Gözler Ermeni Konferansı'nın yapıldığı Bilgi Üniversitesi'nde. Konuşmalara geçmeden önce Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün gönderdiği mesaj okundu. İşte Gül'ün mesajı.
Abone olDışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Türk halkının kendisiyle ve tarihiyle barışık olduğunu vurgulayarak, ''Hükümetimizin ve toplumumuzun Türk-Ermeni ilişkileri dahil geçmişimizle ilgili yaklaşımları, kendimize ve geleceğe olan güvenimizin de bir göstergesidir'' dedi. Bakan Gül'ün ''Ermeni Konferansı'' nedeniyle Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayşe Soysal'a 22 Eylül 2005 tarihinde gönderdiği mesaj, bugün Bilgi Üniversitesi'nde adı ''İmparatorluğun Son Döneminde Osmanlı Ermenileri: Bilimsel Sorumluluk ve Demokrasi Sorunları'' olarak değiştirilen konferansın açılışında Prof. Dr. Soysal tarafından okundu. Konferansa davet edildiği için teşekkür eden Gül, bu vesileyle bazı görüşlerini iletmeyi arzu ettiğini bildirdi. Abdullah Gül, mesajında şunları kaydetti: ''Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemi, özellikle akademik çevrelerde giderek artan bir ilgiyle tartışılmakta ve araştırılmaktadır. Hemen her gün bu döneme ait yeni belgeler ortaya çıkmakta, kitaplar, makaleler, araştırma sonuçları yayınlanmaktadır. Ancak bu döneme ilişkin verilerin, belgelerin tam olarak incelendiğini söylemek mümkün değildir. Hükümetimiz, bu eksikliğin giderilmesine katkıda bulunmak üzere Osmanlı Arşivleri'nin çağdaş arşiv koşullarında araştırmacılara hizmet vermesini sağlamak amacıyla ciddi atılımlar içerisindedir.'' Gül, 2003 yılından itibaren arşivlerin bilimadamlarına dijital ortama aktarılan belgeler üzerinden hizmet vermeye başladığını ifade ederek, bu çerçevede 75 ülkeye mensup çok sayıda araştırmacının Osmanlı Arşivleri'nde araştırma yaptığını ve bu çalışmaların sürdüğünü belirtti. -ERMENİSTAN'A TARİH KOMİSYONU ÖNERİSİ- Aynı dönemin tarihine ışık tutacak tüm arşivlerin araştırmacıların hizmetine açılacak şekilde düzenlenmesini istediklerini anlatan Gül, şöyle devam etti: ''Bu dönemin daha derinlemesine incelenmesinin tarihi gerçekleri aydınlatarak ülkeler ve halklar arasında ilişkilerin iyileşmesine hizmet edeceğine inanıyoruz. Nitekim Ermenistan hükümetine bu amaçla, Türk-Ermeni ortak tarihinin iki ülke arasında oluşturulacak bir Tarih Komisyonu'nda incelenmesini ve komisyonun bulgularını açıklamasını önermiş bulunuyoruz. Bu konuda bir sonuca varılacağı ümidini taşımaktayız. Türk-Ermeni ilişkilerinin tarihi bin yıla yakın bir birlikte var olmanın ve ortak bir hayatın tarihidir. Bu süre içinde iki halk, birbirlerinin kültürüne, refahına ve güvenliğine katkılarda bulunmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş yıllarına rastlayan imparatorluğun vatandaşları olan bütün unsurlar gibi Türk ve Ermeni halklarının da derin acılar çektiği trajik dönem incelenirken, bu noktanın gözden kaçırılmaması gerekir.'' -''ÇAĞDAŞ TOPLUMLARDA DAHİ...''- Tarihin çeşitli dönemlerinde ve günümüzde bazı toplumların birbirlerinin diline, dinine, kimliğine ve varlığına tahammül edemediğini, bu tahammülsüzlüğün de köklü, derin, yıkıcı ideoloji ve önyargılara dönüştüğü toplumların bilinçaltına kazındığının bir vaka olduğunu ifade eden Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, şunları kaydetti: ''Bugün çağdaş uygarlığın en yüksek düzeyini temsil eden toplumlarda dahi, yabancı düşmanlığından ırkçılığa, anti-semitizmden Müslüman aleyhtarlığına kadar çok ciddi ve tehlikeli akımlar mevcuttur ve yükseliştedir. Türkler ve Ermenilerin arasında ise bu tür bir psikolojinin yerinin bulunmaması memnuniyet vericidir. Bu, iki halk arasındaki ilişkilerin geleceği bakımından da büyük bir avantajdır. Dikkat çekmek istediğim diğer bir husus, konferansın teması üzerinde bugüne kadar özellikle Türkiye dışında yapılan birçok çalışmanın bilimsel ahlak ve dürüstlükle bağdaşmayacak ölçüde politik niyetlerle yürütüldüğüdür. Ne yazık ki bu tür çalışmalarda insani konular politik hesaplara alet edilmiş, insani acıların tespit ve takdiminde çifte standart kullanılmıştır. Sübjektif, gayri hukuki ve yapay iddialar, Türkiye'ye ve Türk halkına siyasi maksatlarla empoze edilmeye çalışılmıştır. Hatta bazı dış çevrelerin bilimsel kuşkuculuğa dahi tahammül edemediği durumlar olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde emperyalist güçlerin, halkların dini-etnik hassasiyetlerini kendi çıkarları için nasıl acımasızca istismar ederek kışkırtmalarda bulundukları, bazı unsurların ise bilerek veya bilmeyerek bu hesaplara alet oldukları, bütün halklardan genç kuşakların bilmeleri ve ders almaları gereken bir vakadır. Konferansın bu açıdan da bir katkı teşkil etmesini dilerim. Türk halkı kendisiyle ve tarihiyle barışıktır. Hükümetimizin ve toplumumuzun Türk-Ermeni ilişkileri dahil geçmişimizle ilgili yaklaşımları, kendimize ve geleceğe olan güvenimizin de bir göstergesidir.''