BIST 9.916
DOLAR 35,04
EURO 36,29
ALTIN 2.915,31
HABER /  MEDYA

Gülen'den tabanına savunma dersi!

Gülen'in sohbetine katılan Zaman gazetesinin ilahiyatçı kökenli yazarı Ahmet Kurucan, köşesinde neler aktardı?

Abone ol

Gülen, propaganda etkisinde kalarak cemaate tepki gösterenlere karşı sabırlı ve yumuşak olunmasını istedi.

Cemaate şuurluca saldıran kesimler için Gülen, "Herkes kendi karakterine göre amel eder. Bizim başka türlü davranmamız mümkün değil.” ifadelerini kullandı.

Zaman si yazarı Ahmet Kurucan, katıldığın Gülen'in sohbetinden ayrıntılar aktardı bugünkü yazısında.  Cemaat mensubu bir kişi, Gülen'e çevresindekilerin cemaate yönelik eleştirilerine karşı nasıl davranması gerektiğini sordu. Kurucan, Gülen'in cevabını köşesine taşıdı. İşte o yazıdan bir bölüm:

SİZDEN ÖZÜR DİLEYECEKLER

"İşte bu cevaplardan hareketle salonda bulunan bir misafir dayanamadı ve maksadını net ifade eden beliğ bir lisanla bir soru sordu. Yaşadıklarını anlatıyordu. Yakın-uzak çevresinin davranışlarını dile getirdi. Dertliydi besbelli. Ses tonundan bu çıkarımı yapmak için uzman olmaya gerek yoktu. İnsan olmak ve empati yapmak yeterdi. Sorunun özeti şu: “Nasıl davranacağım ben bu arkadaşlarıma?”

“Dininde diyanetinde olanlara yumuşak davranın. Münasebetleri kesmeyin. Bu duruşunuzla haklı olabilirsiniz deyin. Böyle derseniz gelecekte hicabın esiri olarak yanınıza gelmekte tereddüt etmezler.” Yorum yapmakta, hükme varmakta acele etmeyin hemen. Bazıları gibi imanının veya misyonunun gereği yaptığı gibi metni okumadan ahkam kesmeye kalkmayın. Ve yine bazılarının dediği gibi: “Hem çatıyorlar hem de satır aralarında ‘Yeter artık, bize bir göz kırp da savaştan vazgeçelim, barışalım, her şey eskisinden daha güzel olur’ demeye getiren laflar sarf ediyorlar.” da demeyin ve devamına kulak kesilin: “Bu iş sürdürülemez. Yarın hak ve hakikatler bütün açıklığı ile gün yüzüne çıktığında kimin haklı kimin haksız olduğunu görecekler ve gelip sizden özür dileyecekler. İşte o zaman geldiğinde sizin yanınıza gelebilmeleri için köprüleri yıkmayın. Şu anda takınacağız tavırlarla onları suçluluk psikolojisine itmeyin. Kaybetme kuşağında kazanmaya bakın.”

Propaganda malzemelerinin bütünü en iyi şekilde kullanılarak yapılan algı operasyonuna kendini kaptıran ve söylenen, yazılan-çizilen her şeye inanan saf Anadolu insanı için geçerli bu yaklaşım; pekâlâ ya diğerleri. Yani yolsuzlukların üzerini kapatmak için yapılan bunca propagandaya, dikkat nazarlarını başka yere çekmek için icat edilen sözde düşmanlara yapılan linç kampanyasına, bu uğurda devletin ve hukukun içini boşaltan uygulamalara şuurluca destek veren hatta parçası olanlara ne diyeceksiniz?

HERKES KENDİ KARAKTERİNE GÖRE AMEL EDER

Bir soru bu. Soruldu mu Hocaefendi’ye. Elbette. Aksi halde resmin bir karesi eksik kalırdı. Cevabını merak ediyorsanız söyleyeyim. Cevab-ı hakim denilen cinsten bir cevap. Cevabın özünü bir ayet oluşturuyor. Hatta cevap ayetin ta kendisi. Sadece bir cümle ilavesi var: “Onlara da deyin ki: Herkes kendi karakterine göre amel eder. Bizim başka türlü davranmamız mümkün değil.”

Cevap açık ama bir iki cümle ile izah edeyim isterseniz. Bir yudum suyu bile çok gören zihniyetin ürünü olarak yapılan hakaretler, iftiralar, düşmanlıklar, şeytanlaştırmalar ve şimdilerde kumpaslar; biz böyle hareket edemeyiz.

HASED İNSANA KAFİRİN YAPMADIĞINI YAPTIRIR

Evet benim yorumum bu ve Hocaefendi’nin devamında söylediği sözler bu yoruma ihtiyaç bile bırakmıyor aslında. “Bazen hased insana küfrün ve kafirin yaptırmadığını yaptırır. Her iyi, güzel, doğru olan şeyi biz yapalım deme insana yalan bile söyletir. Yalan söyleyen kâfir olmaz ama yalan bir lafz-ı kâfirdir.”

Soru sahibi, “Son senelerdeki sohbetlerinizde bu bağlamda birçok vurguda bulundunuz aslında ama biz anlayamadık...” dedi. Her zaman olduğu gibi nezaketini konuşturdu Hocaefendi: “Hayır; siz anlamış ve ona göre hareket etmişsinizdir ama geniş bir kitle olarak anlayamamış olabiliriz. Meseleyi tam anlamıyla anlatamamış olabiliriz.”

Aklına bir şey gelmişti besbelli. Misal vererek pekiştirecekti cevabını ihtimal. Son anda vazgeçti. “Her neyse isim tasrih etmeyelim. Başkalarının girdiği günaha biz de girmeyelim.”