Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Kürtçe davetiyelerin kulanıldığı ve Kürtçe konuşmalarının yapıldığı Hak ve Özgürlükler Partisi'ne dava açtı.
Abone olAnkara Cumhuriyet Başsavcılığı, Kürtçe davetiyelerin kullanıldığı ve Kürtçe konuşmaların yapıldığı Hak ve Özgürlükler Partisi (Hak-Par) 1. Olağan Büyük Kongresi ile ilgili, parti Genel Başkanı Abdülmelik Fırat'ın da aralarında bulunduğu yeni ve eski parti yöneticisi 13 kişi hakkında dava açtı. Edinilen bilgiye göre, Ankara Basın Savcısı Kürşat Kayral, Hak-Par 1. Olağan Kongresi'ne ilişkin yürüttüğü soruşturmayı tamamladı. Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesi'ne açılan davanın iddianamesinde, Kürtçe yazılı kongre davetiyelerinin, Cumhurbaşkanlığı, TBMM Başkanlığı ve Başbakanlık makamlarına gönderildiği ifade edilerek, Hak-Par Genel Başkan Yardımcısı Reşit Deli'nin, basına, Türkiye'nin AB normlarına uyma konusundaki inandırıcılığını belirlemek ve yasaları zorlamak için davetiyelerin Kürtçe gönderildiğini açıkladığı kaydedildi. Kongrenin açılış konuşmasının, Reşit Deli tarafından Kürtçe olarak yapıldığı anımsatılan iddianamede, Hükümet Komiseri'nin uyarısı üzerine Reşit Deli'nin, ''Ben, Kürtçe konuşurum, sen raporuna yazarsın. Yasal olmayan bir durum varsa yargılarsınız'' diyerek, konuşmasına Kürtçe olarak devam ettiği belirtildi. Diğer konuşmaların da Kürtçe yapıldığı anlatılan iddianamede, Celal Talabani ve Mesut Barzani'nin gönderdiği mesajlar ve kongreye gönderilen diğer mesajların Kürtçe olarak okunduğu ifade edildi. İddianamede, Barzani'nin mesajının ardından ''Biji Azadi'' şeklinde slogan atıldığı kaydedildi. İddianamede, kongrede yapılan konuşmalarda ağır eleştiri ve rahatsız edici düşüncelerin bulunduğu, ancak kin duygusu yayan, şiddeti öven ya da isyana teşvik edecek ifadeler kullanılmadığı belirtildi. İddianamede, sanıklar ve avukatlarının savunmalarında, Kürtçe'nin, Türkçe gibi ülkenin temel iki dilinden biri olduğunu, eğitim, yayın ve yazışma dili olarak kullanılmasının doğal olduğunu ileri sürdükleri kaydedildi. Siyasi partilerin demokrasinin tam işlemesi için vazgeçilmez örgütlenme biçimlerinden biri olduğu anlatılan iddianamede, partilerce ortaya konulan düşüncelerin demokratik kural ve yöntemlere uygunluğunun önemli olduğu vurgulandı. İddianamede, şöyle devam edildi: ''Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 11. maddesinde, siyasi partiler de toplanma ve örgütlenme özgürlüğü kapsamında değerlendirilmekte ve sözleşmenin sağladığı korumanın içinde bulunmaktadır. Bununla beraber, faaliyetleriyle devletin kurumlarını tehlikeye sokan yapılanmanın bulunması halinde, devletin yetkili makamlarının devletin kurumlarını koruma yetkisinden yoksun olduğu sonucuna da varılamaz. Örgütlenme özgürlüğü, düşünce özgürlüğü gibi mutlak bir hak değildir. Bu hak, sözleşmenin 11. maddesinin 2. fıkrasında öngörülen koşullara uygun olarak sözleşmeci devletlerce sınırlandırılabilir. Kongre düzenleyen bir siyasi parti tarafından kendi açıklamaları doğrultusunda yasaların zorlanması, ülkenin denenmesi ve özellikle seçilmiş kurumlara gönderilen davetiyelerle özel bir gündem yaratılarak, birtakım taleplerin meşru hale getirilmeye çalışılması, görevlilerce yapılan uyarılara verilen cevapların şekli ve yöntemi hukuk devletinin temel anayasa ilkelerine ve Avrupa Topluluğu Sözleşmesi'nde güvence altına alınan demokrasiye samimiyete gölge düşürmüştür. Siyasi partilerin demokratik siyasi yaşamın vazgeçilmez ögeleri olmaları, devlet örgütü ve kamu hizmetiyle yoğun ilişki içinde olmaları, onların her istediklerini yapabilecekleri anlamına gelmez.'' Siyasi partilerin kurulma ve çalışma özgürlüğünün, Anayasa ve bu alanı düzenleyen yasalarla sınırlı olduğu belirtilen iddianamede, 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası'nın (SPY) 81. maddesinin (c) fıkrasında, siyasi partilerin kongrelerinde Türkçe'den başka dil kullanamayacaklarının hüküm altına alındığı anımsatıldı. Hak-Par Kongresi'nde, federal devlet yapısının en uygun sistem olarak ortaya konulduğu, Türk Bayrağı ve Atatürk posterinin bulunmadığı, İstiklal Marşı'nın okunmadığı, sadece ''Kürt sorununun adil çözümü için yaşamını yitirenler anısına'' saygı duruşunda bulunulduğu, Kürtçe pankart ve yazıların asıldığı, Kürtçe konuşma yapıldığı, Kürtçe davetiyeler kullanıldığı ifade edilen iddianamede, bunun SPY'nin 81. maddesinin (c) fıkrasındaki suçu oluşturduğu savunuldu. İddianamede, Genel Başkan Fırat'ın da aralarında bulunduğu eski ve yeni 13 parti yöneticisi hakkında, 2820 sayılı SPY'nin 81/c maddesi yollamasıyla 117. maddesi uyarınca, 6'şar aydan az olmamak üzere hapis istendi.