BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Gülen bedel ödüyor

Bülent Ecevit ve Fethullah Gülen dostluğuna kızanlar kimler? Her iki kesimden bu iki isme tepkiler var.

Abone ol

Zaman yazarı Hüseyin Gülerce başlıklı yazısında bunun nedenlerini yazdı. Fethullah Gülen ve Bülent Ecevit dostluğunu istemeyen her iki kesimden insanların tepkilerini dile getiren Gülerce, fitne ateşini söndürme uğruna her iki ismin bedel ödediğini yazdı.

Yazı: Hüseyin Gülerce
Kaynak: www.zaman.com.tr

-Geçen haftaki Ecevit yazıma iki türlü tepki geldi. Yüzde 90 müspet tepkiler; zor gününde Sayın Ecevit'le ilgili güzel şeyler yazmanın, onun milletimizin himmetleriyle dünyanın dört bir yanına yayılan Türk okullarına sahip çıkmasını hatırlamanın/hatırlatmanın bize yakışan bir vefa örneği olduğu noktasında birleşiyordu. Yüzde 10'luk menfi tepkiler ise siyasî mesnetliydi.


Değişik gerekçelerle Ecevit'e hasım olanlar, Zaman Gazetesi'nde Ecevit'e sahip çıkılmasını hazmedemediklerini söylüyorlardı.

Siyasî kimliğin, mü'min hoşgörüsünü, yumuşaklığını bastırması bu ülkedeki kamplaşmaların önemli sebeplerinden birisidir.

Bakınız son Danıştay saldırısının ardından sahnelenen ve hatta bazı makam sahipleri ve kurumlar tarafından sorumsuzca önü açılan laik-anti laik kamplaşma, Türkiye'de iç barışın ne kadar kırılgan bir sosyal fay hattının üzerinde bulunduğunu yeniden göstermiştir. Birileri kamplaşmalardan ve kavgalardan medet umarken, sağduyu sahiplerinin kendilerinden beklenen bir yumuşaklıkla bu kavgaları önlemeye çalışması, siyasî mülahazaların üstüne çıkarak münakaşa konularını bir kenara iterek ittifak edebileceğimiz hususları öne çıkarması gerekmez mi?

Menfi tepki sahiplerinden birisi öylesine kızmış ki, "Madem Ecevit'i seviyorsun, birlikte haşrolun..." diyor. Ona cevap yazdım. Dedim ki: "Muhatabı hak etmiyorsa, beddua döner sahibine gelir. İnsanları cehenneme göndermeyi arzu etmek nasıl bir duygu? Acımasızca eleştirmek kolay, gönüllere girmeyi denemek zor. Hiç kendinizi bir gün hesaba çektiniz mi?" Demek insaf sahibi imiş, tekrar yazıp helallik istedi.

Ortada bu ülkenin ve insanımızın geleceğine kasteden bir fitne var.

Türk-Kürt ayrımı, Alevi-Sünni ayrımı, laik-antilaik ayrımı bu fitne ateşinin tutuşturulmak istendiği tahrik alanları. Bunu göremeyip, olan bitene particilik açısından, etnik kimlik açısından, mezhep açısından bakmak bu fitneyi söndürmez, daha da büyütür. Birileri meşreplerine, cemaziyülevvellerine uygun davranarak, vehim ve paranoyalarla kin, nefret, düşmanlık sergileyebilir. Ama bir de fitne söndürücüler, tansiyon düşürücüler, aklıselime çağrı yapanlar, affediciler olması gerekmez mi? Bir bedel ödenmesi gerekse bile, sertlik yerine peygamberane bir yumuşaklık ile birilerinin, evet acılarına köz basan birilerinin sinelerini atmosfer gibi taşları eritecek büyüklükte tutması gerekmez mi?

Sayın Fethullah Gülen yıllardır bunun bedelini ödemiyor mu?

Ben Sayın Ecevit'i sadece, zor günlerinde Sayın Gülen'e destek çıktığı, yurtdışındaki Türk okullarını savunduğu için değil, ayrılık ve kamplaşma fitnesine karşı kendi kesiminden sağduyulu, hoşgörülü, dine saygılı bir laiklik anlayışı ile diyalog ve uzlaşmayı savunduğu için takdir ediyorum.

İsterseniz ne demek istediğimi daha iyi anlatayım. Sayın Ecevit, televizyon ekranlarındaki görüntülerinden de çok açık belliydi ki, 18 Mayıs'ta Kocatepe Camii'ndeki cenaze namazına katılamayacak kadar rahatsızdı. Nitekim fenalaştı ve komaya girdi. Olayın aslı nedir bilemiyorum. Ama birileri ne yazdı biliyor musunuz? "Ecevit iyi ki geldi. Gerçek yerini ölmeden önce göstermiş oldu. Çünkü neydi o Fethullah Gülen'e, Abdülhamit'e sahip çıkmalar?" Kamplaşmadan yana olanların rahatsızlığı besbelli. Mesele olan biteni doğru okumakta. Fitne bir ateştir. Tabii ki onu söndürmeye çalışanlar yangına dalınca zarar da görürler. Bunu göze almadan, itfaiyeci olamazsınız ki!