Dışişleri Bakanı Gül"ün gazetelerde çıkan Tek çare Anna Planı " sözleri üzerine Dışişleri Bakanlığı açıklama yaptı.
Abone olDışişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, dün AK Parti İl Başkanlarının toplantısında Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak dile getirdiği bazı hususların, basında ''Tek çare Annan planıdır'' şeklinde eksik ve yanlış izlenim verecek şekilde yansıtıldığını bildirdi. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, ''Söz konusu haberlerin, esasen basına kapalı olarak cereyan eden toplantıdan edinilen dolaylı bilgilere istinaden kaleme alındığının anlaşıldığı'' belirtildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi: ''AK Parti İl Başkanlarının dün (28 Aralık) yapılan toplantısında, 2003 yılı bilgilendirmesi çerçevesinde Kıbrıs sorunu ile ilgili olarak Sayın Bakanımız tarafından dile getirilen bazı hususların, bugünkü basında 'Tek çare Annan Planıdır' şeklinde eksik ve yanlış izlenim verecek şekilde yansıtıldığı müşahade edilmiştir. Söz konusu haberlerin, esasen basına kapalı olarak cereyan eden toplantıdan edinilen dolaylı bilgilere istinaden kaleme alındığı anlaşılmaktadır.'' Hükümetin Kıbrıs sorununa dair görüşlerinin Bakan Gül tarafından son defa, TBMM'de yapılan 2004 yılı bütçesine ilişkin konuşmada açıklıkla ortaya konulduğu belirtilen açıklamada, bu konuşmanın, Dışişleri Bakanlığı'nın web sayfasında yer alan metninde konuyla ilgili olarak vurgulanan hususlar şöyle aktarıldı: ''Bugün karşı karşıya olduğumuz nokta çok ciddidir değerli arkadaşlar. Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı bir çözüm bulunması Türkiye'nin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ortak arzusu ve hedefidir. Türkiye olarak biz, 1 Mayıs 2004'e kadar böyle bir çözüm bulunmasına yardımcı olmak için gerekli siyasi iradeye sahibiz. Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin iyi niyet misyonuna olan desteğimizi de sürdürmekteyiz; ancak, başta Kıbrıs Rum tarafı olmak üzere ancak bütün tarafların, uzlaşının karşılıklı taviz vermek olduğunu anlaması gerekmektedir. Çözümün, Türk tarafının tek taraflı teslimiyetiyle sağlanmasını bekleyenler vahim bir yanılgı içerisindedirler. Çözüme katkıda bulunmak isteyen üçüncü tarafları da bu gerçekten hareket etmeleri yolunda önemle uyarmaktayız. Bugüne kadar olduğu gibi tek taraf üzerinde yapılacak baskıların olumlu sonuç vermeyeceği iyice anlaşılmalıdır. Türkiye, Kıbrıs Türk halkının haklarını ve güvenliğini korumayı taahhüt etmiştir. Bu taahhüdün sadece hukuki ve siyasi değil aynı zamanda manevi ve ahlaki değerleri de bulunmaktadır. Değerli arkadaşlar, bu haftadan itibaren, milletimizin, Kıbrıs Türk halkının her zamankinden daha soğukkanlı ve akılcı bir ortak tutum izlemesi gerekmektedir. Bu dönemde hamaset ve propaganda bir tarafa bırakılmalıdır. Hamaset ve propagandayla vakit kaybetmek uzun vadede hepimize pahalıya mal olabilir. Bu dönemde yapmamız gereken, Kıbrıs'ta kalıcı ve adil bir çözüm için tespit ettiğimiz parametreler çerçevesinde çağdaş diplomasinin tüm yöntem ve imkanlarını kullanarak herkesçe kabul edilebilir bir çözüm için samimi gayret göstermek olmalıdır. Böyle bir gayretten kaçınmak Türkiye'nin tarihsel birikiminden ve ulusal gücünden kuşku duymak anlamına gelecektir. Diplomasi tarihinde büyük ihtilafların cesaret ve yaratıcılık sayesinde barış ve işbirliğine dönüşebileceğinin örnekleri çoktur. Bunun için, sadece Türk tarafı değil Rum tarafının da uzlaşıcı tavırları göstermesi gerekmektedir. Ümit ediyoruz ki, önümüzdeki dönemde, bunlar gerçekleşir.''