Gülen Cemaati lideri Fethullah Gülen, ABD'de yayınlanan Wall Street Journal gazetesi için kaleme aldığı makalede IŞİD ve radikal İslamcılığın ilerleyişine karşı tüm Müslümanların mücadele etmesi gerektiğini ifade ediyor.
Abone olGülen Cemaati lideri Fethullah Gülen, ABD'de yayınlanan Wall Street Journal gazetesi için kaleme aldığı makalede Irak Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) ve radikal İslamcılığın ilerleyişine karşı tüm Müslümanların mücadele etmesi gerektiğini ifade ediyor.
Gülen'in makalesi özetle şöyle:
"Kendisini İslam Devleti olarak adlandıran ve IŞİD olarak bilinen örgüt Orta Doğu'da katliamlarına devam ederken, Müslümanlar bu gruba can veren totaliter ideolojiye ve diğer terörist gruplara karşı çıkmalı.
"Vahşi radikallerin zalimlikleri nedeniyle İslam'ın suçlanması adil değil. Ancak teröristler Müslüman kisvesine büründüklerini iddia edince, zerre kadar da olsa dinin kimliğini de üstleniyorlar. Bu nedenle Müslümanlar bu kanserin toplumlarımızda yayılmasını engellemek için elinden geleni yapmalıdır.
"İlk olarak kurban durumuna düşmemeliyiz ve şiddeti reddetmeliyiz. Zulme maruz kalmış olmak başkalarına zulmetmeyi haklı çıkarmaz. Teröristlerin İslam'ın arkasına sığınarak büyük günahlar işledikleri sadece benim fikrim değil; aynı zamanda birincil kaynakların samimi biçimde okunmasıyla elde edilen kaçınılmaz sonucudur.
"İkinci olarak, bütüncül bir İslam anlayışını desteklemek gerekli. Çünkü dinin farklı yapılanmarının kabulüne yönelik yorumlamalar istismar edilebilir. İslam'ın temel şartları yoruma açık değildir. Bu şartlardan birisi masum tek bir kişinin canının alınması tüm insanlığa karşı bir suçtur (Kuran 5:32).
'Hiçbir siyasi güç temel insan haklarını gasp edemez'
"Dünyada barış isteyen kişilerle dayanışma göstererek bu değerleri dillendirmeliyiz. İnsan psikolojisinin doğası ve günümüz medyasının dinamikleri gereği, ılımlı seslerin manşetlere çıkması radikallere kıyasla daha zor. Ancak medyayı suçlamak yerine sesimizi duyurmak için yaratıcı yollar geliştirmeliyiz.
"Üçüncü olarak kamuoyu önünde insan haklarını, onurunu, yaşamını ve özgürlüğünü desteklemeliyiz. Bunlar İslam'ın en temel değerleridir ve hiçbir siyasi ya da dini liderin bu temel hakları gasp etme yetkisi yoktur. İnancımızın özünü yaşamanın yolu kültürel, sosyal, dini ve siyasi farklılıklara saygı göstermekten geçer.
"Dördüncü olarak, Müslümanlar içinde bulundukları toplumun her bir bireyine eğitim fırsatlarını sunmalı. Pozitif ve sosyal bilim ile sanat, yaşayan her canlıya saygı duyma anlayışıyla iç içe geçmiştir. Müslüman dünyasındaki hükümetler demokratik değerleri yücelten okul müfredatları oluşturmalı. Sivil toplumun rolü ise saygı ve toleransı yüceltmek olmalıdır. Hizmet hareketi destekçilerinin 150'den fazla ülkede binin 1000'in üzerinde okul, eğitim merkezi ve diyalog enstitüsü kurmasının nedeni de budur.
"Beşinci olarak, Müslümanların din konusunda eğitilmesi, bunu kendi çarpık ideolojilerini yaymak için bir araç haline getiren radikallerin zayıflatılması için kritik öneme sahiptir. On yıllardır Müslüman dünyanın farklı bölgelerinde gördüğümüz gibi din hürriyeti kısıtlandığı zaman, inançlar yer altında büyür ve böylece yetkin olmayan radikaller tarafından yorumlanmasının da önü açılır.
"Son olarak, Müslümanlar kadın-erkek eşitliğini desteklemelidir. Kadınlara fırsatlar tanınmalı ve eşit hakları engelleyen sosyal baskılardan bağımsız hale gelmeli. Müslümanların önünde eğitimli bir alim olan Muhammed Peygamber'in eşi Ayşe gibi büyük bir örnek bulunuyor.
'Terörün en büyük kurbanı Müslümanlar'
"Terörizm çok taraflı bir sorun bu nedenle geliştirilecek çözümler siyasi, ekonomik, sosyal ve dini katmanlara sahip olmalı. Uluslararası toplum terörün en büyük kurbanının Müslümanlar olduğunu anlamak zorunda [...] Bu nedenle hükümetler Müslümanları yabancılaştıran açıklamalardan ve eylemlerden kaçınmalı.
"Vahşet dolu radikalliğin dini yoktur; dini metinleri istismar edenler her zaman olacaktır. Nasıl Hristiyanlar Kuran'ın yakılmasını ya da Ku Klux Klan'ı benimsemiyorsa, nasıl Budistler Arakan Müslümanlarına uygulanan zulmü benimsemiyorsa, Müslümanlar da şiddeti benimsemiyor.
"Müslümanlar dünya medeniyetlerinin gelişimine büyük katkı sağlamıştır. En büyük katkılarımızı inancımızın karşılıklı saygı, özgürlük ve adalet anlayışlarının el üstünde tutulduğu dönemlerde verdik. İslam'ın zedelenen itibarını düzeltmek son derece zor. Ancak Müslümanlar toplumların barış ve itidal ışığı olabilir."
Yazının orjinalini okumak için tıklayın.