Ha CHP, ha Sisi!
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır tamam anladık. Peki haksızlık karşısında konuşan dilli şeytanları ne yapacağız?
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır tamam, anladık. Peki
haksızlık karşısında konuşan dilli şeytanları ne yapacağız? Mısır'ı
kana bulayan darbeci Sisi'yi oğlundan çok savunan, ölen masum
insanların cesetleri üzerinde sevinçle zıplayan vasıfsız mahluklara
ne diyeceğiz?
Kaç zamandır izliyorum. Gezi olaylarına katılanların bir bölümü,
orada yaşanan her katliam sonrası adeta keyif twitleri atıyor.
Diğer bir bölümü ise, yarım ağızla, "Darbeyi
kınıyorum" diye başladığı cümleyi "Ama"
diye bitirme gayretiyle saçmaladıkça saçmalıyor.
Hani sosyal medyadaki üç-beş dangalağın bu minvaldeki yorumlarını
anlarım da, Türkiye'nin ana muhalefet partisinin vekillerinin de
aynı dili kullandığını görünce, "Bu nasıl akıl fukaralığı,
vicdan zaafiyeti, beyin iktidarsızlığı ve düşünce
soytarılığıdır" diye sormaktan kendimi alamıyorum.
Niye böyle düşündüğümü anlatayım...
Dün CHP'nin en efendi, en aklı başında vekili diye tanıdığımız
Muharrem İnce, Mısır'daki darbeyi yorumlamak için ekran karşısına
geçmiş.
Okuyunca eminim siz de benim gibi, "Hiçbir insan doğal
yollarla bu kadar komik olamaz" diyeceksiniz. Muharrem bey
ıkına ıkına bakın nasıl bir benzerlik kurmuş Gezi ile Mısır
arasında:
"Mısır'da yaşanan olaylarla Türkiye'de yaşanan olaylar
arasında bağlantı kuruyor. Mısır'da insanlara gaz bombası
atılmasını, öldürülmesini, onlara kurşun sıkılmasını tabi ki CHP
olarak kınıyoruz ama bu uygulamalar bize bir yerden tanıdık
geliyor, yani bu uygulamalar Gezi Parkı'ndaki eziyetin biraz daha
serti. Gezi Parkı'ndan biz bunları biliyoruz. Erdoğan da Gezi
Parkı'nı boşaltın demedi mi?"
Hani tanımasak, bilmesek, "Sentetik uyuşturucu hapı
kullanan biri söylemiştir" diyeceğiz!
Anlaşılan o ki Gezi'dir, Suriye'dir Şamdır, Kahire'dir derken
Muharrem beyin aklı bayağı karışmış.
Baksanıza, Mısır'daki olaylar kendisine ziyadesiyle tanıdık
gelmiş!
Kafası karışık olmasa, bu sahnelerin kendisine Gezi'den dolayı
değil, Dersim Katliamı'ndan, Şapka Kanunu katliamlarından, İstiklal
Mahkemeleri katliamlarından ve hatta Menderes ve dava
arkadaşlarının katledilmesi olaylarından dolayı tanıdık geldiğini
anlardı..
Zatı şahanelerinin kafa karışıklığını gidermek için, Gezi ile Mısır
arasındaki farkları şu başlıklar altında anlatalım hep
beraber...
Önce hiç eğip bükmeden şunun adını koyalım.
Gezi ile başlayan ayaklanmanın tek amacı vardı, o da 7 kez seçimle
gelmiş bir hükümeti devirmekti. Boru değil, 7 kez seçimle iktidara
gelen bir liderden bahsediyoruz. Üstelik o lider öyle seks kasedi
darbesiyle falan da iktidara gelmedi!
Yani eğer Sisi'nin Türkiye şubesini arıyorsak, demek ki Erdoğan'a
degil, CHP'nin genel başkanlık katına dönüp bakmamız
gerekiyor.
Sonra şu farkı iyi ortaya koymak lazım...
Taksim Tahrir'di. Tahrir'de olduğu gibi Gezi'de toplananların amacı
da askeri darbeye zemin hazırlamaktı. Ancak bekledikleri Sisi'yi bu
topraklarda bulamadılar. Eğer Rabia'tül Adeviyye Türkiye'de neresi
oluyor sorusunun cevabı aranıyorsa onu da ben söyleyeyim.
Kazlıçeşme...
Taksim ve Tahrir'dekilerin elinde balta, bıçak, molotof ve kaldırım
taşları vardı. Tıpkı Türkiye'de CHP'li bazı vekillerin yaptığı gibi
orada da bazıları Tahrir'dekilerin ellerine para
sıkıştırıyordu.
Adeviyye Meydanı'ndakilerin eline kimse para falan sıkıştırmadı.
Onların elinde sadece Kur-an'ı Kerim ve Mursi pankartları
vardı.
Bir başka deyişle Tahrir ve Taksim'dekiler seçimle geleni
devirmeye, Rabia'tül Adeviyye ve Kazlıçeşme'de toplananlar seçimle
geleni korumaya çalışıyordu. Tahrir ve Taksim'de halkın seçme
hürriyeti elinden alınmaya çalışılıyordu.
Bildiğim kadarıyla Gezi'de nara atan 18 yaşındaki gençlere seçme
dışında seçilme hakkını veren de bu ülkenin başbakanıydı.
Erdoğan Sisi gibi parti temsilcilerini içeri tıkmadı en azından.
Dolmabahçe'de kendisini diz çökmüş halde fotoğraflamaya çalışanlara
ilişmedi. Polisine, askerine, seçmenine ve hatta ölmüş
annesiyle eşine küfredenler hala özgürce bu küfürleri
saydırıyor.
Sisi ülkesini azınlığa teslim etti, Erdoğan ise "Azınlığın
haklarına saygılıyım ama aynı azınlığın azgınlığına teslim
olmaktansa ölürüm geri adım atmam" dedi.
Evet doğrudur.
Başbakan Erdoğan da Sisi gibi uyarılarda bulunarak "Gezi
Parkı'nı ve Taksim Meydanı'nı boşaltın" dedi.
Dedi de, çatılara keskin nişancılar yerleştirip meydanda namaza
duranları tek tek avlamadı. Yaralı taşıyanları snipper marifetiyle
vurdurtmadı. Parti liderlerinin kızlarını özellikle kalbinden nişan
alarak katletmedi. Taksim'deki camilere de öyle sıra sıra kefenli
cenazeler doldurulmadı.
Erdoğan sadece meydana asılan APO posterlerini, PKK, DHKP-C, TKPM-L
gibi terör örgütlerinin bayrak ve flamalarını indirtti. Yerine ise
Atatürk ve Türk Bayrakları asıldı.
Bunun nesi gücünüze gitti ben onu anlamadım!...
Bu mu size Erdoğan Sisi'den betermiş dedirtti?
***
Şu hale bakar mısınız?
Kemal Kılıçdaroğlu, "Yapılan anketlerde AK Parti
yüzde 55 bandında görünüyor. Siz oy oranınızı nasıl
görüyorsunuz" sorusuna, "Ben de yüzde 23'ün
altında oy alırsam istifa ederim" diyor.
Muharrem İnce ise mini muhalefet yolunda hızla ilerlediklerini
görmezden gelip "İnce İnce Yasemince" tripleri
atıyor. Hala ve hala, "Ben Erdoğan'a nasıl diktatör
diyebilirim" diye kendini heder ediyor.
Sisi neyse Erdoğan oymuş!
Gezi nasılsa, Adeviyye'de öyleymiş!
İlkokul okuyan Ali bile parasının 5 bölü 2'si ile tanesi 5 liradan
4 tane armut, ve 5 bölü 1'i ile 6 tane elma almayı
becerebiliyorken...
CHP'nin en akıllısı sandığımız Muharrem İnce, Türkiye'nin tamamının
Mısır için kan ağladığını göremiyor, göremediği için de elma ile
armutu aynı kefede sayıyorsa...
Erdoğan ve Mursi'ye diktatör derken, 100 bin insanını öldüren Beşar
Esad'a tanrı gibi tapıyor, büyük lider muamelesi yapıyorsa...
Fazla söze gerek yok!
"He benim canım, he Muho ağam" deyip susalım
en iyisi...
Netice itibari ile...
İki dava arasındaki farkı bilmeyenin, iki müdahale arasındaki farkı
anlamasını beklemek ahmaklık olur!