BIST 9.646
DOLAR 35,22
EURO 36,75
ALTIN 2.966,26
HABER /  GÜNCEL

Güldemir Birand'a bu yüzden saldırdı

Mehmet Ali Birand Haftalık dergisine konuştu. İlginç konulara değinen Birand, Ufuk Güldemir'in kendisine karşı neden karalama kampanyası başlattığını açıkladı.

Abone ol

Kanal D Haber Genel Yönetmeni ve anchormanı Mehmet Ali Birand, ''Ne kadar eleştirilirsem eleştirileyim gündeme oturmaktan çok memnunum'' dedi. Haftalık dergisinin sorularını cevaplayan Birand'dan önemli başlıklar, "Gamze Özçelik söyleşisi ve mahkum olduğum TRT davası benim için küçük bir yol kazalarıydı. Kanal D'nin olanaklarıyla kendime belgesel çektiğim iddiası tümüyle yalan. Reyting savaşında olsam Semra hanımın oğlunun ölümünü sadece yedi dakika verir miydim?.Başlangıçta Fatih Altaylı ile aramızda 'Patron kim olacak' diye bir sorun yoktu.Reha Muhtar'ı da, Emin Çölaşan'ı da okur, ciddiye alırım."


Son günlerde televizyon dünyasında en çok konuşulan isimlerden biri Mehmet Ali Birand.. Ama onun ilk sunuculuk yaptığı günler biraz eskilere gidiyor..

Biraz mı? Çok eski..

Aslında daha da eski. Milliyet gazetesinin düzenlediği Liseler Arası Müzik Yarışmasının bir dizi Anadolu konserinde sunucu olarak sahneye çıktınız. Siz rahmetli Necdet Günkut'un yardımcısıydınız, ben de çömeziniz..

Sizli bizli konuşmak zorunda mıyız?

N'apalım? Formatımız bu.. Tüm liseli fırlamalarla İzmir Efes otelinde konakladığımızı hatırlıyorum. Konser sonrasında, sabah otelden ayrılırken turne otobüsünü otel yetkilileri aramıştı. Çocukların bavulları açıldığında otelden araklanmış ne kadar bornoz, havlu varsa ortaya döküldü. Ne bulmuşlarsa doldurmuşlar bavullara.. Kaç senesiydi?

67-68 Liseler Arası Müzik Yarışması.. Benim sahneye çıkmam da şöyle oldu. Halit abi (Kıvanç) son anda gelmedi. Necdet Günkut: "madem car car konuşuyorsun, çık bakalım sahneye de görelim" dedi.. Son anda mecburen çıktım..

O zaman Milliyet'te dış haberler muhabiri miydiniz?

Evet ama o zaman dış haberler minicik bir köşeydi. Aynı zamanda gazetenin böyle büyük organizasyonlarında Necdet Günkut'a yardım ediyordum. Sunuculuk benim hiç aklımda olmayan bir şeydi. Ne olduğunu bile bilmiyordum. Olduğum gibi sahneye çıktım, ben neysem öyle konuştum. Ama çok keyifliydi. Yıllar oradan buraya getirdi beni.

Neler oluyor Birand? Türkiye'nin yakın tarihini belgelemiş, 21 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül hakkında belgeseller yapmış, sayısız ünlüyle konuşmuş bir gazetecisiniz. Daha önce de pek çok eleştiri oklarına hedef olmuştunuz. Ama Kanal D haber bülteninde anchorman olarak görüneceğiniz duyulduğu andan itibaren medya dünyasında ortalık karıştı. İlk günün reytingleri tökezleyince rakip kuruluşun Sabah gazetesinde "Ali Kırca-Mehmet Ali Birand maçında Birand nakavt oldu" diye gözünüz morartılmış bir resimle birinci sayfa konusu oldunuz. Bazı internet sitelerinde hakaret içerikli yazılarla karşı karşıya kaldınız? Neden oldu bütün bunlar?

Ben de anlamadım. Herhalde insanlar başka bir şey bekliyorlardı. Ama ben buyum.. Benim konuşmam böyle, habere yaklaşımım böyle.. Ben kendimim kısaca ve böyle devam edeceğim.

Yoksa bir çekememezlik filan mı söz konusu?

Yoo.. Neden çekememezlik olsun? Çünkü ayrı ayrı işler yapıyoruz. Benim başka bir kariyerim var, başka insanların başka kariyerleri..

Peki ilk günkü reytingden yola çıkılarak yapılan bu "tek gözü morarmış, nakavt olmuş Birand" portresi için ne diyeceksiniz?

Doğrusunu söylemek gerekirse ben yıllardır böyle şeylere alıştım. "Eğer öyle görüyorsa, o şekilde hissediyorsa öyle yazması hakkıdır" diye düşünüyorum..

Gazetenin birinci sayfasında kendinizi öyle görünce insan olarak üzülmediniz mi?

Hayır üzülmedim. İlk reaksiyonum şu oldu. "Demek böyle görmüşler, ben nerede hata yaptım? Yaptığım işte bir değişiklik gerekir mi?" Her olaydan kendime mutlaka bir ders çıkartırım. En acı eleştirmenim Cemre'dir (Birand'ın eşi) Yaptığım her işi "şurası iyiydi, burası kötüydü" diye tak tak yüzüme vurur. Bu nedenle hiç üzülmüyorum artık.

"GAMZE ÖZÇELİK SÖYLEŞİSİ KÜÇÜK BİR YOL KAZASI OLDU"

Peki Cemre hanım çok konuşulan, çok reyting alan ama çok eleştirilen Gamze Özçelik röportajı için ne dedi?

O röportajda en doğru teşhisi Cemre yaptı. "Galiba bu kızla hangi konuda konuşacağınızı daha önceden berlirlememişiniz. Sen başka bir konu için ekrandaydın, o başka bir konu için" dedi.

Bu çok açıktı. Gamze Özçelik dizi setinden sizin canlı yayınınıza bağlandı. Belli ki o gece başlayacak dizisi için sorular sorulacağını sanıyordu.


Ben ise doğal olarak o konuyu konuşacak diye..

Gamze Özçelik'e "Birand size şunları soracak" diye baştan söylenmemiş miydi?

Canlı yayın telaşı içinde o hata olmuş. Bugüne kadar yaklaşık binin üzerinde söyleşi yaptım. Bu tip olaylar son derece basittir ve herkesin başına gelebilir.

Açıkça söylemek gerekirse ilk sorunuz gerçekten tuhaf kaçtı: "Her şeyin bir iyi bir de kötü yanı vardır, Türkiye'de herkes senden bahsediyor. Peki sen neresinden bakıyorsun? Kariyerine faydası yok mu bunun? Memnun musun?" gibi bir soru karşısında Özçelik ne söyleyeceğini bilemedi. "Bu işi reklam için mi yaptın?" dokundurması var sorunun altında. Kız ne desin şimdi: "Evet çok memnunum tüm Türkiyeye rezil oldum" demesini mi bekliyordunuz?

Öyle bir şey yaşanmış ki.. Kız mağdur olan bir insan, fakat bir taraftan da konuşmaktan geri kalmıyor. Üstelik onu ekranda canlı yayına çıkardığınız zaman, ortalık böylesine karışmışken, sadece dizisinden söz etmek de olacak iş değil. Gamze söyleşisi benim için küçük bir yol kazası..

"Bu işi reklam için mi yaptınız" anlamına gelen ilk soru göze batmıştı. Bir de "Aileniz zaten fakir, kardeşinizi okutuyorsun. Çalışmak zorundasın" dediniz. Bunda bir ima var mıydı. Yani "her şey reklam için mübahtır" ya da başka bir konuda bir ima?

Kesinlikle yoktu. Bunu yanlış anladı. Bu kız aslında çalışan bir kız, yani profesyonel bir kız. Ailesinden paralar alıp yan gelip yatan bir insan değil. Kazandığı paralarla kardeşini okutan bir insan.

Yani siz onu onore etmek isterken..

Evet.. O yanlış anladı.. Ama olur böyle şeyler. Ben Saddam Hüseyin ile söyleşi yaptım, yanlış anladı küplere bindi, birşey olmadı, Margret Tahtcher ile konuşurken sorumu unuttum bir şey olmadı. Bu tip olaylarla her zaman karşılaşırız.

- Belki de bir açığınızı arıyorlardı, ondan bu kadar çok yüklendiler o röportaja...

Böyle işlere soyunduğun zaman bunları normal karşılaman lazım. Bir açık mutlaka arayacaklar. İlk defa bir anchorman için bu kadar çok konuşuldu, bu kadar çok yazı yazıldı. Hakaretlerin dışında ılımlı eleştireler de vardı. Aslında medya bana haksızlık etmedi, yol gösterdi.

UFUK GÜLDEMİR'İN BİRAND KAMPANYASI...

- Habertürk'teki Birand analizi gerçekten hakaret içeriyordu. Bu neden oldu?

Ufuk Güldemir'in o yazısı benim için büyük soru işaretidir. Çok ayrıntısına giremem, çünkü adliyeye düşmüş bir olaydır.

- Güldemir'i mahkemeye mi verdiniz bu yazı nedeniyle?

Evet. Ufuk yıllarca bana ağabey demiş olan ve çok sevdiğim bir insandı. Evleneceği kızın CNN Türk'te işten çıkarılmasını benden bildi. Oysa hiç ilgim yoktu. Kendisine hiç yakışmayan o korkunç kampanyaya başladı.

- Nedenin bu olduğunu size kendisi mi söylemişti?

Evet, sonra da o yazılara başladı. Ben Ufuk açısından üzüldüm. Bu kalitede bir insan değildi bana göre.

- O yazıda bir de Kanal D ve CNN'in ekipmanlarını kullanarak kendi şirketinize belgeseller çektiğiniz suçlaması vardı. Bu doğru mu?

Tümüyle yalan. Oğlum, Umur Prodüksiyon şirketinin başında. CNN Türk'te "Yaşam Sevinci" programını yapıyor. CNN Türk'ün stüdyosunu kullanıyor. Başka nerede yapacak? Sokakta mı yapacak? Onun kendi kameraları, montaj seti var. Ayrıca böyle bir sorun varsa, o Kanal D ve CNN Türk'ün sorunudur. Ufuk Güldemir'in değil...

- Kanal D'de haberlere başlarken "reyting savaşına girmeyeceğim" dediniz. Gerçekten yok musunuz bu savaşta?

Bu savaşa girseydim Ata Türk'ün ölümünü sadece yedi dakika verir miydim? Diğer kanallar yarım saate yakın işlediler bu konuyu. Hem reyting rekorları kırıp hem ilkeli program yapamazsınız.

- Gamze Özçelik olayı ile Ata Türk'ün ölümü arasında ne fark var ki? Bir açıdan ikisi de magazin malzemesi...

Bizim tutumumuz belli. 40 dakikalık bültenin içinde dünyadan ve Türkiye'den insan haberleri veriyoruz. Bunu isteyen bize gelsin, yoksa başka kanala gitsinler.

- Ya size kimse gelmezse?

Gelmezse ben giderim. Ben kendimi değiştiremem. Mehmet Ali Birand'ı bu saatten sonra başka bir kılığa sokamazsınız.

"ALTAYLI ÖNCELERİ BANA DESTEK VERDİ AMA SONRA NE OLDUĞUNU BEN DE ANLAYAMADIM"

- Kanal D'ye geçişiniz, Fatih Altaylı'nın oradan ayrılıp Sabah'a gitmesine neden oldu. Onunla yaptığım bir söyleşide "Birand'ın gelmesini ben istedim" demişti. Geçen hafta da "Mehmet Ali'nin başarılı olamayacağını ilk geldiği zaman söylemiştim ama Arzuhan Yalçındağ ile Ertuğrul Özkök 'olur' demişlerdi" diye yazdı. Hangisi doğru?

İşin başında Fatih bana yakınlık gösterdi, destek verdi. Sonra iş döndü bu noktaya geldi. Ne olduğunu ben de çıkaramadım.

- Yani sizin Kanal D'ye gelmenize Fatih Altaylı mı ön ayak olmuştu?

İşi Fatih'le birlikte götürecektik. Haberi bilen bir insan, benim ondan yararlanmam doğal. "Patron kim olacak" diye bir sorun yoktu aramızda.

- Peki sonra neden böyle oldu?

Bunu Fatih'e sormak lazım. Bir şeye kızdı ya da kırıldı. Ben bilmiyorum.

- Emin Çölaşan da aleyhinize yazan yazarlardan biri...

Onun görüşü öyle, onu yazıyor. Yıllar bana çok şey öğretti. Aleyhime de olsa başkalarının yazılarını okumayı, ders çıkartmayı öğrendim. Hepsini mutlaka okurum. Haklı bir yönü varsa defterime kaydederim.

- Çölaşan'ı da okuyor musunuz?

Tabii..

- Yıllar önce, TRT döneminde devleti maddi olarak zarara uğratmaktan yargılanmış ve mahkum olmuştunuz. Çölaşan da bunu defalarca yazmıştı. Neydi o olay?

1980'lerde yaşanmış bir bürokratik vizyon kazasından başka bir şey değildi. Benim dışımda tamamen prodüksiyonla ilgili bir olaydı. 90'ların başında o günün şartlarında bir problem olarak karşıma çıktı. Böyle uzun bir yolda böyle yol kazalarına göğüs gereceksiniz. Başka çareniz yok.

- Mehmet Ali Birand'ı Ali Kırca ile kıyaslıyorlar. Böyle bir kıyaslamayı kabul ediyor musunuz?

Ali Kırca ile kıyaslanmaktan onur duyarım. Kendini ispat etmiş, birikimi olan ciddi bir insan. Ali, ana haber sunma devamlılığı ile bir alışkanlık yaratmış bir isimdir. 32. Gün'ü de beraber başlatmıştık zaten.

- Reha Muhtar "Bak Mehmet Ali" diye televizyon haberciliği konusunda ders verircesine bir yazı yazmış. Okudunuz mu?

Okudum. Reha'nın dediklerinin içinde doğru olanlar da var. Ama ben başka bir tür haber bülteni yapmaya çalışıyorum. Reha'da başka haber bülteninin tarifini veriyor. Kendine göre haklı ama benim yapmak iestediğim o değil. Reha Muhtar'ı okur ve ciddiye alarım.

- Bütün bu eleştirileri okuyorsunuz ve kızmıyor musunuz?

Ona buna kızmakla vakit geçirdiğiniz zaman kendi işinizi yapamazsınız. Ben kendi yaptığım işe bakıyorum ve gerçekten çok işim var. Yazı yazıyorum, haber bülteninde yorum yapıyorum, haber bülteni sunuyorum, radyoda program yapıyorum.

- Üstelik bunların hepsini bir gün içinde yapıyorsunuz. Kaç yaşındasınız Mehmet Ali Birand?

63...

- Yorulmadınız mı? Neden bütün bu uğraş?

Son günlerde Türkiye'de en çok konuşulan konulardan biri Kanal D haber ve Mehmet Ali Birand. Bu bana memnuniyet veriyor.

- Ama bunların bir kısmı eleştiri...

Ne kadarı eleştiri olursa olsun, konuşulmuş olmak çok önemli. Eğer kimse konuşmayıp, kimse farkına varmasaydı asıl o zaman üzülürdüm. Demek bir farklılık getirdim ki insanlar konuşuyor. Gündeme oturmaktan, gündem olmaktan çok memnunum. Eleştirilerden de memnunum. Çünkü ders alıyorum