Güney Kore'nin koronavirüsle mücadelede başarısının sırrı ortaya çıktı
Koronavirüsle mücadelede tüm dünyanın övgüyle söz ettiği Güney Kore'nin bu başarısının altında, her bireyi “dedektif titizliğiyle” izlemesi, çok yüksek sayıda test uygulaması ve teknolojiyi çok verimli kullanması yatıyor.
Abone olGüney Kore’nin başkenti Seul’deki Sungkyunkwan Üniversitesi SKK İşletme Enstitüsü’nde görevli; çevre, sağlık ve güvenlik yönetimi konularında araştırmaları da olan Türk akademisyen Prof. Dr. Gökçe Başbuğ, ülkenin koronavirüsle mücadelesinde gösterdiği başarının sırlarını Demirören Haber Ajansı’na (DHA) anlattı.
Yoğun bir test uygulaması yapıldı
Prof. Dr. Başbuğ, salgınla mücadelede dünyanın en başarılı ülkesi konumunda olan Güney Kore’nin bunu rakamlarla da gösterdiğini anlatarak “Diğer ülkelerde ortalama ölüm oranları yüzde 3,5’lardayken Güney Kore bunu yüzde 1’in altında tutmayı başardı. Bu mücadele stratejisini 'üç temel üzerine oturttu' diyebiliriz. Birincisi, yoğun bir test uygulaması yapmalarıydı. İlk vakanın görülmesi ile birlikte hemen test üretimine girişildi. Kısa zamanda da uygulanmaya başlandı. Ayrıca test yapılan bireyler çok sıkı takip edildi. Mesela pozitif çıkan bir bireyin bütün ilişkide bulunduğu bireylere de semptom göstersin, göstermesin test yapıldı” dedi.
Enfekte nüfusun yoğunlaştığı yerler görülebiliyor
Güney Kore’nin bir dedektif gibi iz sürerek süreci yönettiğini vurgulayan Prof. Dr. Başbuğ,şöyle konuştu:
“Örneğin, pozitif çıkan bir hastanın son iki hafta içinde kimlerle görüştüğü isim isim tespit ediliyor, hangi mekanlara gittiği, nerelere uğradığı belirleniyor, o insanlara da test yapılıyor; gittiği mekanlar dezenfekte ediliyor. Seul’ün en turistik diyebileceğimiz bir bölgesi Myeongdong denen bölge. Bizim Sultanahmet'e denk geliyor. Orada pozitif çıkan bir birey, öncesinde bir alışveriş merkezini ziyaret etmiş. Bu çok büyük ve popüler bir alışveriş merkeziydi. O AVM iki gün boyunca kapatılarak tamamen baştan aşağı dezenfekte edildi. İkinci nokta da şeffaflık diyebiliriz. İlk günden beri Güney Kore devleti çok şeffaf oldu. Ne kadar test yapıldı, kaçı pozitif çıktı, kaç kişi öldü, her bir şehir için ayrı ayrı bilgileri halkla paylaştılar. Bu da bir güven ortamı yarattı insanlarda. Bu şeffaflığı öyle bir aşamaya götürdüler ki harita uygulamalarıyla enfekte olmuş bireylerin nerelerde yoğunlaştığını gösterdiler ve insanlar da o uygulamaya bakarak o bölgelerden uzak durmaya çalıştı.”
İş yerlerinde zorunlu eylem planları yapıldı
İş yerlerinde de virüsle mücadelede görev tanımlarının belirlendiğini anlatan Prof. Dr. Başbuğ, şu bilgileri verdi:
“Yönetim düzeyinde zorunlu tutuldu bu. Günde iki defa çalışanların ateşlerinin ölçülmesi, iş yerinin temizliği ve dezenfekte edilmesi ile sorumlular belirlendi. Bir acil eylem planı üretmeleri iş yerlerinden. Örneğin bir pozitif vaka ortaya çıktığı zaman, iş yerinde hangi adımların atılacağı önceden tek tek belirlendi. Hasta hangi odaya alınacak, kimlerle bağlantıya geçilecek, hangi sağlık kuruluşu aranacak, bu kişinin oraya transferi nasıl sağlanacak ve transferi sağlandıktan sonra o alan nasıl dezenfekte edilecek; bu konularda adım adım plan yapıldı.”
Dünya devi Amerika ilk başta test yapmayı bile başaramadı
Dünyanın en zengin ülkesi Amerika'da dahi test uygulamaya çok geç başlandığını vurgulayan Prof. Dr. Gökçe Başbuğ, bu konudaki plansızlığın karmaşa yarattığını ve salgının daha kolay yayılmasına neden olduğunu anlatarak “Hatta ilk testler yanlış çıktı. Çalışmayan testler kullanıldı, pozitif hastalar negatif çıktı. Başka testler geliştirildi ama bu kez de 1000 ila 3000 dolar gibi paralar istendi. İnsanların semptom gösterdiği zaman nereye gideceklerine dair bir belirsizlik de vardı. Kişi iyi hissetmediğinde aile hekimine gidiyordu, oradan acile gönderiyorlardı, acilden tekrar aile hekimine geri gönderiliyorlardı. Bu da tabii bir panik havası, kafa karışıklığı yarattı. Hatta bu insanların gidip gelmeleri esnasında, virüsü başka insanlara da bulaştırma riski yaratıldı” dedi.
14 gün izolasyona uymayanın GPS konumu izleniyor
Güney Kore'de testlerin tamamen bedava yapıldığını ve isteyen herkesin test yaptırabildiğini belirten Prof. Dr. Başbuğ, sözlerini şöyle noktaladı:
“İlk başlarda pozitif bireyleri takip etmek maksadıyla sadece onlara ve temaslılarına yapılıyordu. Daha sonra test üretimi artırıldı ve isteyen herkese, yol üzerinde duraklar kurarak, arabalarının içinde dahi test yapmaya başladılar. Ayrıca kendini iyi hissetmeyen insanların nereye başvuracağı konusunu da baştan çözdüler. Hemen bir telefon hattı kurdular, ‘Kendinizi iyi hissetmiyorsanız bu hattı arayacaksınız, evden dışarı çıkmayacaksınız, biz gelip sizi alacağız’ dediler. Böylece hem insanlara hızlı müdahale edilmiş olundu, hem de başka insanlara bulaştırılmasının da önüne geçildi. Teknoloji çok yoğun bir şekilde kullanıldı. Seyahat yasağı asla koymadılar. Halen İspanya, İtalya, İngiltere gibi salgının yoğun görüldüğü ülkelerden dahi ülkeye gidebiliyorlar. Çin’in Hubei bölgesi hariç, oradan bile Güney Kore'ye gitmek yasak değil. Ancak ülke dışından gelenler şöyle bir prosedürden geçmek zorunda: Havaalanında ateşiniz ölçülüyor. Kalacağınız adres ve iletişim bilgileriniz alınıyor. Aynı zamanda telefonunuza bir uygulama yükleniyor. 14 gün boyunca kendinizi izole etmeniz gerekiyor. Her gün 2 defa ateşinizi ölçüp semptomlarınızı uygulama üzerinden merkeze mesaj olarak gönderiyorsunuz. Ayrıca 14 gün boyunca bu izolasyondan ayrılanların GPS konumu merkeze iletiliyor ve hemen o kişiye gidip müdahale edilebiliyor. Böylece insanların bulundukları yerde kalmaları sağlanıyor.”