Gazeteci yazar Ruşen Çakır, bugünkü yazısında Gülen cemaatine cevabı zor olan üç soru yöneltti.
Abone olHükümet cemaat kavgasını yakından takip eden yazarlar arasında yer alan Vatan si yazarı Ruşen Çakır, cemaatin istihbarat konularına olan merakını sorguladı.
Yazar, Tevhidi selam örgütü soruşturmasını sürekli gündemde tutan cemaatin İran'a kafa yormasının nedenlerini ve sakıncalarını yazdı. İşte yazarın cemaatten cevabını beklediği o üç soru:
1. Cemaat Kürt sorununa ve çözüm sürecine nasıl bakıyor?
Bu soru üzerine çok kafa yormuş, yazmış biri olarak hâlâ net bir cevaba sahip değilim. Çünkü Cemaat’in öteden beri var olan "çokdilliliği" bu konuda tam anlamıyla karşımıza çıkıyor. Şöyle ki Cemaat’in "sivil" kanadı, örneğin Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı sorunun kalıcı çözümü için son derece çoğulcu, özgürlükçü öneriler geliştirir, Fethullah Gülen son mülakatında ana dilde eğitime destek verirken, "sivil olmayan kanat", MİT krizi örneğinde açıkça görüldüğü gibi çözüm sürecini doğrudan sabote etmeye yönelik cüretkâr adımlar atabildi. 30 Mart yerel seçimleri öncesinde Cemaat tarafından elden dağıtılmak için hazırlanan bir metinde de, "sözde" olarak tanımlanan çözüm sürecinin bir tür "yıkım projesi" olarak tasvir edilmiş olduğunu görmüştük. (Cemaat, çözüm sürecine sahici olarak nasıl bakıyor?)
Sonuç olarak bu soruya çok tatminkâr olmadığını bildiğim bir cevap verebiliyorum: Cemaat Kürt sorununu çözmek istiyor, ama bunu PKK ve Öcalan’ı dışarda bırakarak yapmak istiyor. Bana göre bu mümkün değil ve bir dizi sorun da bu yüzden çıkıyor.
2. Cemaat istihbarat konularına niye bu kadar meraklı?
Son Selam-Tevhid soruşturması bağlamında iyice karşımıza çıktığı gibi Cemaat casusluk işleriyle aşırı derecede ilgili. Kendisini yakından izleyenler bu ilginin merkezinde bizzat Fethullah Gülen’in bulunduğunu, onun kamuoyu karşısına çıktığı 1990 ortalarından itibaren gerek yazı ve sohbetlerinde, gerek verdiği mülakatlarda istihbarat konularına sık sık değindiğini iyi bilir. Dolayısıyla Cemaat’in, devlet içinde örgütlenirken istihbarat alanına özel önem atfetmiş olması, MİT’i ve müsteşar Hakan Fidan’ı değişik vesilelerle hedef alması da fazla şaşırtıcı değil.
Peki niçin bu merak ve ilgi? Söylenecek çok şey olabilir ama hepsi spekülatif kalır, yani cevap yok.
3. Cemaat niye İran’a düşman?
Bu soruyu Cemaat’ten herhangi birisine sorarsanız "Çünkü İran Türkiye’ye düşman" cevabı verir ve size Tahran rejiminin bir dizi gizli kapaklı faaliyetini anlatır. Bunların doğru olup olmadığı bir yana, bu tür faaliyetlerde sadece İran’ın bulunmadığı bilindiğinde cevap hiç tatminkâr olmuyor. Cemaat karşıtlarının, bu durumu Cemaat’in İsrail yanlısı, hatta "taşeronu" olduğu iddiasıyla açıklamaları da çok basit kaçıyor.
Öte yandan "evrensel barış, dinlerarası diyalog, hoşgörü" gibi değerleri öne çıkarıp tüm dünyada haklı bir üne sahip olan Cemaat’in İran karşıtlığında ölçüyü iyice kaçırması, "Acem uşakları", "Acem oyunu", "Acem Ergenekonu" gibi tabirlerle işi ayrımcılığa kadar vardırması çok garip.
Tabii bir de olayın mezhep boyutu var: Bölgemiz hızla bir mezhep savaşına sürüklenirken, El Kaide, IŞİD/İD gibi örgütler sırf Şii diye insanları vahşice katlederken ve yeni-Selefiliğin bu terörist yorumlanışı ülkemizde de belli bir tabana sahipken Gülen cemaatinin daha dikkatli olmasını beklemek herhalde yanlış olmaz.