BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

Gürtuna, GP'ye mi geçiyor?

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, Sabah'a verdiği beyanatta Genç Parti'den teklif aldığını doğruladı.

Abone ol

Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna bir partiye üye olmadığı için büyük problemler yaşıyor. Özellikle hükümetten gelen ödenek kesintileri moralini bozuyor. Biz tam röportaja başladığımızda yine bu yönde bir haber geldi. Başkan ''Hayırlısı olsun'' dedikten sonra bana döndü ve gülümsemeye çalıştı. Sorularıma cevap verirken düşünceli ve üzgündü, aklı da, haklı olarak başka yerdeydi. -Her partiye aynı mesafede duruyorsunuz. Kendinizi yakın hissettiğiniz bir parti yok mu? -Partiler kişisel ve sosyal açıdan ülkemizin kurumları. Tabii bir de yakın dostlarımız var daha sıcak olduğumuz. Onlarla zamanında yakın ilişkiler kurmuşuz, psikolojik olarak farklı hissediyoruz. Örneğin ben telefon açıyorum, karşımdaki tanıdıksa işim daha çabuk halloluyor. Dolayısıyla ben telefon ettiğim kişiye daha yakın, sıcak duygular hissedebiliyorum. PARTİSİZ OLMAK ÇOK ZOR * Belediye seçimlerine kadar herhalde partinize karar vereceksiniz... -Tabii vereceğim ama gönlümden ''Keşke seçimler bağımsız olsa'' diye geçiyor. Bir ara muhtarlar bağımsız seçilirdi, bizde de öyle olsa ne iyi olur. * Niye bu bağımsızlık özlemi? -Özlem diyemem ama herkese aynı miktarda hizmet götürme anlamında dedim. İnsanları çok seviyorum, hangi partide oldukları önemli değil. Bir insan vatan haini değilse, yurdunu ve milletini seviyorsa o insan benim için kıymetlidir. Görüşlerin farklı olmasının hiçbir mahsuru yoktur. Aksine karşıt görüşlerin olması yanlısıyım. Kurşun asker, yani tek tip insan üretmekle uygarlıklar yaratamazsınız. * Genç Parti'den size teklif geldiği söyleniyor. -Her partiyle görüştüğüm gibi onlarla da görüştüm ama öyle resmi bir teklif yok. Ara sıra bütün partilerle bir araya geliyoruz sosyal toplantılarda, yemeklerde. * Bağımsız olmanın dezavantajları yok mu? -Kolayı da var zoru da var. Tabii herkes istiyor ki İstanbul Belediye Başkanı kendisinden olsun. Kolay tarafı herkesle eşit derecede yakınlık kurmak. Ben böyle hissediyorum ama bazen karşımdakiler aynısını hissetmiyorlar. Türkiye'de mutlaka bir kategorize etme kültürü var. * Bir röportajınızda sizi bağlayanların teftişler ve soruşturmalar olduğunu söylemiştiniz. Bu durum devam ediyor mu? -İyi niyetli, normal, düzgün yapılan teftişleri ben zaten istiyorum çünkü gelen müfettişlerin bir çoğu işini iyi bilen, yol gösterici insanlar. Eğer olay teftiş boyutundan çıkıp, suçlu ve suç üretme gibi bir platforma dönüştürülürse rahatsız oluyorum. Bürokrasimiz çok ciddi bir şekilde taciz edilince ekibimiz çalışamaz hale geliyor. Peki bu ne demek? İstanbul'un işlerinin aksaması demek. Geçmişte böyle şeyler yaşadık, inşallah bir daha yaşamayız. YILMIYORUM, KÜSMÜYORUM * Hiçbir partiden olmamanız hükümetle ilişkilerinizi nasıl etkiliyor? Yani ödenek vs... -Biz İstanbul'un işlerinin aksamaması için her şeyi yapıyoruz. İnanılmaz şeyler başardık. Örneğin 21 bin kilometre altyapı yapmışız. İnsanlar artık çok çalıştığımız için şikayet etmeye başladılar. Aslında göz boyama yoluna gider, alt yapı yerine hep üste bir şeyler inşa ederdik ama bana ve ekibime bu yakışmaz çünkü kentin sorunlarını biliyoruz, çözümlerini de gerçekleştiriyoruz. Ve şimdi sorunuza geliyorum çok zor şartlarda çalışıyoruz. Örneğin ben 5 yıldır teknik kadro alamadım. * Neden? -Ankara'dan çıkmıyor. Deprem oldu, inşaatları kontrol etmemiz lazım ama teknik ekibimiz yok. * Siz Ak Parti'den değilsiniz diye mi? -Hükümete bağlı bir şey bu. Ankara'da uzun süreden beri zor şeylere karşı güvensizlik başlamış. Herkes yanlış yapar, herkes hırsızdır diye bir anlayış var. Aslında yaşadığımız sadece belediyelerde değil devlet bürokrasisinde de öyle. İnsanları imza atamaz hale getirdiler. Bir kadro alacağız başbakanlıktan imzanın çıkması 4-5 bakanlıktan geçiyor. İşlerin daha pratik hale getirilmesi lazım. Gelirlerimiz habire daraltılıyor, kesiliyor. Yine de işler yürüyor. * Gelirleriniz nasıl daraltılıyor? -Hem reel ekonomi daralmasından gelen durum var hem de hükümet eski borçları sürekli kesiyor. 15 yıl öncenin borçlarının hepsini birden ödememizi istediler. 1,5 milyar $ borç ödedim. * Her belediyeye böyle mi davranılıyor? -Hayır özellikle bize maalesef. Geçtiğimiz yıl, Ocak ayında gelirlerimizin yüzde 60'ını kesen bir kanunu gece yarısı çıkardılar. Buna rağmen yılmıyoruz, küsmüyoruz. * İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı bu kadar önemli bir koltuk mu? -Elbette. Çok önemli bir konum. Buradaki olay kim, bu belediyeyi elde etmişse mensup olduğu parti önemli bir güç edinmiş oluyor. Onun için ''Benim partimden değilse yıpransın'' anlayışı egemen oluyor. Bunun bitmesi lazım.Beni bunların hiç biri ilgilendirmiyor çünkü benden olan iyidir diğeri kötü anlayışını kabul etmem mümkün değil. Demokrasi lafla olmaz. Seçilenlere destek olmak gerekir. Seçilen belediye başkanı veya hükümet partizanlık yapmamalıdır. * Siz bu sıkıntılarınızı yeni hükümete anlattınız mı? -Bir miktar aktardık tabii. Yeni hükümetin gündemi çok yoğun. Hükümette olduğu gibi iş dünyasında da her şey buzdolabına konmuş gibi. Her şey savaş sonrasına bırakılıyor. * Sizin Erbakan ile olan iyi ilişkilerinizden ötürü AK Parti iktidarıyla sıcak olamadığınız söylentiler arasında. Örneğin Erbakan'ın oğlunun düğününe siz de davetliydiniz. -Ben insanlarla dostluk duygusunun her zaman geçerli olduğunu düşünüyorum. Bir insanla siyasal olarak farklılaşmak onunla görüşmemek demek değildir. Nezaket çerçevesinde ilişkiler yürütülmeli. * Bugünlerde sizi her yerde sizi görüyoruz, bilboardlar, televizyon vs... Nereden çıktı bu reklam filmi? -Lütfen reklam filmi demeyin. O film İstanbullu olma, kentine sahip çıkma bilincinin bir aşamasıdır. Diğer bütün çalışmalarımızla birlikte yeni bir uygulamaya başlıyoruz. İstanbul'da herkes hala birbirine ''Nerelisin?'' diye soruyor. Bunu değiştireceğiz. * Bu filmde oynamak aklınıza nereden geldi? -Birinin bunu yapması lazımdı. Orada ismi hiç bilinmeyen bir vatandaş oynatılabilirdi ya da ünlü bir sanatçı. Sanatçı onu role dökecekti, vatandaş yeterince etkili olmayabilirdi ve arkadaşlar beni düşünmüşler. Hem vatandaş bazında, hem fonksiyonel hem de natürel oldu bizim film. DOĞAYI SEVERİM * Nasıl bir tecrübe? -Doğrusu zor değil çünkü yaşadığım hisleri orada da yansıtıyorum, rol yapmıyorum. Ben bitkilerle konuşurum, hayvanlar önemlidir, doğayı çok severim. Orada daha fazlasını aktarabilirdim ama rol gibi gözükecek, yapmacık olacak diye yapmadım. * Gelelim 550 eser projenizin ana fikrine çünkü detayları her tarafta anlatıyorsunuz. -Asıl hedefimiz 2023 konsepti. ''İstanbul'u nasıl görmek istiyoruz?'' sorusu üzerinde duruyoruz. 550 Eser projesi bunun için bir adım. * Peki nasıl karar veriyorsunuz İstanbul'un nasıl olması gerektiğine? Her görüşten insandan fikir alıyor musunuz? - Ciddi bir sosyolojik ve teknik araştırma yaptırıyoruz. Cumhuriyetimizin 100. yılında sorunları bitmiş lider bir kent göreceğiz. * Hayatımızda neler kolaylaşacak? -Bir kere İstanbul'un rutin yaşanan bütün problemleri ortadan kalkacak. ''İlkokulda arkadaşlarım bana Heredot derlerdi'' İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı tarihe son derece meraklı, evde çocuklarına hikayeler anlatıyor. * İstanbul sizin için ne ifade ediyor? -Benim için kızıl elma. Vuslatına bile doyulmayan bir sevgili. Ara sıra Yahya Kemal'den sonra en çok ben bu şehri seviyorum diye kendime paye çıkarıyorum. Bu kent tarihten gelen ama eskinin yanında yeniyi de barındıran bir yer. Müthiş dinamik bir yapısı var. Dünyada bir çok şehri haritadan silseniz, bir şey fark etmez ama İstanbul silinse insanlık tarihi kaybeder. İstanbul sadece burada yaşayanlar için değil tüm insanlık için önemli. İşte bu yüzden buraya hizmet ederken müthiş keyif duyuyorum. * Bu sevginiz tarih merakınızdan mı geliyor? -Tabii. Ben amatör bir tarihçiyim diyebilirim. Araştırmalarım oldu ve uzun uzun tarih okudum. Tarih severken İstanbul'u sevmemek mümkün mü? * Size okul arkadaşlarınız ''Heredot'' derlermiş. Televizyonda Hasan Kaçan'ın canlandırdığı ''Heredot'' gibi, siz de çevrenize esprili hikayeler anlatıyor musunuz? -Nereden biliyorsunuz bunu? Çok ilginç allah allah, kimse bilmez ki bunu. İlkokulda arkadaşlarım bana bu adı takmışlardı. Ben de hikayeler anlatırım çevreme yakın tarih hakkında. Kronolojik tarih çok fevkalade şaşırıyor, çocuklarımın günlük olarak okuduğu derste ben detaylara inebiliyorum. Onların da hoşuna gidiyor. Tarih bilgisi son derece önemlidir. Eşim ve ben birbirimizi kabulleniriz * Eşinizin çok konuşulan bir röportajında ''Sadece eşimin adıyla anılmak istemem'' gibi iddialı cümleleri vardı. Lafının nereye gittiğini bilen, son derece hırslı ve güçlü bir kadın imajı bıraktı bende. Zor değil mi böyle bir kadınla yaşamak? -Kolay değil tabii. Bizim evde demokrasi var. Bir karar verilecekse herkes kendi kararını verebilir ama neticesine de katlanır. Prensibimiz bu. Onun için de hiç kimse kolay karar veremiyor zaten. Bizim evde çocuklar da dahil gelişmiş bir demokrasi ortamı var. Herkes sınırlarını tabii ki ölçer. Kadın çok değerlidir çok anlamlıdır. Kadını esir, meta, reklam malzemesi olarak görmek onu aşağılamak demektir. Kadın şahsiyeti de erkek gibi birebir değerlidir. O yüzden bizim evde karşılıklı bir kabulleniş vardır. * Farklı düşündüğünüz olmuyor mu? Sizi eleştirir mi ya da siz onu? -Olmaz mı çok oluyor. Eleştirdiği de övdüğü de olur. Eleştiride doğruluk payı varsa kabul ederim. İnsanlar akıl almayı sevmezler bedava olduğu için herhalde ama ben son derece açığımdır bunlara. * Eşiniz röportajında ''Ben Başbakan eşi olsaydım şapka takardım ya da üniversitede başımı açardım'' gibi belki de Emine Erdoğan ve Hayrünnisa Gül'ü eleştiren cümleler söylemişti. Siz de aynı fikirde misiniz? -O cümleler o şekilde ifade edilmemişti doğrusu, belki yanlış anlaşıldı. Başörtüsü problemi artık gündemde olmamalı. İç kanamaları durdurmak zorundayız. Bence insanları doğal akışına bırakmak lazım. Herkes birbirinin değerlerine saygı duymalı. Türkiye bakın ne noktaya geldi biz hala bunlarla uğraşıyoruz. Gündemde savaş var. * Savaş hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye'nin başı ''Hayır'' dediği için derde girer mi? -Sonuna kadar barıştan yanayım. Saldırı, hırs ve rant anlamında bir savaşın kimseye yarar sağlamayacağını düşünüyorum. Yıllar yılı Türkiye ''hayır'' dememe üzerine konuşlandırıldı. Bu bizim için bir ayıptır, utanılacak bir durumdur. Hep kendi içimizde birbirimizle uğraştırıldık ve bunun acısını çekiyoruz. Ekonomik durumumuz çok ağır ama bunlara rağmen bir yolunu bulup barışı sağlamak zorundayız. Bu savaş öyle kısa sürmeyecek, 3. dünya savaşı bile olabilir diye endişeleniyorum. (Sabah)