İngiltere'de yayımlanan Guardian gazetesinde MINT ülkelerini konu alan bir analizde, birkaç yıl öncesine kadar yatırımcıların hücum ettiği Türkiye'nin artık daha dikkatli yaklaşılan ülkeler arasına girdiği belirtiliyor.
Abone olGuardian gazetesinde, Türkiye'nin aralarında olduğu 'ikinci kuşak' gelişmekte olan ülkeler grubuyla ilgili iki sayfalık bir özel haber yer alıyor.
MINT (İngilizce'de darphane) kodlaması, dört ülkenin baş harfinden oluşturulmuş: Meksika, Endonezya (Indonesia-Endonezya), Nijerya ve Türkiye.
Haberde, 13 yıl önce Batılı yatırımcılara BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) ülkelerini işaret eden ekonomist Jim O'Neill'ın bugün MINT ülkelerini dikkate değer bulduğu aktarılıyor.
Guardian, MINT ülkelerinin ortak özelliklerini şöyle tarif ediyor:
"Hepsinin bolca genç işçi sağlayan büyük ve artan nüfusları var. Gelecek on yıllarda birçok gelişmekte ülke yaşlanan ve daralan nüfusları tarafından acımasızca düşük büyüme oranlarına sürüklenirken, bu onlara hızlı büyümede yardımcı olacaktır.
"Ayrıca hepsi yakınlarındaki büyük pazarlardan avantaj sağlayabilecekleri çok iyi coğrafyalarda konumlanmış haldeler; Endonezya Çin'e yakın, Türkiye Avrupa Birliği'nin kıysında ve Meksika ABD'nin kapı komşusu."
"Nijerya'nın coğrafi avantajları o kadar gözler önünde değil belki ama kıtada sürekli bir güçlü büyüme dönemi yaşanırken, Avrupa ekonomisinin bağlantı merkezi olma potansiyeline sahip."
ING Investment Management ekonomisti Tanweer Akram, parasını bazı gelişmekte olan ülkelerden çıkaran yatırımcıların, "cari hesap açığı, hedefin üstünde enflasyon ve büyüme durgunluğu nedeniyle kırılgan olan" ülkelerden kaçındıklarını belirtiyor.
Bu tanımdan hareketle Guardian, birkaç yıl öncesine kadar yatırımcıların hücum ettiği Türkiye ve Endonezya'nın artık daha dikkatli yaklaşılan ülkeler arasına girdiğini kaydediyor.
Haberde, enflasyonun %8 kapısına dayandığı Türkiye'ye IMF'nin faizleri %2,5 yükseltme çağrısı yaptığı hatırlatılıyor.
'Türkiye'nin namı, yolsuzluk kriziyle darbe yedi'
Yolsulzuk Guardian muhabiri Constanze Letsch ise özel habere sunduğu analiz yazısında, sağlanan istikrar nedeniyle örnek gösterilen Türkiye'nin bu "namının" yolsuzluk kriziyle darbe yediğini anlatıyor.
Analizde, AKP'nin 2002'de iktidara gelmesinin ardından enflasyonun %100'ler düzeyinden tek haneli sayılara düştüğü, gayri safi yurtiçi hasılanın ise %45 arttığı hatırlatılıyor.
Ekonomi ortalama %4'ün üzerinde büyürken, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın arka arkaya üç seçimi kazandığını anlatan Letsch, Türkiye'nin en değerli varlığı olan siyasi istikrarın, bakan istifalarına sebep olan yolsuzluk soruşturmaları ile sarsıldığını dile getiriyor.
AKP'nin "paklık" iddiasına ve yolsuzluğu sona erdirme vaadine gölge düştüğünü belirten muhabir, Türk lirasının büyük değer kaybettiğini dile getirirken, Bilgi Üniversitesi'nden Prof. Asaf Savaş Akad'ın görüşüne başvuruyor. Akad, döviz kurunun ekonominin durumunu değil psikolojik algılamayı yansıttığını belirterek, ülke ekonomisinin geleceği hakkında konuşmak için erken olduğunu söylüyor.
Analizde, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in, "makroekonomik temellerin güçlü, bankacılık sektörünün ve kamu maliyesinin güçlü" olduğu sözeri de aktarılıyor.
Analizin son bölümünde, Türkiye'nin yerel seçimlere ve ardından Cumhurbaşkanlığı seçimine hazırlandığı hatırlatılarak, Bahçeşehir Üniversitesi'nden Prof. Seyfettin Gürsel'in görüşüne başvuruluyor.
Gürsel, seçim sonuçlarını tahmin etmenin güç olduğunu belirterek, AKP'nin %43'ün altında oy alması halinde Erdoğan'ın başkanlık seçimini kazanmasının ve parlamento seçimlerinde başkanlık sistemine geçiş için gerekli anayasal değişiklikleri sağlayacak çoğunluğu elde etmesinin çok zor olacağını ifade ediyor.
Bu arada, Times gazetesinde, yolsuzluk soruşturmaları sonrasında yüzlerce polis ve savcıyı görevlerinden kaydırdığı hatırlatılarak, sırada yargı bağımsızlığını ve internete erişimi kısıtlamaya yönelik yasal düzenlemeler olduğu belirtiliyor