Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Avrupa Birliği'nin Türkiye'nin üyeliği ile ilgili alacağı kararı değerlendirdi. Gül, AB'nin dürüstlük sınavında olduğunu söyledi.
Abone olDışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Türkiye'nin Kopenhag Kriterleri'ni gerçekleştirdiğine inandıklarını belirterek, ''Eğer objektif olmayan, dürüst olmayan bir karar alınırsa, uzun vadede bunun neticeleri Avrupa Birliği (AB) için de çok büyük olur. Başta AB, tüm inandırıcılığını kaybeder'' dedi. Gül, Koç Üniversitesi Sevgi Gönül Oditoryumu'nda, bugün sona eren ''NATO Gençlik Zirvesi''nin kapanış oturumunda konuştu. Gül, oturumdaki konuşmasının ardından da zirveye katılan gençlerin sorularını yanıtladı. Bir öğrencinin, ''Türkiye'nin, AB kriterlerini yerine getirmedeki son durumunun ne olduğunu, Türkiye'nin AB'den müzakere tarihi alamamasının AB ve Türkiye açısından etkilerinin neler olacağını'' sorması üzerine Gül, Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin önemli bir olay olduğunu, bunun hem AB ülkeleri, hem de Türkiye açısından önem taşıdığını vurguladı. Türkiye'nin kültür, din, nüfus, ekonomi olarak önemli ve büyük bir ülke olduğunu anlatan Gül, Türkiye'nin AB sürecinin 1963 yılında başladığını, bazı kişilerin ise bunu zihninde tutmayarak Türkiye'yi AB'ye yeni üye olan Doğu Avrupa ve Baltık ülkeleri ile aynı kategoriye koymaya çalıştığını bildirdi. Türkiye'nin AB sürecinin 40 yılı aşkın süreyi kapsadığını kaydeden Gül, Türkiye'nin AB ile 10 yıla yakın bir süredir Gümrük Birliği ilişkisi içinde olduğunu ve Fransa, Almanya, İngiltere ile arasındaki gümrüklerin kaldırıldığını ve serbestliğin olduğunu söyledi. AB'ye yeni alınan bazı ülkelerin, birlikle daha yeni gümrük birliği ilişkisine girmeye başladığına dikkati çeken Gül, Türkiye'nin AB'ye üyeliği konusunda 2002 yılındaki zirvede, 2004 yılı sonunda müzakerelere başlama tarihinin tesbiti konusunda karar alındığını da hatırlattı. Abdullah Gül, bu kararda AB ilerleme raporunun olumlu olmasının da ifade edildiğini belirterek, ekim ayında açıklanacak ilerleme raporunun da bu açıdan önem taşıdığına işaret etti. DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİ Geçmiş Türk hükümetleri ve kendi hükümetlerinin AB kriterlerinin yerine getirilmesi için çok önemli adımlar attığını dile getiren Gül, ''kendi hükümetlerinden birçok Avrupalı'nın 'reformist hükümet' olarak bahsettiğini'' anlattı. Komisyon üyeleri ve AB liderlerinin birçoğunun da bunu bildiğini belirten Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Türkiye'nin Kopenhag Kriterleri'ni gerçekleştirdiğine inanıyoruz. Ancak bununla Türkiye'de demokratikleşme süreci durmamıştır. Demokratikleşme süreci devam edecektir. Şimdi AB Komisyonu, eminim ki gayet objektif ve dürüst bir şekilde bu durumu tespit edecektir. Bunları da ekim ayındaki raporlarına yansıtacaktır. Diğer ülkelere nasıl davrandılarsa, Türkiye'ye de aynı şekilde davranacaklarına inanıyorum. Türkiye, girmek istediği kulübün şartlarını yerine getirmiştir. Eğer objektif olmayan, dürüst olmayan bir karar alınırsa, uzun vadede bunun neticeleri AB için de çok büyük olur. Başta AB tüm inandırıcılığını kaybeder. AB, dünyada önemli bir rol oynayacak, bir organizasyon, bir birlik olmanın dışında kalır. AB, sözlerini yerine getirmeyen, mutabakatlarını tanımayan bir birliğe döner ki, buna ihtimal vermiyorum.'' AB ülkelerinin, İstanbul'daki NATO Zirvesi'nde Türkiye'nin kapasitesi, zenginliği, büyüklüğü, modernliği ve değerlerini gördüklerini hatırlatan Gül, ''Böyle bir fırsatın subjektif bir şekilde kaçırılacağına ihtimal vermiyorum'' dedi. Abdullah Gül, AB'nin olumsuz bir kararının Türkiye'ye yansımasının da büyük olacağını ifade ederek, Türk halkının ''Ne yaparsanız yapın, bizi almazlar'' diye düşüneceğini söyledi. Türk halkının zihnine bu durumun yerleşeceğini vurgulayan Gül, böyle bir olumsuz gelişmeyi muhtemel görmediğini de bildirdi. Gül, bu nedenle Türkiye'nin üzerine düşeni yapacağını, AB'nin de kendi üzerine düşeni yapması gerektiğini kaydetti. BÜYÜYEN PASTADAKİ PAY Abdullah Gül, bir öğrencinin, ''Konuşmanızda Türkiye'nin büyük bir ülke olduğunu söylediniz. Türkiye'nin AB'ye üye olması güç dengelerini sarsacaktır. Avrupa ülkeleri buna müsaade edecekler mi?'' şeklindeki sorusu üzerine, Türkiye'nin nüfus, kültür, ekonomi olarak büyük bir ülke olduğunu yineleyerek, AB'ye yeni katılan ülkelerle kıyaslanamayacağını vurguladı. Türkiye'nin 40 yıllık AB sürecinde büyük bir ülke olduğunun zaten ortada bulunduğunu anlatan Gül, şunları kaydetti: ''Türkiye AB'ye girerse diğer ülkelerin pastası küçülecek sanılıyor. Kesinlikle bu böyle olmayacak. Türkiye o pastayı büyütecek. Türkiye'nin kapasitesi AB'nin pastasını büyütecektir. Biz de büyüyen bu pastadan kendi payımızı alacağız. Ama diğer ülkeler de büyüyen pastadan paylarını alacak. Bunun çalışmalarını gerek biz, gerekse AB ülkeleri yapıyorlar. Türkiye AB'ye girerse, Türk ekonomisinin katkısı kesinlikle pozitif olacaktır. Türkiye, genç nüfusu ile AB'ye dinamizm getirecektir.'' Gül, Avrupa ülkelerinde 2 milyona yakın Türk vatandaşının yaşadığını, bunların da büyük çoğunluğunun o ülkelerin vatandaşlığına geçmediğini hatırlatarak, ''Çünkü buradaki Türkler ülkelerine geri dönmek istiyor. Türkiye AB'ye katılınca, buradaki birçok Türk vatandaşının da geriye dönüşü başlayacaktır'' diye konuştu. - Gül, ''Gençlik Zirvesi''nden çıkışında basın mensuplarının da sorularını yanıtladı. Abdullah Gül, ''Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) türban konusunda verdiği kararı nasıl yorumladığının'' sorulması üzerine, bu konudaki açıklamayı Ankara'da yapacağını söyledi. Bir gazetecinin ''Irak'ta rehin alınan 3 Türk'ün serbest bırakılması konusunda dün kendisinin sivil toplum örgütlerine teşekkürünü açmasını'' istemesi üzerine de Gül, şöyle konuştu: ''Türk-İş ve Hak-İş Kadıköy'de barışçı bir miting yaptılar. Orada şiddetle hiçbir şey olmayacağı, şiddetle yapılacak işlere karşı olduklarını belirttiler. Kendilerini demokratik bir şekilde ifade ettiler ve çağrıda bulundular. Ben yaptığım değerlendirmede kanun dinlemeyen, polisle çatışan, sokaklara dökülen kişileri tabii ki kastetmedim. Her iki kuruluşa bir kez daha teşekkür ediyorum.'' TÜRKİYE'NİN TANITIMI Gül, ''ABD Başkanı George W.Bush konusundaki önlemlerin abartıldığını ve bir bakanın avuç içlerinin kontrol edildiğini'' öne sürerek, ''bunu nasıl yorumladığını'' soran bir gazeteciye ise şu karşılığı verdi: ''O da biraz abartıldı gibime geliyor. Sayın Bakan'la sayın Bush'un eşi yan yana oturuyordu. Yani ben anlamadım. Herhalde bunlar işin biraz magazin tarafı. Sayın Bakan, sayın Bush'un eşiyle oturup, şeref konuğu olarak orada durduysa, eli arandı, cebi arandı gibi haberleri doğru bulmuyorum.'' Abdullah Gül, bir başka gazetecinin ''NATO Zirvesi'nden Türkiye umduğunu bulabildi mi?'' sorusu üzerine de, ''Tabii ki buldu. Türkiye'nin böyle bir tanıtımını milyarlarca dolar verseniz yapamazdınız. Sadece bu açıdan bile baksanız Türkiye'nin kazancı çok büyüktür. Bunun etkileri önümüzdeki yıllarda çok daha büyük olacaktır'' dedi.