BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

Gündemi artık başbakan değil tapeler belirliyor!

Yakın zamana kadar gündemi bizzat başbakan belirliyordu.

Bunu üslup olarak Kasımpaşalı tavrı ile konuştuğu için değil, neredeyse her konuşmasının ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı olması ve özelliklede toplumun herhangi bir kesimini rencide etmesiyle başlattığı tartışmalarla başarıyordu.

Böylece her konuşması gündem oluyor, dikkatleri üzerinde toplayabiliyordu!

Her ne kadar AKP kurmayları ile yandaş basın başbakanın bu tavrını “onun kişilik özelliği” diyerek yumuşatmaya çalışsalar da başbakan bunu planlayarak ve önceden hesaplayarak yapıyordu.

Hedefte kimi zaman ulusalcılar, kimi zaman Alevi toplumu, kimi zaman başbakana itiraz eden sıradan bir vatandaş veya cumhuriyet ile neredeyse yaşıt olan devletin herhangi bir kurumu oluyordu.

Başbakan bu yöntemle muhalefeti kendi belirlediği tartışma alanlarına hapsederek kontrol altında tutuyordu!

Anımsayınız;

AKP’nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 yılına kadar PKK’nın eylemleri Terör Sorunu olarak anılırken, zamanla ve peyderpey Kürt Sorunu olarak anılmaya başladı. Oysa bu, ne konjonktür gereği ne de aranan çözüme katkı sağlayabilecek politika olması itibariyle gerekliydi. Bilakis, PKK’ya mesafeli duran Kürt etnik grubuna mensup kitlelerin terör örgütüne sempati duymasını sağlayacak ayrışım ve ötekileştirmeye dönük politikalardı.

Nitekim PKK konusunda izlenen bu yanlış politikalar geniş çevrelerce tepkiyle karşılanacak ve yıllarca gündemin ilk sırasını işgal edecekti.

İşte size muhalifleri kontrol altına almaya ve kamuoyunun dikkatini başka yöne çekmeye yarayacak muhteşem bir konu değil mi?

Şayet o yıllarda ötekileştirme adımları ve yeniden güç kazanan terör örgütünün eylemleriyle birlikte gelen şehit haberleri tartışılıyor olmasaydı, kamuoyu en hızlı dönemini yaşayan ÖZELLEŞTİRMELERİ konuşacak, irdeleyecek ve denetleyebilecekti!

Kamu kurumlarını işaret ederek “babalar gibi satarız” denildiği günlerde de muhalefete benzer hatalar yaptırıldı.

Uzun lafın kısası; Başbakanın absürt çıkışlarına itiraz üzerine kurulu muhalefet anlayışı maalesef ülkenin talan edilmesine bırakın engel olmayı kolaylaştırmıştır.

Yani cambazın “kuşa bak” oyunu tutmuştur!

Oysa muhalefet, kamu ihaleleri ve büyük kentlerdeki rant hedefli imar planlamalarına yoğunlaşmalı, ışık hızıyla dolar milyarderi olan bazı iş adamlarını mercek altına almalı, gündeme taşıma çabasında olmalıydı.

***

Başarı deyince birçoğumuz olumlu yönde sonuca ulaşılabilme, muvaffakiyet olarak algılıyoruz.

Hatta birçok tanımda da bu şekilde ifade edilir.

Oysa olumsuz yönde belirlenen hedefe planlandığı üzere ulaşabilmek de başarıdır.

Bu açıdan bakıldığında mevcut iktidarı başarılı olarak görmek mümkündür!

Mesela AKP iktidarı süresince iç ve dış borcumuz dolar üzerinden yüz milyarlarla ifade edilen oranda artmasına rağmen IMF’ye ödenen 23,5 milyar dolar halka tarihi ekonomik başarı olarak algılatılabilmiştir.

Üçü beşten verilen ihalelerle yapılan duble yollar, Marmaray, havaalanları gibi talan projeleri halka hizmet olarak algılatılabilmiştir.

Adı defalarca değişmiş olsa da nihayetinde Kürt Açılımı olarak hafızalarda kalan bölünme projesi Barış Süreci olarak halka algılatılabilmiştir.

Atılan her antidemokratik adım halka demokratik adım olarak algılatılabilmiştir.

Bu tür yönlendirmelere itirazla başlayan ve tüm yurda yayılan Gezi Protestoları halka hizmeti engelleme veya Vandallık olarak algılatılabilmiştir.

Bütün bunları yapabilmiş olmak başarı değil midir?

Az şey mi bunlar?

Görünen o ki aynı taktik hala devam etmekte.

İktidar yetkililerinin internete düşen ses kayıtlarını yetkili kurumlar aracılığıyla inceletip raporlayarak kendilerini aklamak yerine sürekli yalanlamaları zamana yayarak etkisini kırma girişimi değilse ne olabilir?

Kanun çıkarıp yönetmelik değiştirme, hâkimlerin, savcıların, polislerin, polis müdürlerinin adeta mobilize edilip, seyyar hale getirilerek yerlerinin değiştirilmesi sadece paralel yapı söylemi ile izah edilebilir mi?

Her şeye rağmen geldiğimiz nokta şudur;

17 Aralıkta başlayan yolsuzluk operasyonlarıyla birlikte gündemi artık başbakan değil, internetten servis edilen tapeler belirliyor!