BIST 9.636
DOLAR 34,64
EURO 36,38
ALTIN 2.930,45
HABER /  GÜNCEL

Gül'den yeni strateji atağı

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, TBMM'de yaptığı konuşmada sözde Ermeni soykırımı iddialarına yeni bir stratejiyle cevap verileceğini söyledi.

Abone ol

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Türkiye'nin uzun süreden beri soykırım iddiaları ile ilgili ''Çok iyi organize olmuş, her türlü fırsatı değerlendirmekten kaçınmayan bir kampanya ile karşı karşıya'' olduğunu belirtti. Bakan Gül, bu örgütlü kampanyanın Türkiye ve Türk halkı aleyhine yaklaşık bir asır öncesinde yaratılmaya başlayan önyargılara, iftira, yalan, abartma ve saptırmalara dayandığını söyledi. Gül, AK Parti ve CHP milletvekillerinin birleştirilerek görüşülen genel görüşme önergeleri üzerinde hükümet adına yaptığı konuşmaya, Meclis'in, milletçe üzerinde büyük hassasiyet duyduğu Ermeni iddiaları konusunda genel görüşme yapmasını ''Faydalı ve zamanında'' gördüklerini belirterek başladı. Bu yıl içinde sözde soykırımın 90'ıncı yılı olduğu gerekçesiyle Türkiye aleyhine pek çok faaliyet yürütüleceğini tahmin ettiklerini bildiren Gül, ''Bu açıdan bu toplantıyı çok daha anlamlı buluyoruz. Böyle bir dönemde yapılan genel görüşmenin, Türkiye'nin bu iddialara karşı yürüttüğü mücadeleye önemli katkı sağlayacağına inanıyorum'' dedi. Konuşmasında kullandığı ''Ermeni'' tanımlamasıyla hiçbir şekilde Ermeni kökenli Türk vatandaşlarını kastetmediğini vurgulayan Gül, şunları söyledi: ''Onlar devletimize yürekten bağlı, her türlü vatandaşlık yükümlülüklerini yerine getiren, ülkelerinin daha iyi günlere taşınması için toplumsal katkılarını esirgemeyen vatandaşlarımızdır. Bu vesileyle Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Cumhuriyet'e 800 yılı aşan ortak yaşantımızda sanat, bilim, ticaret gibi birçok alanda katkıda bulunan Ermeni vatandaşlarımızı saygıyla anıyorum. Türkiye dışında yaşayan Ermeniler arasında Türk halkı ile dostluğa özen gösteren ve bu yolda çaba harcayan, Türkiye ile kültürel ve insani bağlarını sürdürme gayretinde olan çok sayıda cesur ve dirayetli Ermeni dostlarımız da bulunmaktadır. Buradan kendilerine olan takdirlerimi de sunmak istiyorum. Bir kere daha ifade etmek istiyorum ki kullandığımız tabirler bu sınırlar içinde olacaktır.'' ÖRGÜTLÜ KAMPANYA Türkiye'nin uzun süreden beri soykırım iddiaları ile ilgili ''Çok iyi organize olmuş, her türlü fırsatı değerlendirmekten kaçınmayan bir kampanya ile karşı karşıya'' olduğunu belirten Bakan Gül, bu örgütlü kampanyanın Türkiye ve Türk halkı aleyhine yaklaşık bir asır öncesinde yaratılmaya başlayan önyargılara, iftira, yalan, abartma ve saptırmalara dayandığını söyledi. Gül, bu çerçevede ABD'nin Birinci Dünya Savaşı'na katılmasını sağlamak amacıyla Ermenilerin kitle halinde öldürüldükleri propagandasını içeren İngiliz Savaş Bakanlığı'nın yayınladığı ''Mavi kitap''ı anımsattı. Dönemin İstanbul'daki ABD Büyükelçisi'nin yanında çalışan bazı aşırı Ermenilerden aldığı bilgilerden yola çıkarak, kendine parlak bir siyasi gelecek hazırlamak için yalan dolu anılar yazdığını da bildiren Gül, ''Böylece halkımız ve ülkemiz aleyhine önyargıların yeşermesine katkı sağlamışlardır'' dedi. Bu kitaplar ve propaganda malzemeleri incelendiğinde, ''1915'de Ermenilerin durup dururken katliama tabi tutulduğu'' iddiasının temel alındığının görüleceğini kaydeden Bakan Gül, bu gibi propaganda malzemesinin tutarsızlığı, düzmece olduğu, hangi amaçlarla kaleme alındığı açıkça ortada iken bazı çevreler tarafından muteber görüldüğünü söyledi. Bakan Gül, ''Sözde bilimsel eserlere'' kaynak alınmasının daha vahim sonuçlar ortaya çıkarttığını, ancak bazı yabancı bilim adamlarının objektif ve dürüst araştırmaları ile yalan ve abartıları tespit ettiklerini ve dengeli değerlendirmelerini dünyaya açıkladıklarını da belirtti. ''1915'DEN ÖNCE YAŞANANLAR...'' Bakan Gül, 1915 yılında meydana gelen olayları sağlıklı analiz edebilmek için 1915'den önce neler yaşandığını iyi tespit etmek gerektiğini söyledi. Türklerin Anadolu'ya ayak bastığı 11'inci yüzyıldan 19'uncu yüzyılın sonlarına kadar geçen 800 yılı aşan süreyle Türk-Ermeni ilişkilerinin barış ve karşılıklı güven esaslarına dayalı olarak geliştiğini ifade eden Gül, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethinden sonra Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan Ermenilerin ''Millet'' adı altında örgütlendiğini de vurguladı. Gül, bu dönemde Ermenilerin, liderlerinin önderliğinde devletin sağladığı huzur ve güven ortamında yaşamaya başladıklarını da kaydetti. Osmanlı'nın ''Sadık millet'' olarak gördüğü Ermenilerin Osmanlı bürokrasisinde savcı, paşa, büyükelçi, yargıç olarak üst düzey görevlere getirildiklerini ve ayrıma tabi tutulmadıklarını bildiren Bakan Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: ''1820'lerden sonra Çarlık Rusyası, zamanın İngiltere ve Fransa hükümetleri, aralarındaki nüfus ve çıkar mücadelelerinde Ermenileri Osmanlı'ya karşı kullanacak önemli bir unsur olarak görmüşlerdir. Bu güçler, bu doğrultuda Doğu Anadolu'da Ermenilere hayali bir Ermenistan vaat etmişlerdir. Balkanlarda bağımsızlık yolunda yaşanan gelişmeler de aynı yöndeki çabaları arttırmıştır. Bu devletlerin kışkırtmaları sonunda 1880'den itibaren çeşitli ermeni komiteleri kurulmaya başlandı. 1887'de Cenevre'de, 1890'da Tiflis'te komiteler kuruldu. Her iki komitenin ortak hedefi, Osmanlı topraklarında Ermenilerin yaşadığı bölgeleri içeren bir Ermeni Devleti kurulması olmuştur. Bu komitelerin kışkırtması sonucu Ermeni isyanları başladı. Bugünkü dünyada gördüğümüz terör örgütleri, o günkü dünyada bu iki komite tarafından kurulmuştur ve bugünkü terör örgütlerinin karşılığı şeklindedir. Bunlar, uyguladığı suikast ve banka baskını yöntemiyle dünyanın başına bela olan terörizmin öncüleri olmuştur. Bazı Ermeni grupları başta Erzurum, Kayseri, Yozgat, Çorum, Merzifon, Adana olmak üzere Anadolu'nu çeşitli bölgelerinde ayaklanmışlardır. Çetelerin temel hedefi Osmanlı'nın isyanları bastırma girişimlerini katliam olarak takdim edip, Batılı büyük güçleri Ermeniler lehine müdahaleye teşvik etmek olmuştur.'' ''BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NIN BAŞLAMASI...'' Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması ve Osmanlı Devleti'nin savaşa girmesinin aşırı eğilimli Ermenilerce büyük bir fırsat olarak değerlendirildiğini anımsatan Gül, gönüllü Ermeni alaylarının Rus ordularının Doğu Anadolu'ya girmesiyle savunmasız kalan köy ve şehirlere saldırarak, çocuk ve kadınlar dahil sivillere karşı katliama giriştiklerini söyledi. Gül, Ermeni çetelerinin Osmanlı kuvvetlerini arkadan vurduklarını, ikmal yollarını kestiklerini, yaralı konvoylarını pusuya düşürdüklerini, köprü ve yolları tahrip ettiklerini, böylece Rus işgalini kolaylaştırdıklarını anlattı. Osmanlı Hükümeti'nin bu durum karşısında Ermeni Patriği, mebusları ve önde gelenleri çağırarak katliama devam etmeleri halinde gerekli önlemleri alacaklarını söylediğini belirten Bakan Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ancak bu uyarıdan sonuç alınmayınca 24 Nisan 1915'de Ermeni komiteleri kapatılmış, 215 kişi tutuklanmıştır. Ermeni çevrelerinin her yıl sözde Ermeni soykırımının yıldönümü diye andıkları gün, işte bu komitelerin kapatıldığı, komitecilerin, yani o günkü teröristlerin tutuklandığı gündür. Osmanlı Hükümeti 27 Mayıs 1915 tarihinde maruz kaldığı bu büyük iç ve dış tehdit nedeniyle benzer tehlikelerle karşılaşan tüm ülkelerin almakta tereddüt etmediği bir savunma önlemine başvurmuştur. Savaş bölgelerinde oturan Ermenileri Güney'deki Osmanlı topraklarına sevketme, yani tehcir kararı almıştır. Ermeni nüfus bu karardan zamanınca haberdar edilmiş, hazırlıklardan sonra nakil işlemi başlamıştır. Ayrıca İstanbul'da ve Anadolu'da savaştan uzak yaşayanlar tehcirin dışında tutulmuşlardır. Osmanlı Hükümeti Ermenilerin savaş dışı bölgelere yerleşmeleri sırasında Ermeni nüfusun zarar görmemesi için gerekli güvenlik önlemlerinin alınması talimatları verdi. Yayınlanan Osmanlı arşivlerindeki emirler mevcuttur ve herkesin görmesine açıktır. Bunlar durumun somut kanıtıdır. Bir yandan Birinci Dünya Savaşı'nın devam etmesi, diğer yandan iç ayaklanma ve isyan mahallindeki kin ve intikam duyguları kafilelerinin saldırılara uğramalarına sebep olmuştur. Hükümet bu durumu engellemeye çalışmıştır. Devlet otoritesinin kuvvetli olduğu bölgelerde kafilelere karşı çok az saldırı vuku bulmuştur. Kafilelere kötü davranan ve hükümetin talimatlarına uymayan yaklaşık 1390 kişi yargılanmıştır ve birçoğu idam dahil, cezaya çarptırılmıştır. Kendi vatandaşlarını Ermeni vatandaşlarına saldırdı diye yargılamış, bir kısmını idam etmiştir. Şu soruyu sormak istiyorum. Ermenileri yok etmeyi amaçlayan bir devlet Ermeni kafilelerine kötü davrandığı için kendi görevlilerini cezalandırır, hatta suçun ağırlığına göre idam cezasına çarptırıp bunları infaz eder mi?'' Bakan Gül, ancak savaş günlerinin araç, gıda, yakıt imkanlarının yetersizliği, ağır iklim şartları ve salgınların can kaybının artmasına neden olduğunu söyledi. Zaman diliminin tüm Anadolu halkının aynı kaderi paylaştığı bir dönem olduğunu belirten Gül, ''Tifüs sadece Ermenileri değil, Türkleri de diğer azınlıkları da kırıp geçirmiştir'' dedi. EMPERYALİST GÜÇLERİN KIŞKIRTMA FAALİYETLERİ Emperyalist güçlerin Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı süresince Ermenileri kışkırtma faaliyetlerinin sürdüğünü bildiren Bakan Gül, 1918 yılının Kasım ayında Güneydoğu Anadolu'nun bir bölümü ile Adana bölgesini işgal eden Fransız kuvvetlerinin ''Ermenistan Devleti'' kurma vaadiyle Ermenilerle anlaştığını ifade etti. Önce Ermeni gönüllü taburları sonra da Ermeni Lejyonu kurulduğunu belirten Gül, bu Ermeni askerlerinin 1921 yılına kadar bölgede kanlı katliamlar yaptıklarını söyledi. Gül, bütün tarihi gerçeklerin çarpıtılarak dünya kamuoyuna ''Soykırım'' olarak sunulduğunu kaydetti