BIST 9.267
DOLAR 34,50
EURO 36,46
ALTIN 2.911,16
HABER /  GÜNCEL

Güneydoğu'dan sevindirici haber

Çocku yaşta evliliklerle gündemden düşmeyen güneydoğudan bu kez sevindirici bir haber geldi.

Abone ol

Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde eğitim seviyesinin yükselmesiyle birlikte değişen sosyo-ekonomik yapı sonucu, evlilik yaşının yükseldiği, evlenen çift sayısının azaldığı bildirildi.

TÜİK 2010 yılı ilk çeyrek evlenme boşanma istatistiklerine göre, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde evlenme sayısındaki azalma, Türkiye ortalamasının iki katından fazla. Türkiye'de ocak-şubat-mart döneminde 96 bin 841 çift evlendi, geçen yılın aynı dönemine göre evlenme sayısı yüzde 9,9 azaldı.

Evlenme sayısında en büyük düşüş yüzde 22,5 ile güneydoğuda oldu. Bölgede 2009 yılı ilk çeyreğinde 19 bin 423 çift, 2010 yılı ilk çeyreğinde ise 15 bin 45 çift evlilik yaptı. Ortalama ilk evlenme yaşı ise erkekler için 25,7, kadınlar için 22,7 olarak gerçekleşti.

Gaziantep Zirve Üniversitesi Öğretim Görevlisi Mustafa Çetinkaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, eğitim konusunda bölgede son yıllarda önemli mesafe alındığını ve daha çok kız çocuğunun okula gittiğini belirterek, ''Dolayısıyla evlenme oranlarının düşmesi çok normal. Güneydoğuda da üniversiteleşme oranı artmaya başladı. Dolayısıyla evlilik yaşı yükseliyor ve evlenen çift sayısı azalıyor'' dedi.
Zirve Üniversitesi ve Şahinbey Belediyesi işbirliğiyle düzenlenen sosyal sorumluluk projesi ''Evlilik Okulu'' kapsamında, aile terapisti olarak çiftlere psikolojik eğitim de veren Çetinkaya, güneydoğuda evlilikler düşerken boşanmaların daha az olduğunu, bölgede boşanmanın halen bir ''tabu'' olduğunu, evlilik kötü bile olsa sürdürüldüğünü söyledi.

İLİŞKİLERİMİZİ DE ÇOK HIZLI TÜKETİYORUZ

Türkiye'de bu yıl ilk çeyrekte evlenme sayısında yüzde 9,9 azalma ve boşanma sayısında yüzde 4,8 artışı da değerlendiren Çetinkaya, bir ilişkinin ''fedakarlık, özveri'' gerektirdiğini, eşlerin kendisini karşısındakinin yerine koyabilmesi ve duygularını anlayabilmesi gerektiğini vurguladı.
Küreselleşen dünyada ekonominin hayatımızda çok belirleyici olduğunu belirten Çetinkaya, şunları anlattı:
''Marka kuşağındayız, tüketim toplumuyuz. Etiketlerimiz ve maddi şeyler üzerinden kendimizi ifade etmeye çalışıyoruz. 'İnsanlara kendinizi tanıtır mısınız?' dediğimde, önce işini, evini, arabasını söylüyor. Ama kişiliğine dair bir şey söylemiyor. İnsanlar duygularına yabancı. Her şeyin hızla tüketildiği ve yaşandığı çağdayız. İlişkiler de çok hızlı tüketiliyor. Boşanmaların nedenlerinden birisi bu. Her ekonomik kriz sonrasında boşanmaların artığını görüyoruz.''

DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞMAYIN, KOŞULSUZ SEVİN

Eğitim seviyesinin yükseldiğine ve artık 19 yaşından önce evliliklerin neredeyse olmadığını, üniversite okuyanların arttığını belirten Çetinkaya, şunları söyledi:
''18-19 yaşında evlenen birisinin göstereceği tepki ile 25-30'unda kariyerini kurmuş, parasını kazanan bir kadın veya erkeğin göstereceği tepki bir değil. Geleneksel bakış açısıyla (ben erkeğim, kadın evde oturur, istediğimi yaparım) anlayışı sürdürülebilir değil. Çiftlerde, 'çok fazla sevdiğimi söylersem şımarır' gibi bir algılama var. Oysa eşinize veya partnerinize güzel söz söylemek, iyi davranmak ona bir lütuf değil. Karşınızdaki kendisini iyi hissedecek ki size de kendinizi iyi hissettirsin. Çatışan çiftlerin en büyük handikaplarından birisi de birbirlerini 'değiştirme' çabaları. Siz, o insanı taşıyabilecekseniz hayatınıza almalısınız. Koşulsuz sevmelisiniz.''

Psikolojik hizmetlerin sosyal güvenlik kapsamına alınması, üniversitelerde aile terapisti ve aile danışmanlığı yüksek lisans programları açılması gerektiğini belirten Çetinkaya, ''Psikolojik hizmetler lüks değildir. Aileye yatırım yapmazsanız, polisiye önlemlere yatırım yapmak, daha çok psikoloji kliniği açmak zorunda kalırsınız'' dedi.