BIST 10.025
DOLAR 35,16
EURO 36,68
ALTIN 2.956,54
HABER /  GÜNCEL

Gül barış ışığını güçlendirmeliyiz dedi

Başbakan Gül TRT'den yaptığı halka sesleniş konuşmasına, gerçekleri tüm açıklığıyla sizinle paylaşmak istiyorum diye başladı.

Abone ol

Başbakan Abdullah Gül, Irak krizinde gelinen nokta, Türkiye'nin konumu, ABD'ye verilen destek, bundan sonra yapılacaklar ve olabilecekler konusunda TRT'den ulusa sesleniş konuşmasına, "Gerçekleri tüm açıklığıyla sizlerle paylaşmak istiyorum" diyerek başladı. "Irak bize ırak değildir. Yani uzak değildir. Komşumuzdur... Toprak bütünlüğüne önem verdiğimiz, tarihi ve kültürel bağlarımız olan bir toplumdur. Orada akrabalarımız, kardeşlerimiz vardır" diyen Başbakan Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: "Perşembe günü TBMM önemli bir karar aldı. Bu bir savaş kararı değildir. Bu karar, savaşın bizlere zarar vermesini önlemek için alınmış bir karardır. İnisiyatif alarak başlattığımız barış çabalarınıdaha etkili sürdürmeye imkan ve fırsat hazırlayan bir karardır. Biz hala barış ümidimizi koruyoruz. Barış çabalarımızı ısrarla sürdürüyoruz. Çünkü biz barışa inanıyoruz, barışın faydasına inanıyoruz. Kan dökülmesin, gözyaşı akmasın istiyoruz. Samimiyetle istiyoruz." Barış çabalarını sürdürürken iki kesimden birbirine zıt tepkiler aldıklarına işaret eden Başbakan Gül, şunları söyledi: "Bir yandan birtakım kişiler savaşa gözü kapalı destek vermemizi istiyorlar. 'Daha ne duruyorsunuz? Geç kalıyorsunuz' diyorlar. Bu söylediklerinin ülkemiz çıkarlarına yapacağı zararı düşünmüyorlar. Bu kişiler, savaşın milletimize geçmişte verdiği zararları hiç hatırlamıyorlar. Diğer yandan da bizim aktif barış politikamızı anlayamayıp bizi savaş taraftarı gibi göstermeye çalışanlar var. Bu çevreler önce bizim barış çabalarımızı hafife aldılar. Gariptir, aynı kişiler şimdi döndüler, bizim en kötü ihtimal için, ülkemizin çıkarlarını korumak için yaptığımız hazırlıkları savaşa destek olmak gibi göstererek saptırmaya çalışıyorlar. Bu çevreler sanki barış için yaptığımız hiçbir şey yokmuş gibi kolayca suçlamalarda bulunuyorlar. Ama artık herkesin anlaması gereken bir şey var. Gün sorumsuz beyanlarda bulunma günü değil, ülkemizin milletimizin çıkarları için birleşme günüdür, dayanışma günüdür. " Meclis içindeki ve dışındaki tüm partileri her fırsatta bilgilendirdiklerini, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile üç kez görüştüğünü anlatan Başbakan Gül, "Meclis içinde meclis dışında demeden herkesle görüştüm. Olanları anlattım. Olacakları anlattım. Olanca çıplaklığıyla anlattım. Bu konuda hep şeffaf olduk" dedi. "Üç Temel İlke Belirledik" Hükümetlerinin güvenoyu almasından sonra yıllardır ülke gündeminin ana maddelerini oluşturan üç önemli dış politika meselesi ile AB, Irak ve Kıbrıs konularıyla ilgilenmek zorunda kaldıklarını belirten Gül, şöyle devam etti: "Geçtiğimiz iki ay içinde bu üç mesele etrafında son derece aktif bir diplomatik çaba içinde olduk. Sizler bunları takip ettiniz. Seçimin ertesi gününden başlayarak gece demeden, gündüz demeden yollara koyulduk. Uzun mesafeler katettik. Her yerde Türkiye konuşuldu, hem de iyi şeyler konuşuldu. Bunları lütfen hatırlayınız. Bunları ülkemiz için yaptık. Sizler için, güzel bir gelecek için yaptık. Şimdi Irak işi her türlü sorunumuzun önüne geçti. Hükümetimiz Irak meselesi konusunda üç temel siyasi ilke belirledi. Bunlar üç halkadan oluşuyor: Dünyada barışı hakim kılma, bölgede barış ve istikrara katkı, Türkiye'nin ulusal çıkarlarını gözetmek. En geniş halka dünyada barışın sürdürülmesi. Türkiye, bu barış ilkesi çerçevesinde dünyanın birçok kriz bölgesinde askeriyle, polisiyle barış misyonu üstlendi. Çoğumuzun farkında olmadığı bir gerçek bu. Bugün ülkemiz, Afganistan'dan Angola'ya, Doğu Timor'dan Kosova ve Filistin'e kadar dünya barışına en çok katkı veren ülkelerden birisi." "Biz barış istiyoruz. Ülkemiz o yüzden dünyanın neresinde ve hangi ülkesinde olursa olsun kitle imha silahlarına karşıdır" diyen Başbakan Gül, şunları söyledi: "Bu açıdan, BM Güvenlik Konseyi'nin 1441 sayılı kararını desteklediğimizi ifade ettik. Bu kararın uygulanması konusunda başta BM olmak üzere ABD ve diğer müttefik ülkelerle temasımızı sürdürüyoruz. Bu işbirliğinin sınırlarını da uluslararası meşruiyet ilkesi olarak belirledik. İkinci halka bölgede barıştır. Bölgede barış ve istikrarı sağlama ilkemiz, dünyada barış ilkemiz ile bir bütünlük oluşturuyor. Dünya barışı, ancak bölgemizdeki barışa katkı sağlıyorsa anlamlıdır. Dünyada barış çabaları, bölgede istikrarsızlık doğurmamalıdır. Üçüncü halka, ülkemizin bu gelişmelerde barış içinde olmasıdır. Burada temel ilkemiz, ulusal çıkarlarımızın korunmasıdır. Milli menfaatlerimiz, dünyada ve bölgemizde barış sağlanırsa gerçekleşir. Ancak bizim dışımızda gelişebilecek olaylar, eğer ülkemizin çıkarlarına yönelik sonuçlar doğuracaksa, bütün alternatifleri gözetmek ve bu alternatiflere hazırlıklı olmak zorundayız." Beş Koldan Aktif Barış Diplomasisi "Ulusa Sesleniş" konuşmasında, hedeflerinin, öncelikle ve son ana kadar barışçı çözüm olduğunu söyleyen Gül, bu hedefe doğru aynı anda beş kol üzerinden aktif bir barış diplomasisi yürüttüklerini kaydetti. Gül, şöyle konuştu: "Bir, ABD ve müttefiklerimiz; iki, Irak; üç, bölge ülkeleri; dört, Avrupa Birliği; beş, Birleşmiş Milletler. Bunlardan birincisi, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana sürdüregeldiğimiz stratejik ortaklık çerçevesinde ABD ile yürütülen temaslardır. Bir taraftan karşılıklı istişareler sürdürülürken diğer taraftan da muhtemel bir savaşın sonuçlarından duyduğumuz kaygılar, her düzeyde Amerikalılar'a ifade edildi. İkinci kol, muhtemel bir savaştan en büyük zarar görecek olan komşu Irak ile yürütülen temaslardır. Irak ile her düzeyde sürekli temas halinde olarak barışçı bir çözüm için katkıda bulunmaya çalıştık. Bu temaslarda, Irak'ın toprak bütünlüğüne verdiğimiz önemi ve Irak halkının çektiği ıstıraplardan duyduğumuz üzüntüyü samimi bir şekilde vurguladık. Ama öte taraftan, Irak'ın uluslararası kamuoyunu ve Birleşmiş Milletler'i ikna edebilmek için daha yoğun çaba sarf etmesi gerektiği konusunda sürekli uyarılarda bulunduk. Saddam Hüseyin'e doğrudan mesaj gönderdik, barış için ciddi çaba göstermesini ısrarla istedik." İki taraf nezdinde yürütülen bu temaslara paralel olarak, üçüncü koldan da bölge ülkelerini harekete geçirebilmek için yoğun temaslar, toplantılar ve görüşmeler gerçekleştirdiklerini bildiren Başbakan Gül, halen de bunların sürdürüldüğünü vurguladı. Çok kısa bir süre içinde Suriye, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve İran'ı ziyaret ettiklerini ve son derece açık ve sıcak görüş alışverişlerinde bulunduklarını bildiren Başbakan Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu temaslarda, bölge ülkelerinin de aynı kaygıları paylaştığını ve barışçı bir çözüm için hala fırsat bulunduğuna inandıklarını müşahede ettik. Bu çerçevede ortak bir zeminin olduğunu gördükten sonra İstanbul'da yapılan dışişleri bakanları toplantısına öncülük ettik. Bu inisiyatif, bölge tarihi açısından da bir ilktir. Bu ülkeler, Irak meselesi ve bölgenin geleceği konusunda ortak bir çözüm yolu ortaya koydular. Bu toplantının sonunda, Irak'ın Birleşmiş Milletler ile işbirliğini artırmasını istedik. Bu vesileyle, Irak'ın toprak bütünlüğü ve ulusal birliğinin korunması konusundaki kararlılığımızı vurguladık. Irak ise maalesef bu çabalarımızı önce reddetti. Ancak bugünlerde ufak da olsa Irak tarafından bazı olumlu değişiklikler görüyoruz. Bu, bizim barış çabalarımızın ne kadar önemli olduğunu gösteren bir gelişmedir. Fakat bu küçük adımların mutlaka daha da büyütülmesi gereklidir." Dördüncü bir koldan da, Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleri ile çok yoğun ve önemli temaslarda bulunduklarını belirten Gül, pek çok Avrupalı devlet adamının Türkiye'ye geldiğini, bu devlet adamlarının, Türkiye'nin aktif barış politikasına destek verdiklerini kaydetti. Bütün bu süreç içinde bir çok Avrupalı yetkili ile sürekli istişarelerde bulunduklarını ifade eden Gül, birkaç defa İngiltere Başbakanı Tony Blair ile görüştüklerini, Blair'ın da barış çabalarına destek verdiğini söyledi. Başbakan Gül, beşinci bir koldan da, genelde Birleşmiş Milletler, özelde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeleri ile temas halinde bulunmaya devam ettiklerini, BM Genel Sekreteri Kofi Annan ile defalarca görüştüklerini bildirdi. "Türkiye İzleyen Değil, İzlenen Devlet Oldu" "Bütün bu iletişimi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Türkiye bu çabasıyla herkesin takdirini topladı. İzleyen değil, izlenen devlet olduğunu gösterdi" diyen Gül, bu çabaları, girişimleri ve yapılanları gören hiç kimsenin Türkiye'nin savaş istediğini ve savaşa destek verdiğini söyleyemeyeceğini dile getirdi. Başbakan Gül, şöyle devam etti: "Bir kere daha tekrarlıyorum: Biz bu bölgede bir savaş olmasını asla istemiyoruz. Türkiye'nin bugüne dek yaptığı, tarihteki misyonuna uyarak, barışı bu bölgenin adı yapmaya gayret göstermektir. Bu çalışmada, devletimizin bütün kurumları, görülmemiş bir uyum ve enerjiyle çalışıyorlar. Cumhurbaşkanımız, meclisimiz, kamu kurumlarımız, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, dışişlerimiz, gece gündüz demeden bu barış çabasına katkı sağladılar, sağlıyorlar. Önümüzdeki bayramda da sizler için çalışmaya devam edecekler. Bu çalışma, gelecekteki bayramlarımızı gerçek anlamda bayram yapmak içindir. Çok iyi biliyorum. Bu çabalarımız, bu arzumuz, başından beri sizlerin de beklediği, desteklediği ve istediği şeylerdir. Bu çabalarımız bitmemiştir. Barış ışığı varoldukça, Türkiye o ışığı güçlendirmek için daima her türlü çabayı gösterecektir." "Dünya savaşlarını, Körfez Savaşı'nı yaşamış bizler biliyoruz ki bu bölgedeki hiçbir savaş bize, komşularımıza ve akrabalarımıza hayır getirmemiştir" diye konuşan Gül, savaşın ne olduğunu bilenlerin barış için her yolu, her çareyi, her açık kapıyı değerlendirdiğini kaydetti. Başbakan Gül, hükümetin bugüne kadar bunu yaptığını ve yapmaya devam edeceğini ifade ederek, aksine beyan ve iddiaların ise "haksızlık" olacağını belirtti. "Sizlere Açık Konuşmam Gerekiyor" Barışın en az savaş kadar somut gerçekler üzerine inşa edilmesi ve barışı getirecek adımları sonuna kadar atmak gerektiğini dile getiren Başbakan Gül, şunları söyledi: "Sizlere açık konuşmam gerekiyor: Bütün bu çabalara rağmen, barış ümitlerinin tükendiği an da gelebilir. Savaşın kaçınılmaz olduğu noktaya kadar hem barış ışığını canlı tutmaya, hem de en kötü ihtimale karşı hazırlıklı olmaya devam edeceğiz. Biz, komşumuzda yangın çıkmadan, o yangını engellemeye çalışıyoruz. Ama yangın çıktığında onu söndürmek için, mahalleye yayılmaması için tedbir almak da lazımdır. Bugün bizim yaptığımız da budur. Bugün barışa hizmet için çok gerçekçi olmak gerekiyor. Birinci gerçek, barışı son ana kadar korumada kararlılığımızı, gücümüzü, enerjimizi kullanmaktır. İkinci gerçek ise sizlerin ve bizlerin istemediği gelişmelere karşı hazırlıklı olmaktır. Ülkemizin ve sizlerin geleceği için asla hafife alamayacağımız bir gerçek de işte budur. Irak'taki durumla ilgili duruşumuz değişmiş değildir: Tükenene kadar barışı hakim kılmak. Barış tükendiğinde de savaşın zararlarından milletimizi korumak. İşte bunun için bir yandan çabalarımızı sürdürürken, bir yandan tedbirlerimizi zamanında alıyoruz. Milli Güvenlik Kurulu'nun geçen haftaki toplantısında alınan tavsiye kararı, bu önemli gerçeği yansıtıyor." "Türkeyi'nin Savaşı Olmayacak" Başbakan Gül, TBMM'nin geçen Perşembe günü istenmeyen muhtemel gelişmelere karşı Türkiye'nin ulusal çıkarlarını korumak üzere bir karar aldığını ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı : "Önümüzdeki günlerde ortaya çıkacak gelişmelere göre, ülkemizin çıkarları ve selameti açısından da yeni tedbirler alınabilir, gerektiğinde bunları da tereddütsüz alacaktır. Bunlar, savaş izni veren değil, yanıbaşımızdaki gelişmelere hazırlık teşkil eden kararlardır. Evet, Irak'taki herhangi bir savaş, Türkiye'nin savaşı olmayacaktır. Ama geçmişte olduğu gibi, ülkemizin ekonomisine, devletimizin güvenliğine, refahına zarar veren bir durumla da Türkiye'yi baş başa bırakmayacağız. Türkiye bu coğrafyanın yabancısı değildir. Aksine, bu coğrafyanın neredeyse bin yıllık sicilini elinde tutan bir güçtür. Türkiye bu bölgede savaşı isteyen bir ülke de değildir. Aksine, bölgeye barış, adalet ve uygarlık getirmiş bir tarihin mirasçısıdır. Barış çabamız kadar, istenmeyen gelişmelere hazırlık yapmamız bu büyük mirasın olduğu kadar, bugünün gerçeklerinin de bir gereğidir. Bu hazırlık, aynı zamanda geleceğin Türkiyesi'ne hazırlıktır. Bu düşüncelerle önümüzdeki Kurban Bayramınızı candan tebrik ediyorum. Temennim, bu bayramın barışın bayramı olmasıdır. Allah, bölgemizde ve dünyamızda barışı tesis etmek için sürdürdüğümüz çabalarımızda bizlere yardımcı olsun."