BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  POLİTİKA

Gül, Kaddafi'ye Saddam'ı hatırlattı!

Türkiye Libya'daki gelişmeleri yakından izliyor. Cumhurbaşkanı Gül'den Kaddafi'ye çağrı var.

Abone ol

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Libya'yı yönetenlerin görevlerini bir an önce bırakmasını aksi takdirde ülkenin talan edilme riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtti ve Muammer Kaddafi'nin tutumunu değerlendirerek, 'Saddam' hatırlatmasında bulundu. Gül, ayrıca operasyona katılan bazı ülkeleri de fırsatçı olarak niteledi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ''Libya'daki bu gelişmenin kısa süre içerisinde kan dökülmeden neticelenmesi Türkiye için çok önemlidir. Bu açıdan da aslında Libya'yı şu anda yönetenlerin bir önce görevlerini bırakmaları bu işi kolaylaştıracak ve kendi ülkelerinin başkaları tarafından talan edilmesine de fırsat vermeyecektir'' dedi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Gana'ya hareketinden önce Atatürk Havalimanı'nda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Gül, ''Türkiye'nin Libya'ya ilişkin kırmızı çizgisi nedir? Kontrolün NATO'ya geçmesi diyebilir miyiz?'' şeklindeki soru üzerine şunları kaydetti:

''Kuzey Afrika'daki Müslüman ülkelerde olup bitenler aslında temel hak ve özgürlüklerle ilgili bir konu. Türkiye olarak biz daima halkların özgürlüğünü, temel hak ve özgürlükleri, hukukun üstünlüğünü hep savunmuşuzdur. Baskıcı rejimlerle baskıcı liderlerin daha uzun bir süre bugünkü dünyada yönetimde kalamayacaklarını açıkça her zaman söylemişizdir. Libya ile ilgili gelişmenin aslı budur. Dolayısıyla Libya'daki bu gelişmenin kısa sürede neticelenmesi, kan dökülmeden neticelenmesi Türkiye için çok önemlidir. Bu açıdan da aslında Libya'yı şu anda yönetenlerin biran önce görevlerini bırakmaları bu işi kolaylaştıracak ve kendi ülkelerinin başkaları tarafından talan edilmesine de fırsat vermeyecektir. Irak'ta olup bitenleri, Saddam'ın davranışlarını hatırlarsanız, bunlar bir şekilde tekrarlanabilir.

Gül, NATO'nun, tarihin en büyük savunma örgütü olduğunu dile getirdi. NATO'nun sivil ve askeri kanatlarının birkaç gündür, gece gündüz toplantı halinde olduğunu ifade eden Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Başında da söylediğim gibi, esas amaç, halkların özgürlüğü ve onların da diğer ülkelerde olduğu gibi baskıdan uzak yaşaması söz konusu iken, maalesef bazı ülkelerin bir fırsatçılık içinde olduğu da açıkça gözükmektedir. Daha düne kadar bu diktatörlerin en yakınları ve onlardan faydalanmak için kendi halklarının bile tasvip etmediği işleri yapanlar, bugün bazı aşırı davranışlar içerisindeler ve şüpheler uyandırmaktalar ve gizli niyetler şüphesi uyandırmaktadır. Bütün bunlar işte NATO'nun da zaten gece gündüz hem sivil hem askeri kanadında tartışılmaktadır. Türkiye gayet ilkeli bir politika izlemektedir bütün bu olaylarda. Belki kısa vadede bunlar tenkit edilebilir bazıları tarafından ama uzun vadede Türkiye'nin daima haklı olduğu, hem insanlar, halklar tarafından hem de yönetimler tarafından görülecektir. Türkiye, bu ilkeli politikasına devam edecektir''

Cumhurbaşkanı Gül, bir başka soru üzerine, anayasa tartışmalarının yapıldığını hatırlatarak, ''Yeni bir fırsatın seçimlerden sonra olacağı kanaatindeyim. Türkiye, büyük bir özgüven içerisinde, gelecek dünyanın nasıl olduğunu en iyi şekilde görüp, Türkiye'nin de bu dünyada en onurlu yerini nasıl alacağını görerek hareket etmesi gerekir. Bununla ilgili çalışmaları da izliyorum doğrusu'' diye konuştu.

Abdullah Gül, bir gazetecinin, ''Önce Tunus ardından Mısır'da başgösteren olayların Libya'dan sonra kuzeye doğru genişlediğini görüyoruz. Bahreyn'de Şiiler ve Sünniler arasında bir çatışma var. İran'a da yönelik ciddi planlar olduğuna dair basında yazılar var. Domino taşının sonucundaki ülke İran mıdır'' sorusu üzerine de şunları söyledi:

''Böyle bir şey söyleyemem. İran, bölgenin en önemli ülkesidir. İran, köklü tarihiyle kendine has ilmiyle, kendine has yapısıyla çok önemli bir ülkedir. Unutmayın ki Kuzey Afrika'da ve bazı Ortadoğu ülkelerinde 30-40 yıldır sadece bir insanı bilirsiniz. Bu süre içerisinde İran'da seçimler yapılmıştır. En az 5-6 kez cumhurbaşkanı seçilmiştir, görevleri bitmiştir, yerine de seçilmiştir. İran ayrı bir konudur. Burada en önemli mesele, İslam dünyasının herhangi bir şekilde Şii-Sünni çatışmasına girmemesidir, böyle bir basiretsizlik gösterilirse hem kendi insanlarını hem de kendi kaynaklarını tüketmiş olur. Dolayısıyla böyle bir basiretsizliğin gösterileceğine de hiçbir zaman inanmıyorum. Bütün ülkelerle bütün liderler, yeteri kadar tarihten ders almışlardır''