BIST 9.760
DOLAR 35,22
EURO 36,83
ALTIN 2.981,54
HABER /  MEDYA

Gülen kimin evinde saklandı Papa'ya yazdığı mektuba ne imzası attı?

Ertuğrul Özkök, Fehmi Koru'nun yeni kitabını okuyup Fethullah Gülen'e dair ilginç notları köşesine taşıdı.

Abone ol

Fehmi Koru, yeni piyasaya çıkan kitabı “Ben Böyle Gördüm”de yazılanlar şaşırtmaya devam ediyor.

Fehmi Koru'nun kitabını okuyan ve dün ayrıntıları okurlarına aktaran Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, kaldığı yerden bugün de devam etti.

Fethullah Gülen hakkında bilinmeyenleri derleyen yazar, Koru'nun yazdıklarını böyle duyurdu:

- FETHULLAH Gülen, Papa İkinci Jean Paul’e yazdığı mektubun altına şu isimle imza atmış: “Rabb’ın aciz kulu.”

- Fehmi Koru, arabuluculuk için Pensilvanya’ya giderken uçak ve otel paralarını kendi cebinden ödemiş.

- İlk Abant toplantısını tanıtmak için hazırlanan “Demokratik manifesto”yu Fehmi Koru kaleme almış.

- 17 üniversite: Cemaat’e ait 17 üniversite kurulmuş ve hepsinin kuruluş izninin altında Tayyip Erdoğan’ın imzası varmış.

- Gülen, hayatında bir kere oy kullanmış. Onda da Turgut Özal’ı İzmir’den aday gösterdiği için Erbakan’ın MSP’sine oy vermiş (1977).

- Fethullah Gülen, 12 Eylül askeri darbesinde arandığı günlerde Ankara’da Alaaddin Kaya’nın evinde saklanmış.

Gülen 9 şubat 1998 yılında Papa II. John Paul'a yazdığı mektupta neler yazılıydı?

ELEŞTİRİLERE DİYALOG YANITI

28 Şubat sürecinin en faal döneminde yazılan mektup tartışma konusu olmuştu. Gülen İslami camia içinde eleştiri oklarına hedef olmuştu.

Fethullah Gülen’e göre dünya çapında evrensel barışın gerçekleşmesi öncelikle dünyada en fazla müntesibi olan iki din olan İslam ve Hıristiyan dindarlarının diyalogu ile mümkün olacak. Gülen bu düşünceden hareketle karşılıklı diyalog imkan ve fırsatlarının değerlendirilmesi ve güçlendirilmesi adına bir adım olarak bu görüşmenin gerçekleştirildiğini açıklamıştı.

İŞTE TAM METİN

Peki Gülen'in sunduğu o mektupta neler vardı? İşte tam metin:

Pek muhterem Papa cenapları,

Üç büyük dinin doğum yeri olarak bilinen toprakların dünyayı daha iyi yaşanabilir bir mekan kılma yolundaki kutsal misyonumuzu tam manasıyla bilen halkından size en içten selamları getirdik. Yoğun gündeminizde bize zaman ayırarak sizinle müşerref olmayı bahşettiğiniz için zatialilerinize en derin kalbi teşekkürlerimizi sunarız.

Papa 6. Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarasi Diyalog için Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazi yardımlarımızı sunmak için size geldik.

İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. Uygun bir yerdeki vakitli bir gayret bu yanlış anlamanın büyük oranda azalmasına katkı sağlayabilir. Müslüman dünyası, İslam'in asırlarla ölçülen yanlış algılanmasını silip atacak bir diyalog imkanını bağrına basacaktır.

Beşeriyet, çelişen görüşler ortaya koydukları gerekçesiyle, zaman zaman bilim adına dini, din adına da bilimi inkar etmiştir. Bilginin tamamı Allah'a aittir ve din Allah'tandır. O halde bu ikisi nasıl çelişebilir? İnsanlar arasında anlayışı ve hoşgörüyü artırmaya yönelik dinlerarası diyaloğa yönelik ortak gayretlerimiz çok iş görebilir. Kendi memleketimizde şimdiye kadar çeşitli Hristiyan mezheplerinin liderleriyle diyalog içinde olduk. Bu naciz gayretlerin boşa çıkmadığını acizane ifade etmek isteriz. Amacımız bu üç büyük dinin inananları arasında hoşgörü ve anlayış yoluyla bir kardeşlik tesis etmektir. Bizler bir araya gelmek suretiyle sözde medeniyetler çatışmasının gerçekleşmesini görmek isteyen yolunu şaşırmış ve şüpheci kimselere karşı dalgakıranlar gibi, isterseniz bariyerler gibi deyin, karşı durabiliriz.

Geçen yıl bazı ünlü uluslararası bilim adamlarının katıldığı medeniyetlerarası barış ve diyalog konulu bir sempozyum düzenledik. Bu gayretin başarısından aldığımız teşvikle bu tür etkinlikleri tekrarlamak istiyoruz. Halihazırda üç büyük dinin bağlıları arasındaki bağları güçlendirmeye yönelik olarak dinlerarası diyalog konusunda Vatikan'ın da temsil edileceğini ümit ettiğimiz bir konferans düzenleme sürecinde bulunuyoruz.

Yeni fikirlerimiz varmış iddiasında bulunmuyoruz. Yine musamahanıza sığınarak, bu misyonun hedeflerine yakından hizmet etmek için üstlenmek istediğimiz birkaç teklifte bulunmayı arzu ediyoruz. Hristiyanlığın üçüncü bin yılına girişi münasebetiyle yapılacak kutlamalar vesilesiyle Ortadoğu'daki Antakya, Tarsus, Efes ve Kudüs gibi bazı kutsal yerlere müşterek ziyaretleri içeren birçok etkinlik önermek istiyoruz. Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız Demirel'in, cenaplarının ülkemizi ziyaretine ve mezkur kutsal mekanları göstermeye davetini tekrarlamak için bir fırsat addediyoruz. Anadolu halkı size misafirperverliğini göstermeyi ve şevkle selamlamayı hararetle beklemektedir. Filistinli liderlerle diyalog kurmak suretiyle Kudüs'ü birlikte ziyaret etmemize davetiye çıkarabiliriz. Bu ziyaret bu mübarek şehri Hristiyanlar, Yahudiler ve Müslumanların, hiçbir kısıtlama, hatta vize dahi olmaksızın serbestçe ziyaret edebileceği uluslararası bir bölge olarak ilan etme gayretlerine yönelik dev bir adım teşkil edebilir. Üç büyük dinden liderlerin işbirliği ile ilki Washington DC'de olmak üzere muhtelif dünya başkentlerinde bir konferanslar serisinin gerçekleştirilmesini teklif ediyoruz. İkinci serinin zamanı için Hz. İsa'nin doğumunun 2000. yıldönümü ideal olabilir.

Bir öğrenci değişim programı da çok faydalı olacaktır. İnançli genç insanların birlikte eğitim görmesi birbirlerine yakınlıklarını artıracaktır. Ögrenci değişim programı çerçevesinde üç büyük dinin babası olduğu ikrar edilen Hazreti İbrahim'in doğum yeri olarak bilinen Urfa şehrindeki Harran'da bir ilahiyat okulu kurulabilir. Bu, ya Harran Üniversitesi'ndeki programların genişletilmesi suretiyle ya da üç dinin ihtiyaçlarını da temin edecek sumullu bir müfredata sahip bağımsız bir üniversite şeklinde gerçekleştirilebilir.

Önerilen programlar aşırı büyük işler gibi algılanabilir; ama bunlar erişilmez değildir. Dünyada iki tip insan vardır. Bazıları kendilerini topluma adapte etmeye çalışır. Diğer bazıları ise topluma uymaktansa toplumu kendi değerlerine adapte etmek ister. Toplum bütün ilerlemeleri bu ikinci tip insanlara borçludur. Onları yarattığı için Rabb'e şükürler olsun.

M. Fethullah Gülen / Rabb'in aciz kulu / 9 Subat 1998