Güldünya’ya selam söyle Sevgi…
Sen adına töre denen karanlığın en koyu olduğu yerlerden birinde dünyaya geldin…
Nereden bilebilirdin…
Sevemeyeceksin, sevdiğini söyleyemeyeceksin, istemediğin birine “Hayır” diyemeyeceksin…
Bilseydin dünyaya gelmek istemezdin…
Zulmün kanını içmiş insanların arasına doğdun sen Sevgi…
Gerçekten yüreği sevgi dolu olanlar galip gelemezlerdi ki oralarda…
Kadın ne demektir ki böylelerinin bulunduğu yerde…
Sen benden daha iyi bilirsin ya…
Çenem durmaz benim de…
Oralarda kadın, ırgat demektir çoğu zaman, üreyen demektir, bazen eşya demektir, bazen beş dakikalık zevk uğruna yatağa alınan…
Çocuklarının anasıdır, kocasının kölesi…
Ağzı vardır dili yok!
Onun hiçbir konuda fikrini söylemeye de hakkı yoktur çoğu zaman…
Fikir mi?
Olmamalıdır zaten!
Kadının kimi seveceğine erkekler karar verir senin doğduğun topraklarda…
Bazen erkeklerinkine de karar verirler…
Oralarda toprağın sahibi de bellidir, kurdun kuşun sahibi de…
Soluduğun hava bile senin değildir.
Sen bile senin değilken sanki bu çok mu gariptir?
Kiminle aynı yatağa gireceğine bir kadının, adına töre dediklerini lanet olası olayı perde diye çekerler…
Ve sen, bilmiyorum ki mutlu muydun Sevgi?
Yoksa ölüm seni kurtardı mı diplere yaptığın yolculuktan…
Ne güzel adın var senin, adını Sevgi koymuşlar…
Herkes gördü aslında, senin oradakilerin çoğu sevgiden yoksunmuşlar…
Sen gittin, dilim varmaz “Kurtuldun” diyemem…
Arkanda tam yetmiş beş yetim, öksüz çocuk bıraktın Sevgi!
Minicik bedenlerin hafızalarına kazındı cenazeler…
Kırk yedi kişinin ölüm sebebine “Sevgi” diyorlar biliyor musun?
Öldün gittin, hala sırtına kocaman bir yük yüklüyorlar…
Oralarda kadın olmanın bedeli bu…
Törelerin vurduğu çok kadın oldu bu ülkede Sevgi…
Güldünya’dan haberin var mıydı yaşarken?
Adını duymuş muydun, kardeşleri onu hastane odasında ölümle buluşturduğunda…
Olsun, şimdi orada buluşacaksın onunla…
Sen öldün ama adın yaşasın senin terk ettiğin topraklarda bundan böyle…
Hadi toprağın bol, mekânın cennet olsun, oradaki bütün Sevgi’lere, Güldünya’lara selam söyle…