Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Strazbourg ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilere önemli açıklamalarda bulundu. Gül, AHİM'e karşı mahçup olduğunu söyledi
Abone olCumhurbaşkanı Gül, Dink cinayeti soruşturmalarının 4 yıldır sonuçsuz kalmasını “vahim” olarak değerlendirdi ve şöyle dedi: Eğer Devlet Denetleme Kurulu’nun yapabileceği bir şey olursa tereddüdüm olmaz, talimat verir incelettirim...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, iki günlük Strazbourg ziyareti dönüşünde önemli açıklamalarda bulundu. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayeti için Devlet Denetleme Kurulu düğmesine basmaya hazırlandıklarını söyleyen Gül’ün dönüş yolundaki açıkalamaları ve gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar şöyle....
OLMAZ BÖYLE ŞEY
-Avrupa Konseyi’nde 1915’le ilgili soruları yanıtladınız. Ama hala 2007’de öldürülen Hrant Dink cinayetiyle ilgili sorular cevaplandırılamıyor. Önce onun bir komisyonunu kursak da, 1915’e sonra gitsek daha doğru olmaz mı?
Devlet Denetleme Kurulu(DDK) Türkiye’nin her şeyini ele alıp inceleyecek değil, bir mahkeme de değil. Her problemli işi de DDK’ya sevk edelim diye bir şey mümkün değil. Önemli olaylar olduğunda gerek görülüyor. Dink cinayetiyle ilgili bir dava açıldığı için, mahkemede epey bir merhale katedildiği için böyle bir şey aklımıza gelmedi doğrusu. Ama olmaz diye bir şey yok tabii...
ÖNCE ÇAĞIRIYORUM
-AİHM Türkiye’yi 4 başlıkta mahkum etti. Yaşam hakkından ihlal verdi. İhlallerden biri istihbarat olduğu halde önlem almayanlar için etkili bir soruşturma yürütülmediği nedeniyle mahkum oldu. Doğrudan idarenin tasarruf alanıyla ilgili konularda DDK’nin yetkisi var. AİHM’nin verdiği bu ihlalle ilgili inceleme yaptıramaz mısınız? Trabzon’dan alıp bugüne getiren bir soruşturma talimatı veremez misiniz?
Veremezsiniz diye bir şey yok. Ben bir konu hakkında talimat vermeden önce çağırıyorum, bu sizin alanınıza girer mi diye soruyorum. Girerse, hemen veriyorum talimatları. Açıkçası bu olayın olduğu sıralarda, ondan sonra olsaydı hiç tereddüt etmezdim yine... Mahkemeler son noktalara herhalde geldi, o açıdan söylüyorum...
KONUŞACAĞIM
-Dink’i uyaran MİT görevlileri hakkında hiçbir şey yapılmadı. Bütün bu konular karanlıkta kaldı. Şu an sadece tetikçilerin yargılandığı bir süreç var. Ne Başbakanlık Teftiş Kurulu raporu, ne TBMM Komisyonu raporu yol alabildi? Ciddi olarak devlet içinde asker-sivil gerginliği ya da polis içinde farklı grupların gerginliğine hapsolan bir tablo çıkıyor karşımıza, sözü üzerine..
-Ankara’ya gidince konuşacağım. DDK bir sorgulama, insanların ifadelerini alma kurulu değil. DDK araştırmalar yapıyor, sonunda hazırladığı raporu savcılığa, başbakanlığa ilgili kurumlara gönderiyor. Bilmiyorum yapabilecekleri bir şeyse, tereddüt etmem doğrusu. Bir taraftan göz göre göre cereyan etmiş... Bunu geçenlerde de açıkça söyledim. Diğer taraftan, yargılamada bir aksaklık söz konusu olursa bu ayrı bir utanç olur şüphesiz ki... Ben gidince konuşacağım. Eğer DDK’nın yapabileceği bir şey olursa tereddüdüm olmaz doğrusu... Tabii bunların şaibe bırakması çok önemli. İkincisi, herhangi bir şekilde buna benzer olayların tamamen olmamasını garanti etmenin yolu da bunları tam aydınlatmaktan geçiyor.
VAHİM DURUM
-4 yıl oldu, idari soruşturmaların hepsi boşlukta kalmış. Tam bir keşmekeş, yorumuna...
Vahim bir durum tabii...
-Hiçbir kamu görevlisi bundan dolayı bedel ödemiş değil... AİHM’nin Türkiye’yi böyle bir konuda dolayı mahkum etmesini nasıl karşılıyorsunuz?
Tabii ki hazmedemem... Şundan dolayı hazmedemem... Böyle bir konuda, böyle bir konu, böyle bir mahkumiyet bizim başımızı dik tutmaz. Şimdi söylüyorum işte... Zaten kendi vatandaşını koruyamamışsın. Oradaki ihmaller belli. İkincisi, insanlar yakalanmış ama yakalanmış olmasına rağmen, bu kadar süre geçmesine rağmen her şey daha neticelenmemiş. Bu bizim için büyük bir zaaf, tabii çok mahcubiyet... Kendimi çok mahcup hissederim açıkçası, çıkıp da savunmam yani “hayır biz her şeyi doğru yaptık şöyle yaptık da böyle yaptık” diye gerekçe bulmamam. Bunların olmaması lazım.
MAHCUP HİSSETTİM
-Mahkeme kararını duyduğumuzda ne hissettiniz?
Mahcup hissettim...
-Bu cinayet, sizin Cumhurbaşkanlığınıza giden yolun önüne set çekmek için de işlendi..
Bunlar, bu tip şeyler hiçbir zaman Türkiye’yi onurlandırmaz, tam tersine mahcup eder. Bir de mahcup olmayıp pişkinlik gösterirsen, o zaman daha kötü bir durum ortaya çıkar. Bunların Türkiye’ye zararı çok büyük Türkiye içinde ve dışında Türkiye imajına zararı, Türklük imajına zararı o kadar büyük ki... Bunları telafi etmek için dünya kadar uğraşsan edemezsin... Bunlar daha çok eski dönemin şeyleri... Bunlar bir daha Türkiye’nin karşılaşmaması gereken şeyler...
-Gül, Devlet Denetleme Kurulu Başkanı’nı çağıracak, yapabileceği yolunda mütalaa verirse, talimat mı vereceksiniz Dink cinayeti konusunda? sorusuna da;
“Evet” yanıtını verdi.
Herkes her mevkiye gelecek, göreceksiniz
Cumhurbaşkanı gazeetcilerin, “AB Genel Sekreterliği’ne sınavı bir Ermeni asıllı vatandaş kazandı, Danıştay iki yıldır bu sınava yürütmeyi durdurma verdi. İki yıldır AB Genel Sekreterliği’ne bu çocuk girmesin diye eleman aldırtmıyor” hatırlatmasına şöyle yanıt verdi: “ Olur mu böyle bir şey yaÖBöyle bir şey utanç verici olur, kendi kendimizi reddetmek olurÖ Ama size bir şey söyleyeyim, ileride belki duyarsınız, bütün bunları arkada bırakacak ve bu memlekette kıymetli bütün vatandaşların Müslüman ya da Müslüman olmayanların eşit olduklarını ve herkesin her mevkiye gelebileceğini yakında göreceksiniz... Şimdi bu kadarını söyleyeyim.”
Türkiye’nin en köhneleşmiş yapısı açıkçası yargı...
KAMU REFORMU
Yerinden yönetim konusuyla ilgili olarak Türkiye’de büyük bir fırsat kaçtı. Bir Kamu Reformu vardı. Bu aslında çok iyi bir şekilde hazırlandı. Bölgesel Kalkınma Ajansları kuruldu. Kalkınma Ajansları Türkiye’nin ‘üniter yapısı’na aykırı diye durduruldu.
-Kim, hangi güç durdurdu?
Şimdi bu konuya girmeyeyim. Beş sene durdu iş. Şimdi hangi ile giderseniz göreceksiniz, o ilin en parlak, en vizyoner bürokratları Kalkınma Ajansları’nda çalışıyor. O kadar güzel çalışmalar yapıyorlar ki... Ben Türkiye’nin Kamu Reformu’nu muhakkak yapması gerektiğine inanıyorum...
ANAYASA MAHKEMESİ
Bireysel başvuru hakkı Anayasa Mahkemesi’ne verilirken bunun hiçbir zaman yüksek mahkemelerin temyiz makamı gibi olmayacağı zaten söylendi. Yüksek Mahkeme’nin verdiği bir kararı doğru mu, yanlıs mı diye temyiz edecek bir makam olmayacak dendi. Bu zaten çok tartışmalı bir konuydu, Anayasa Mahkemesi’ne verilmeli mi verilmemeli mi sorusu... Bununla ilgili hazırlanan taslaklar nedir görmedim henüz. Meclis’e yeni verildi sanıyorum.
HİZBULLAH TAHLİYELERİ
Burada durum çok açık... Bir tarafta tutukluluk süresi uzun diyorsun, diğer tarafta 10 yılı yeterli görmüyorsun. Bir tezat içindeyiz. Türkiye’nin en köhneleşmiş yapısı açıkçası yargıÖ Yargının objektif bir biçimde reformlara tabi tutulması lazım. Avrupa’daki bütün yüksek mahkemelerin önündeki dosyaların belki de 10 misli kadar dosya Yargıtay’ın önünde bekliyor. Amiyane bir tabirle asacaksan as, keseceksen kes, serbest bırakacaksan bırak derler değil mi?
OMBUDSMANLIK VAR
-‘Avrupa ülkelerinde Yargıtay’ın önüne bizimki kadar dosya gitmiyor’
Doğru gitmiyor... Orada istinaf mahkemeleri var, ombudsmanlık varÖBizde her şey otomatik olarak en yüksek mahkemeye çıkıyor... Türkiye’de herkes yurt dışına gider, askerler gider Nato çerçevesi içinde. Kaymakamların her biri yurtdışında bir yıl master yapar. Emniyet müdürleri içinde o kadar çok masterlı doktoralı olan var ki Öğretim üyeleri zaten öyledir. Bir tek dışarıyla irtibatı olmayanlar bizim hakimlerdir. Biz Avrupa İnsan Hakları Mahkmesi’ne aday seçeriz. Hep Dışişleri’nden gider. Ben Dışişleri Bakanı’yken israr ettim, böyle şey olur mu dedim. Burası mahkeme, bana fiili hakimlik yapan üç kişi bulun dedim lisan bilen. Bulamadılar, yok. Bunun bunun üzerine hariciyeden değil üniversiteden aday gösterdik... Kaç yıldır yeni yeni kontenjan veriyoruz, hakimlerimizin yurtdışına master yapmaya gitmeleri için... Öyle ki, hala bir pasaport alıp yurtdışına gitmemiş hakimleriniz var.