Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ortadoğu’nun tamamen kimyasal silahlardan arındırılmasının bölgede kalıcı ve gerçek barışı gerçekleştirecek tek ...
Abone olCumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ortadoğu’nun tamamen kimyasal silahlardan arındırılmasının bölgede kalıcı ve gerçek barışı gerçekleştirecek tek yol olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Gül, Renaissance İstanbul Bosphorus Hotel’de düzenlenen 4. İstanbul Forumu”nun açılışına katıldı. Forumun açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Gül, küresel dönüşüm sürecinin etkisini her geçen gün daha da hissettirdiğini belirterek, bu süreçte uluslararası düzenin giderek daha karmaşık ve geçirgen bir hal aldığını söyledi. Gül, ekonomik alanda teknolojik yeniliklerin, daha fazla üretim ve refah getirmekle beraber bu refahın dünyanın en önemli bir kısmına adil bir şekilde yansımadığını ifade ederek, “Sonuçları itibariyle toplumsal ve siyasi baskıları da beraberinde getirecek küresel ekonomik dalgalanmalar önlenememektedir. Küresel krizlerin etkileri artık daha uyuzun ve yoğun şekilde hissedilmektedir. Tek çekim merkezi bulunmayan bir küresel, siyasal sistem ve ağırlık merkezleri çeşitlenen ekonomik ve kültürel bir düzenle karşı karşıyayız. Bu geçiş süreci nedeniyle dünyada birçok bölgede önemli istikrarsızlık unsurları da ortaya çıkmaktadır. Bu sürecin sancılarının en yoğun biçimde hissedildiği coğrafyaların başında da Ortadoğu gelmektedir. Ortadoğu’da artık köklü bir paradigma değişikliği yaşanmaktadır. 100 yıllık statüko kendisine eşlik eden tüm köhneleşmiş yapılarla birlikte yıkılmaktadır. Ortadoğu’da kökeninde toplumsal hareketlerin yer aldığı kapsamlı bir değişim süreci yaşanmaktadır” şeklinde konuştu.
Birçok ülkede değişimin tetikleyicisinin ülke içi toplumsal talep ve baskılar olduğunu kaydeden Gül, “Bugün bölgede hakların talebi kendilerini yönetenler ile aralarındaki ilişkinin meşruiyet temelinde sürmesi ve rejimlerin haklın iradesine dayanmasıdır. Dolayısıyla geri döndürülemez niteliktedir. İçinde yaşadığımız bu bölgede devlet ve iktidar anlayışında köklü değişiklikler gerçekleşmesi, yeni bir düzenin kurulması kaçınılmaz olacaktır. Bölgede nasıl bir siyasi-ekonomik düzen ortaya çıkacağı bugün hepimizin cevap aradığı temel bir meseledir” dedi.
Gül, geçmişte uzun süre baskı altında tutulan geleneksel aidiyetlerle ilgili artan bilincin Ortadoğu’da etnik, dini ve mezhepsel temelli kimlik siyasetlerinin öne çıktığı bir dönemi başlattığını söyledi. Etnik ve mezhepsel aidiyetlerin körükleyeceği uzun vadeli istikrarsızlık ve çatışma ihtimalinin giderek bölgeyi daha fazla etkisi altına aldığını kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, “Ortadoğu’daki mesele sadece belirli ülkelerdeki siyasi dönüşüm meselesi olmanın çok daha ötesinde etnik ve mezhep grupların arasındaki potansiyel ihtilaf alanlarının fiili güç mücadelesi ve çatışmaya dönüşmesinin önüne geçmektir” dedi.
Son 3 yılda değişim güçlerinin yanlı yer aldığını gördüklerini anlatan Gül, “Ancak aynı aktörlerin değişimin ortaya çıkardığı olumsuz sonuçlar üzerine istikrarsızlığa kapı açtığı gerekçesiyle bu defa değişime karşı çıkan aktörleri desteklediklerini de müşahede ettik” şeklinde konuştu.
Demokratik ilerlemeye imkan verecek siyasi sistemlerin ve kültürlerin bir anda ortaya çıkmasını beklemenin hayalcilik olacağını belirten Gül, “Hiçbir ülkede bir gece de çoğulcu demokrasiye geçilmez. Bu muhakkak ki bir süreç gerektirecektir. Batı dünyasında da demokrasinin olgunlaşmasının ne kadar uzun sürdüğünü hepimiz biliyoruz” ifadelerini kullandı.
“ORTADOĞU KİMYASAL SİLAHLARDAN ARINDIRILMALI”
Gül, Ortadoğu’nun kimyasal silahlardan arındırılması gerektiğini belirterek, “Ortadoğu’daki tüm kitle imha silahlarının tasfiyesini sağlayacak bir güvenlik mimarisinin oluşturulması yönündeki ilk adımı teşkil etmesini ümit ederim. Bu çok ayrı bir konu. Ortadoğu’nun tamamen kimyasal silahlardan arındırması, Ortadoğu’da kalıcı bir barışı gerçekleştirecek tek yoldur. Bu açıdan kimyasal silahların tasfiyesi, çok büyük düşünceleri çok daha geniş bir vizyonun adımı olabilir" şeklinde konuştu.
Suriye’deki iç savaşa da değinen Gül, ABD ve İran liderlerinin başlattıkları doğrudan yapıcı temasları önemli bulup, desteklediğini söyledi. Gül, “Başta Suriye olmak üzere bölgedeki diğer problemlerin çözümüne bu yakınlaşma iyi niyetli ve netice verici şekilde ilerlerse çok katkısı olacağını düşünüyorum” dedi.
Suriye konusunun kimyasal silahların tavsiyesine indirgenemeyecek kadar büyük bir bölgesel ve uluslararası mesele niteliğinde olduğunu belirten Gül, “Suriye’deki bu büyük insanlık dramının bölgesel istikrar ve güvenliğe tehdit teşkil eden iç savaşın artık bir an önce sona erdirilmesi gerekmektedir” şeklinde konuştu.
Gül, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Bugün durup da bu ortamı sadece tenkit ederek, bahaneler çıkartmanın da çok ahlaki olmadığı kanaatindeyim. Buna birazcık fırsat veren bu sürecin bu kadar uzamasına yol açan uluslar arası camia olmuştur. 2 sene önce gayet mütedeyyin, vatansever, kendi inançlarında olan düzgün insanlar, bölge bir ortam ve mücadele içerisinde büyük bir çoğunluğu bu noktaya gelmiştir. Yapılması gerekenlerin çok daha kararlı bir şekilde yapılması gerekir. Eğer süre uzarsa bu süre içerisinde hiç kimsenin rüyasında göremeyeceği gelişmeleri orada görmek mümkün olacaktır.”
“Suriye meselesi maalesef giderek radikal aşırı unsurların mı, yoksa Baas tarzı bir rejimin mi kontrolündeki Suriye ikilemi arasında sıkıştırılmaktadır” diyen Gül, bu yaklaşımın Suriye’deki çözümsüzlüğün daha da uzamasına neden olacak nitelikte olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Suriye krizinden çıkışın yolunun başından beri eksik olan kapsamlı diplomatik ve siyasi çözüm olduğunu vurgulayarak, “Başından beridir kapsamlı bir stratejinin olmadığını görüyoruz” dedi.
"GÖSTERMELİK SEÇİM DEĞİL"
Türkiye’de dahil birçok aktörlerin Suriye’de yeni bir yönetimin olması konusunda mutabık olduklarını vurgulayan Gül, “Bunun yöntemi Suriye rejimini üzerinde mutabık kalınacak geçiş sürecine ilişkin yükümlere riayet etmeye zorlayacak yaptırım mekanizmalarına sahip bir çözümün ortaya konmasıdır. Böylelikle iç savaş sona erdirilecek, Suriye halkının güvenliğini temin edecek ve ülkenin geleceğini Suriye halkının bütün kesimlerini dahil edecek çözüm perspektifi ortaya çıkaracaktır. Burada kritik olan uluslararası camianın Suriye halkının tamamının özgür iradesinin tecelli edeceği bir siyasi ortamı tesis etmesidir. Yoksa göstermelik bir seçimin yapılması değildir” şeklinde konuştu.
Bölgede etnik, dini veya mezhebi aidiyeti ne olursa olsun herkesin kendini ve geleceğini güvenli hissedeceği bir dönemi başlatmak için neler yapılması gerektiğini de anlatan Gül, “Bu bağlamda önümüzde iki senaryonun olduğuna inanıyorum. Birincisi her büyük dönüşüm sürecinde olduğu gibi çeşitli iç ve dış faktörlerin devreye girdiği, jeopolitik çıkar algılarının ve güç dengesi siyasetin izlendiği senaryolardır. Jeopolitik çıkara dayalı çatışmacı anlayışın bir diğerini öteki ve hasım gören etnik ve mezhep temelli kimlik siyasetiyle birleştirilmesidir ki bu İslam dünyasının Avrupa’dakine benzer Ortaçağ karanlığına taşınması demektir. Şu anda maalesef böyle bir dönemin başlangıcındayız. Herhangi bir ülkenin, mezhebin veya toplumun böyle bir dönemden kazançlı çıkması ise imkan ve ihtimal dahilinde değildir. Medeniyetleri çatışmasından daha vahim bir medeniyet içi çatışmaya yol açacak bu senaryo herkesin kaybedeceği bir felaket senaryosudur. İkinci senaryo ise mevcut tehlikenin boyutlarını idrak ederek dar, jeopolitik çıkarlara dayanan etnik ve mezhebi kimlik siyasetini reddetmektir” diye konuştu.
(İHA)