıyla ilgili bir çözüm yoktur.

Eğer ‘iman’ ve ‘ibadet’ dışındaki alanları, devleti elinde tutan iktidar sahipleri düzenleyecekse ortaya şöyle bir durumun çıkması kaçınılmaz olacaktır:

‘İman’ ve ‘ibadet’ dışındaki alanlarla ilgili düzenlemeler, iktidarı elinde bulunduranların dinden anlayabildiklerine göre yapılır.

Yani ilahi talep, iktidar sahiplerinin o talepten anlayabildikleriyle şekillendirilir.

Oysa biz öyle biliyoruz ki, ‘Din’ çeşitli algı biçimlerine açıktır.

Yani Hayrettin Karaman Hoca’nın dini yorumlama biçimiyle, başka bir ilahiyatçının dini yorumlama biçimi farklıdır.

O halde ‘düzen’, hangi din yorumuna göre oluşturulacaktır?

Eğer bu soruya ‘Kim iktidardaysa ona göre oluşturulur’ cevabı veriliyorsa, o zaman şu soruyu sorarız:

Dini iktidardakinden farklı yorumlayanların ya da dine inanmayanların durumu ne olacaktır?

Ortaya çıkacak olası itirazlar nasıl bastırılacaktır?

Ya da Afganistan’daki Taliban rejimine benzer arkaik din yorumlarının tüm topluma egemen olma ihtimali nasıl ortadan kaldırılacaktır?

Yani din adına zulüm düzeni kuranlara nasıl engel olunacaktır?

Ben esaslı soruların bunlar olduğunu düşünüyorum ve Hayrettin Hoca’dan asıl bu sorulara yanıt bulmasını bekliyorum.

* * *

Hayrettin Karaman’a itiraz ediyorum ve onun gibi düşünmediğimi açıkça ifade ediyorum.

Ama onun ‘söz söyleme’ özgürlüğüne de sonuna kadar sahip çıkıyorum.

Saklamaya, üstünü örtmeye, gizlemeye gerek yok.

Karaman düşüncelerini çekinmeden, hem de devletin televizyonunda söylemeli.

Karaman’a itiraz edenler de görüşlerini özgürce devletin televizyonundan ifade edebilmeli.

Yani açık ve şeffaf bir şekilde tartışabilmeliyiz.

Aksi takdirde ortaya, herkesin birbirinden kuşku duyduğu ‘takıyye ortamı’ çıkar ki aman Allah korusun.

Fehriye Erdal’ın uğursuz sırıtışı

İŞTE yine o görüntü:

Kendinden emin uğursuz bir sırıtış ve sol kol havada zafer işareti.

Verilen haber de yine aynı:

‘Belçika Fehriye’yi Türkiye’ye iade etmiyor!’

Peki gerekçe ne?

Gerekçe saç baş yolduracak cinsten.

Deniliyor ki:

Suikast sırasında kullanılan silah tam otomatik değil, yarı otomatiktir.

Avrupa Konseyi’nin bilmem ne tarihli bilmem ne sözleşmesine göre silah tam otomatik değilse, işlenen suç terör kapsamına girmez.

Fehriye Erdal işte bu gerekçeyle terörist sayılmıyormuş ve bu yüzden Türkiye’ye iade edilmiyormuş.

Demek ki neymiş?

‘Çaycı kız’ kisvesine bürünerek, memleketin en önemli işadamı ile çalışma arkadaşlarını taammüden ve planlayarak öldürebilirmişsin.

Yeter ki, kullandığın silah ‘tam otomatik’ olmasın.

Nasıl?

Yeterince sinir bozucu değil mi?

Peki ‘şeytan’ sizin de gözünüzün önüne şöyle bir olayın hayalini getiriyor mu:

Belçika’nın en ünlü işadamı, tam otomatik olmayan bir silahla bir Belçikalı tarafından öldürülür. Katil Türkiye’ye kaçar. Belçika iade için bastırır.

Ve Türkiye, ‘Silah tam otomatik değil’ diyerek katili iade etmez.

Ahmet Hakan
www.hurriyet.com.tr