BIST 9.963
DOLAR 35,19
EURO 36,69
ALTIN 2.972,67
HABER /  GÜNCEL

Gül'den milliyetçilik uyarısı

Hürriyet Gazetesi'nden Nur Batur'a konuşan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, "Milli değerler hepimizin koruması gereken değerlerdir. Ancak şovenizm tehlikelidir" dedi.

Abone ol

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, AB yolunda Türkiye’nin yalnızlığa sürüklenmesine karşı olduklarını belirterek, ‘Ukrayna ya da Belarus olmayacağız. İzole edilmemize halk da aydınlar da karşı çıkar’ dedi. Dış politikadaki son gelişmeleri anlatan Gül, Hürriyet Ankara Temsilcisi Nur Batur’un sorularını cevapladı.

Dış politikada zor bir dönemden geçiyoruz. Bunalmadınız mı?

(Gülerek) Koşturuyoruz. İleride biz iktidarda olmayabiliriz, başka iktidar olabilir. Başka iktidara kalsın, onlar çözsün demiyoruz. Genellikle Türk siyasi geleneğinde, netameli işler ya kapı arkasına saklanır ya hasır altı edilir. Ondan sonra da kim gelirse o halletsin derler. Gelen eskinin hatasının, bedelini öder aslında bedeli Türkiye öder. Zamanında titiz, dikkatli, popülistlikten uzak, doğrusunu yapalım deselerdi bugün birçok şey Türkiye’nin lehine daha fazla gelişirdi. Popülizm kolay, halkın ayranları çok kolay kabartılabilir ama ileride Türkiye’yi çıkmaza sokar. Önümüzde iki yol var, ya gelişmiş dünyayla, AB’yle karşılıklı güven içerisinde bütünleşeceğiz ya da izole olacağız. İzole eden ülkelerin başlarına neler geliyor biliyorsunuz. İzole edip Türkiye’yi ekonomik ve demokratik olarak güçlü bir ülke yapamazsınız. Örnekleri var, Belarus gibi bir zamanların Ukrayna’sı veya Asya’da bazı ülkeler gibi oluruz. Türk halkı çok gelişmiş, kültürü entelektüel birikimi olan, dünyayı tanıyan, hürriyetlerin tadını alan bir halk. Basın, eleştiri hürriyeti olarak Türk halkı o kadar gelişti ki, dünyadan izole olamaz.

AYDINLAR VE HALK KABUL ETMEZ

Yani bunu istesek de yapamayız...

Evet, halk izolasyonu kabul etmez. AB’yle düşmanlık yaparak değil sorunları dikkatle çözmeliyiz. Eğer AB’deki radikalizme karşı anti-AB’ciliği geliştirirseniz o zaman gideceğiniz yer, izole edilmiş bir Türkiye’dir. Bu, şu an hoş gelebilir ama öyle bir Türkiye’yi ne halk kabul eder ne aydınlar. O tünellere girmemek gerekir.

ŞOVENİZM BAŞKA ŞEY

Türkiye’de şiddetli milliyetçilik rüzgarı estiğini gördüm. Savrulma tehlikemiz var mı?

Bakın milli değerler, vatanseverlik! Bunlar hepimizin koruması ve çocuklarına aşılaması gereken değerlerdir. Ama şovenizm tehlikelidir. Bunun boyutları sonunda o halka, o ülkeye zarar verir. Bunun çok örnekleri var, Yugoslavya’dan tutun da bugünkü ülkelere kadar. Tarihte de var. 2. Dünya Savaşı’nda bu yüzden 50 milyon insan Avrupa’da ölmedi mi? 50 milyon Avrupalı birbirini öldürdü. En acımasız şekilde. Bu şovenizmin neticesidir. Avrupalılar bundan ders almıştır. Vatanseverlik başka şovenizm başka.

KAVGAM’I OKUDUM

Hitler’in ‘Kavgam’ kitabının müthiş sattığı söyleniyor. Tehlike işareti değil mi?

Buna inanmıyorum. Bu şovenizmi kışkırtan yerlerde çıktı. Çok satıyor denerek pazarlandı.

Siz okudunuz mu?

Evet, 69’da üniversitenin ilk yıllarında. Ama geçti gitti. Türkiye’de anti-semitizmin olduğuna inanmıyorum. Caminin yanında kilisenin, sinagogun yapıldığı gelenekten ve kültürden geliyoruz.

Rum gemileri Türk limanına girmeyecek

Kıbrıs Cumhuriyeti yani Rumlarla da AB’de Gümrük Birliği protokolünü imzalayacaksınız. Rum gemileri Türk limanlarına girecek mi, Rum uçakları Türk havaalanlarına inecek mi?

Hayır.

Ama Rumlar ve Yunanlılar AB içinde baskı yapacak. Nasıl engelleyeceksiniz?

Bu protokoller, belalı meseleler diyerek kenara atabilirdik. Kendi yolumuzu kendimiz kapatabilirdik ve kapattığımız yolun alternatifi de izolasyondur. Ama biz ele aldık. 1 Mayıs 2004’ten beri Kıbrıs Rum Yönetimi mensupları ve vatandaşları Türkiye’ye serbest olarak gelebiliyorlar. Türk kesimine, KKTC’ye gidebiliyorlar, yani vizeli olarak insan dolaşımı var.

BİRKAÇ AY ALACAK

Protokolü ne zaman imzalayacaksınız?

Top AB’de. AB komisyonu ve dönem başkanı ülke, muhatap ülkelerle tek tek bu protokolleri imzalayacak. Türkiye’yle de imzalayacak. Bizimle ilgili anlaşma, Ankara Anlaşması’ndan doğan, Gümrük Birliği, malların serbest dolaşımıyla ilgilidir. Hizmet sektörü bunun dışındadır. Limanlar, havaalanları, nakliye, hizmet sektöründedir. Malını nasıl gönderirse göndersin. Hukukçularımız, müzakere etti. Bir mutabakat oluşturduk. Bu bir prosedür, birkaç ay alacak. Metni gönderdiler. Bakacağız ve prosedürü başlatın diyeceğiz.

Metin mutabakata varılan metin mi, yoksa değiştirmişler mi?

Elimizde kopyaları var. İmzalanacak metin üstünde son kez mutabakat olur. Şimdi gönderdikleri metne bakıyoruz. Başlayın diyeceğiz. Muhtemelen yakında Olli Rehn de Avrupa Parlamentosu’na getirecek.

SU YUKARI AKMAZ

Rumlar limanların ve havaalanlarının açılmayışına karşı çıkmayacak mı?

Suyu yukarıya doğru akıtamazlar. Herşeyin bir hududu var. AB şimdi metni 25 üyeye dağıtacak. Ondan sonra, Avrupa Parlamentosu’na gönderecekler. Ve olur alacak. Herşey bittikten sonra tamam bunu imzalayabiliriz diyecekler. Biz de ondan sonra muhtemelen İngiltere’nin dönem başkanlığında imzalayacağız.

Ama herkes kaygılı. Bu şekilde Kıbrıs Rum Yönetimi dediğimiz Kıbrıs Cumhuriyeti’ni adanın temsilcisi olarak tanımış olmuyor muyuz?

Hayır.

KILI KIRK YARDIK

3 Ekim’de AB’yle müzakereler başladıktan sonra yavaş yavaş türkiye’yi tanımaya zorlamaya çalışmayacaklar mı?

Peki o zaman tanıma anlamına gelecekse, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin vatandaşı, pasaportuyla Türkiye’ye geliyor. Anlaşmayı Kıbrıs Rumlarının şu anda hakim oldukları ve Kıbrıs Rum kanunlarının, otoritelerinin geçtiği alan ile yapıyoruz. Biz KKTC’yi tanımaya devam ediyoruz. KKTC’de büyükelçimiz var, ayrıca AB de bunu biliyor. Bu anlaşmalarda da bunun nereleri, hangi topraklar için geçerli olduğunu yazıyor, dolayısıyla niye geleceğimizi bağlayalım. Dünyanın en büyük hukuk firmalarından, İngiliz, Amerikan, Fransız, dünyanın uluslararası ilişkilerde en büyük hukuk firmalarıyla, 2-3 aydır görüşmeler yaptık. Kılı kırk yardık. Herkes ‘tanıma tek taraflı irade beyanıdır’ dedi. Biz açıkça tanımadığımızı söyledikten sonra, bunu bütün BM’in, Güvenlik Konseyi’nin, AB’nin dokümanlarına hepsine geçirdikten sonra.

TEMEL’İNKİ YANLIŞ

Ama bir de Temel fıkrası var. Temel ben seni tanımıyorum demiş biliyorsunuz...

(Gülerek) Biz kendimize söyleyip de kendimiz duyacak şekilde söylersek, Temel’in yaptığı gibi yaparsak söylediğiniz doğru. Yani bir odanın içinde siz söylersiniz, sizin kulağınız duyar sadece. Temelin dediği gibi. Ama AB kayıtlarına, Güvenlik Konseyi’nin, BM’nin kayıtlarına, herşeye geçiriyoruz bunu.

Büyükelçilik ya da ticaret ofisi açabilecekler mi?

Hayır, tanımıyoruz ki. Ama şu bir gerçek, müzakere başlayınca karşımıza 25 ülkeden biri Rumları temsilen bir kişi olacak. Ben hiçbir zaman selamlaşmak bile istemiyorum dersiniz, AB’yi bırakırsınız, ayrılırsınız. Bu Türkiye’nin tercihi! Unutmayın ki İstanbul’daki AGİT toplantısında 99’da Kıbrıs Rum Kesimi’nin bayrağı İstanbul’da göklere çekildi. Bugün böyle konuşanlar gelişigüzel konuşmasınlar, bunu söylüyorum.

POPÜLİZM TUZAĞI

İç politika malzemesi mi yapılıyor?

Popülizm yapanların tuzağına düşersek, hükümet olarak korkup siyasi irade gösteremezsek, Türkiye kaybeder, vaktiyle de kaybedilmiştir. O zaman zor meselelerle uğraşılsaydı, Rumların AB’ye girişi önelenebilirdi, şimdi 25 kişiden biri Rum olacak karşımızda. Ama vaktiyle popülist olunmayıp da kafa yorulsaydı, Rumlar Avrupa Birliği’ne sokulmayabilirdi. Türkiye’nin ve Kıbrıs Türkleri’nin de elinde bu imkan vardı.

ABD sendromu fazla abartılıyor

Biraz da ABD sendorumuna gelirsek, gerçekten Amerika’yla ilişkilerde bir çıkmazda mıyız?

Hayır, hayır. Biz toplum olarak herşeyi abartmada mahiriz. Bunun zararı da kendimize. Tabii ki karşılıklı bekletilerimiz var, konuşarak halledebiliriz.

Amerikan düşmanlığı giderek güçleniyor diyenler de var.

Politikalara tepkiler olabilir ama Amerikan düşmanlığı yok. Avrupa’nın bazı yerlerinde bunun çok daha derin olduğuna inanıyorum.

Colin Powell gösterilerden korktuğu için Atina Olimpiyatları’nın kapanışına gelemedi.

Türkiye’de böyle birşey oldu mu? Abartıla abartıla psikolojik bir hava oluştu.

ABD’ye İncirlik Üssü’nü lojistik destek için açacak mısınız?

Bakılıyor. Hükümet bunlarla ilgili açıklamaları yeri gelince yapar.

Meclis kararına gerek var mı?

Hayır ama bunlar büyük, önemli konular. O şekilde bir talep değil zaten. Değerlendiriyoruz. Günü gelince açıklanır. Kulaktan duyma şeylerle çok büyütülüyor bu işler.

RECM SANCISI

ABD’de ve AB’de Türkiye’de Şeriat uygulandığı hatta insanların taşlandığı (recm) havası estiriliyor.

Büyük haksızlık, büyük bilgisizlik var. ABD televizyonu böyle birşey yaptı, özür diledi. Parlamenterlerin büyük kısmı Türkiye’de kadının oy kullanmadığını bile zannediyordur. ‘Kadın büyükelçlilerimiz var’ deyince şok geçirenler var. Ama bize düşen düşmanlık yapmak değil, onları daha çok bilgilendirmek.

Kıbrıs Girit olmaz

Denktaş size biraz kırgın...

Polemiğe girmek istemem. Sayın Denktaş’ın yıpranmasını da arzu etmem. Aday olsaydı, seçilseydi, memnun da olurduk. İşaretlerini verdik. Ama kendisinin tercihi böyledir.

50 yıllık tecrübesinden yararlanacak mısınız ?

Tabii ki. Sayın Denktaş’ın yıpranmasını arzu etmem. Tarihi bir şahsiyettir, daha yapacağı çok görev var. Kıbrıs için istişare edeceğiz. O açıdan bu tip polemiklerin hiç faydası yoktur. Bunları kışkırtanlar olabilir. Ama eminim ki tarihi şahsiyetine uygun hareket edecek.

Büyük korkusunu kitabında da yazdı; ‘Kıbrıs Girit olmasın’ Tehlikeyi görüyor musunuz?

Sadece onun değil hepimizin arzusu bu.

Siz de korkuyor musunuz?

Şüphesiz. Ama, Girit olup olmaması Kıbrıs’ın içinden de geçer. Kıbrıs Türklerine 30 sene içinde ne verilmiştir, buradan da geçer. Burada kim ne yapmıştır, ne yapmamıştır? O bakımdan bu kaygılar hepimizin kaygısıdır. Ama kalıcı barışın daha sağlanmadığı bir yerde 30 sene içerisinde, toplum nezdinde, daha farklı davranmak gerekirdi.

Yani geçmişte Türkiye bazı hatalar mı yaptı?

Türkiye’nin çok hastalıklarının Ada’ya taşındığı kanaatindeyim. Bunun olmaması gerekirdi.

Papadopulos gerçekten çözüm istiyor mu ?

Hayır. ‘Kıbrıs Türkleri referanduma evet demekle ne kazandı’ diyorlar. Gerçeği ortaya çıkardılar. Rumlar barış istiyor diye bakıyorlardı. Şu Türkler, şu Denktaş yok mu, bunlar dünyanın belası, bunlar kavgacı... Bütün dünyaya bu propaganda yıllardır yayıldı. Şimdi bu referandumla dünya şok geçirdi. Papadopulos’un ve Rum tarafının dünyayı aldattığı ortaya çıktı.

Ekonomik ambargo da kırılamadı...

Kıbrıs Türklerini durumu referandumdan önce daha iyiydi, kötü mü oldu? Tam tersi daha iyi. Fert başı gelirlerine, ticaretlerine, otellere bakın. Her ailenin iki arabası var. Türkiye’de yok bu.

Konut’taki fotoğraflar

DIŞİŞLERİ Konutu’nun zevkle döşenmiş kabul salonunda ilk anda 4 değişik Atatürk fotoğrafı dikkatimi çekiyor. Atatürk’ün cephede uyurken fotoğrafı siyah piyanonun üstünde duruyor. Sehpanın üstündeki fotoğrafta ise Atatürk yine kalpaklı. Latife Hanım ve dava arkadaşlarıyla birlikte. Diğer iki fotoğraf ise Cumhurbaşkanlığı döneminden özel albüm fotoğrafları. Çalışma masasının sağında ise Türk bayrağının yanında bir Atatürk tablosu asılı.

Röportaj: Nur Batur
Kaynak: Hürriyet