BIST 9.222
DOLAR 34,47
EURO 36,41
ALTIN 2.906,17
HABER /  POLİTİKA

Gülden tarihi açıklamalar

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Le Monde'a makale yazdı

Abone ol

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) katılmak için üye devletler tarafından belirlenen koşulları yerine getirme yönünde gereken hiçbir çabadan kaçınmadığını belirtti.

Gül, Fransa'da yayımlanan Le Monde gazetesinin yarınki sayısında yer alan "Türkiye Niçin Üye Olmak İstiyor?" başlıklı makalesinde, "imtiyazlı ortaklık" gibi önerileri reddedek, Türkiye için tam üyelikten başka bir seçeneğin bulunmadığını kaydetti.

Türkiye'nin AB üyeliği sürecinde Anayasanın üçte birini yenilediğini, birçok yasal ve idari düzenlemeyi hayata geçirdiğini ifade eden Gül, makalesinde şunları kaydetti: "Türkiye, Avrupa Birliği'ne katılmak için adaylığını koyduğu günden bu yana, üye devletler tarafından belirlenen koşulları yerine getirmek için hiçbir çabadan kaçınmamıştır. Bu çerçevede, Anayasamızın üçte biri yenilenmiş, birçok yasal ve idari düzenleme hayata geçirilmiştir. Türk toplumu hızlı bir şekilde çağdaşlaşmaktadır. Elbette, gerek Türk tarafının (tamamlamamız gereken çalışmayı küçümsemiyorum), gerek bir bölümü Türkiye'nin adaylığına kuşkuyla yaklaştığını, hatta karşı çıktığını gizlemeyen Avrupa ülkelerinin önünde çeşitli engeller bulunmaktadır.''

Bu zorluklar karşısında, bazen "Gümrük Birliği ve imtiyazlı ortaklık statüsüyle yetinecek yerde Avrupa Birliği ile bütünleşmekte niçin bu kadar ısrar ediyorsunuz?" yönünde sorularla karşılaştıklarını belirten Gül, yazısını şu ifadelerle sürdürdü: "Her şeyden önce Türkiye'nin Avrupa Birliği ile bütünleşmesi, modernleşme yolundaki gönüllü ilerleyişimizin doğal bir sonucudur. Bütünleşme sürecimiz bir yandan yüzyıllara dayanan Avrupa yönelimimizin mantıklı bir neticesi olarak ortaya çıkmakta, diğer yandan da yürüttüğümüz değişim hareketi bakımından güçlü bir motivasyon unsuru oluşturmaktadır. Türkiye'nin Avrupa yöneliminin, zaman zaman unutulsa da, derin tarihi kökleri mevcuttur. Türkiye 1495 yılında Fransa'ya ilk diplomatik temsilcisini göndermiştir. Fransa ise 16. yüzyılda yabancı bir ülkedeki ilk büyükelçiliğini İstanbul'da açmıştır. Bu dönemden itibaren, taraflar arasındaki etkileşim ve ilişkiler durmadan gelişme gösterirken, halkımız da aynı zamanda Avrupa tarihine katkıda bulunmuştur. Kaldı ki, Türkiye, NATO, Avrupa Konseyi veya AGİT gibi diğer tüm Avrupa örgütlerinin de ya kurucu üyesi ya da en eski üyelerinden biri konumundadır.''

Gül, AB üyeliğinin daha sağlam ve istikrarlı bir demokrasi, sağlıklı bir ekonomi, daha adil bir sosyal güvenlik sistemi ile sürdürülebilir kalkınmanın garantisi olarak görüldüğünü kaydetti. Türkiye'nin üyeliğinin barışın kalıcı kılınmasının da güvencesini oluşturacağını ifade eden Gül, "AB üyeliği olmadan da bu hedeflere ulaşmak şüphesiz mümkündür. Ne var ki, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılma iradesi her şeyden önce, Birliğin kurucu ideal ve ilkelerine yönelik, siyasi ve felsefi bir seçimi yansıtmaktadır'' dedi. Türkiye'nin üyeliğinin sağlayacağı katkıların AB'yi küresel rekabet ortamı karşısında daha da güçlü kılacağını ifade eden Gül, Türkiye'nin genç, eğitimli ve dışa açık nüfusu, toplumunun dinamik yapısı, ekonomisinin gücü ve uluslararası düzeyde sergilediği uyum yeteneğinin, çoğu zaman üyelik yolundaki güçlü noktaları olarak sıralanmakta olduğunu belirtti.

Gül, Türkiye'nin AB'ye katkı sağlayabileceği diğer temel hususlardan birinin de, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı örneğinin de gösterdiği gibi Avrupa'nın enerji güvenliği alanında sahip olduğu merkezi rolden kaynaklandığını bildirdi. Sosyal ve ekonomik unsurlara, Türkiye'nin jeostratejik katkısının, Orta Asya ile Batı Avrupa arasında kurduğu ayrıcalıklı bağların eklenmesini isteyen Gül, "Aynı şekilde, Türk ve Fransız politikaları arasındaki yaklaşım birliği de dikkat çekicidir. Orta Doğu bölgesindeki güncel gelişmeler, başlıca uluslararası meseleler karşısında benzer analizleri paylaştığımızı bir kez daha gözler önüne sermiştir" ifadelerini kullandı. "Türkiye için tam üyelikten başka bir seçeneğin bulunmadığını da belirtmek isterim" diyen Gül, Ortaklık Anlaşmasında da belirtildiği üzere, Gümrük Birliğinin tam üyeliğin bir hazırlık aşamasını teşkil edebildiğini ve kimsenin kesin bir şekilde tanımlayamadığı "imtiyazlı ortaklık" düşüncesi gibi tam üyeliğe bir alternatif olmadığını kaydetti.

Gül, "Ortak Avrupa projesine her yönüyle katılmak istiyoruz. Nitekim, Türkiye tam üyelik öncesinde AB ile Gümrük Birliğine girmiş tek ülkedir" dedi. Gül, Kıbrıs dosyasında olduğu gibi bazı konular hakkında görüş ayrılıkları bulunduğunun bilincinde olduğunu ifade ederek, "Diğer konularda olduğu gibi bu konuda da Avrupa Birliğinin temel değerlerine en uygun çözüm yollarını bulabilmemiz gerekiyor. Bugün (AB üyesi olan) Kıbrıs Rum tarafı ile (AB'ye alınmayan) Kıbrıs Türk tarafı arasında bölünmüş bulunan Kıbrıs'a ilişkin vizyonumuz, birleşmiş bir Kıbrıs çerçevesinde Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs'ın AB içerisinde yer alacakları bir işbirliği sütunu oluşturulması yönündedir. Bu bağlamda, BM Genel Sekreterinin soruna kapsamlı çözüm bulma çabalarına katkıda bulunmaya devam ediyoruz" dedi.

Ermeni sorununun da Türkiye ile ilgili tartışmalarda sık sık gündeme getirildiğine dikkati çeken Gül, on yüzyıl boyunca uyum içinde birlikte yaşamış olan iki halk arasındaki hafıza uyuşmazlığının nihayet giderilmesini teminen hükümetinin, Meclisin de tam desteğiyle, Türk ve Ermeni tarihçilerden oluşacak ve üçüncü ülkelerden de tarihçilerin katılabileceği bir Ortak Tarih Komisyonu kurulmasını önerdiğini anımsattı. Gül, "Bu Komisyonun amacı, Ermeniler ve Türkler için büyük acıların nedeni olan 1915 olaylarını tarafsız bir şekilde aydınlığa kavuşturmak olacaktır. Uzmanların varacakları sonuçları kabulleneceğimizi ve bu sonuçlara uygun adımlarla karşılık vereceğimizi şimdiden taahhüt etmiş bulunuyoruz. Hafıza görevinin gerçek anlamda yerine getirilmesi için tarihe özenli bir saygıyla yaklaşılması şarttır" dedi.

Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin önünde duran sorunların adil bir çözüme kavuşturulması için elinden geleni yapacağını ifade eden Gül, makalesini şu ifadelerle bitirdi: "Ülkemizde sağlam tarihi, kültürel ve ekonomik bir konuma sahip olan Fransa'yı, geleceğimiz açısından büyük umutlar vadeden Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliğini desteklemeye çağırıyorum."