Greenpeace'in raporundaki verilere göre, en tehlikeli sebze-meyve Türkiye’de mi?
Abone olTÜRK domatesi başta olmak üzere tarım ürünleri ihracı çeşitli kez “İnsan sağlığına zararlı kalıntı” tespitiyle sekteye uğramıştı.
Türkiye buna rağmen 2011 yılında 2 milyar 339 milyon dolarlık sebzemeyve ihracatı gerçekleştirmişti. Dünyaca ünlü çevre örgütü Greenpeace üyeleri, 2009-2010 yıllarında farklı ülkelerin farklı bölgelerindeki süpermarket, manav, perakende ve toptan satış yerlerinden 76 çeşit sebze ve meyve satın alarak bunları uzmanlara inceletti.
Test edilen ürünlerin bir kısmında, sınırın üzerinde kimyasal madde tespit edildi. Araştırma sonucuna göre, incelenen ürünlerin yüzde 50’sinde zararlı organizmaları engellemek amacıyla tarımda kullanılan “pestisit” türü kimyasal maddelere rastlandı.
“En fazla kimyasal maddenin kullanıldığı ürünler” listesinin başında ise ortalama 24 kimyasal maddenin tespit edildiği Türkiye’de üretilmiş biber yer alıyor. İkinci sırada 10 kimyasal maddeyle yine Türkiye’de yetiştirilen armut var. Üçüncü ise ortalama 9 kimyasal maddeyle Türk üzümü. Türkiye’de yetiştirilen kabak ve greyfurt da “sakıncalı” listesine alınanlar arasında. İnceleme sonucuna göre, bu ürünlerdeki pestisit miktarı sıklıkla AB tarafından belirlenen kimyasal madde sınırının üzerinde. Rapor sonuçlarını nasıl yorumlamalı? Soframızda tehlike mi var? Denetimler yeterli değil mi? Organik tarım ürünü tüketmek çözüm mü? Herkes ulaşabilir mi? İşte farklı görüşler...
‘Üç üründe kalıntı çıkınca ‘Tehlike var’ demek haksızlık’
Türkiye Ziraatçiler Derneği Genel Başkanı İbrahim YETKİN ALMANYA’da Tarım Bakanlığı’na bağlı bir kurul tarafından yapılan bir araştırma bu; kaç analiz yapılmış, standartları nedir bilmiyoruz. Ama Türkiye’nin Almanya ile yaptığı anlaşmalar gereği zaten belli limitler, derecelendirmeler, ilaç kalıntılarıyla ilgili bilimsel yüzdeler, referans rakamlar var. Tarımürünü ihraç edilirken Türkiye çıkışında bunlar zaten analizden geçiyor; hadi onu geçtik Almanya girişinde de denetimyapılıyor. Bu nedenle bu rakamlarda bir gariplik var. Ayrıca biz Almanya’ya sadece armut, üzümve biber ihraç etmiyoruz. Bir yığın ürün var, sadece üç üründe limitin üzerine çıkıldığı söyleniyor. Bu, “Türkiye’nin ihraç ettiği bütün ürünler böyledir” anlamına gelmez. “Tehlike vardır” denmesi doğru değil, bu Türkiye için haksızlık olur. Türkiye tarım ilaçlarını reçeteyle satan Avrupa’daki tek ülke. Ama şayet böyle bir durum varsa karşılıklı bildirimler yapılır, bu ürünler geri gelir ve imha edilir. Prosedür böyle işler.
Türkiye 146 ülkeye meyve sebze ihraç ediyor, dünyada ilk 5’e giriyor. Ama diyelimki doğru, kalıntı çıktı. O zaman biz de eksikliklerimizi giderir, denetimleri sıklaştırırız. Üreticiden sofraya giden zincirde çok ciddi yaptırımlar uygularız.
Bu raporun temel çıkış noktası aslında endüstriyel tarımın yaygınlaşması ve insanları organik tarıma teşvik etmek. Buna ben de katılıyorum,maalesef ne kadar destek versek de organik tarımı artıramıyoruz. Üretici ikna olmuyor,maliyetler yüksek. Ama ürünlerin tamamı zararlıdır, tehlike, eyvah demek haksızlık olur.
‘Olumsuzluk da yok, şikâyet de’
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI:
ÜLKEMİZ menşeli taze meyve ve sebzeler, AB’ye ihraç edilirken giriş noktalarında sistematik olarak kontrole tabi tutulmaktadır.
AB tarafından incelemeye tabi tutulduğu söylenen biber, armut, kabak ve greyfurt gibi sebze ve meyvelerde 2011 yılı ihracatımız 2.4 milyar dolar olup, yapılan bu ihracatta zirai ilaç kalıntısı aranmasına yönelik gerçekleştirilen resmi kontroller sonucunda, herhangi bir olumsuzluğa rastlanmamış ve hiçbir resmi şikâyet alınmamıştır. Diğer taraftan son yıllarda Rusya Federasyonu ve AB ülkelerine ihraç edilen meyve-sebzelerin, ilaç kalıntısı nedeniyle geri dönmemesi, bakanlığımızın ortaya koyduğu “tarladan sofraya” izlenebilirlik mekanizmasının etkinliğinin kanıtıdır.
Bakanlığımızın gıda güvenilirliğine yönelik olarak, hem yurtiçi hem de ihracatta, zirai ilaç ve diğer kimyasal kalıntısı için yaptığı takip ve kontroller aynı sıklık ve titizlikle devam etmekte olup, yurtiçinde tükettiğimiz ve ihraç ettiğimiz ürünlerde gıda güvenilirliği açısından endişe edilecek bir durum söz konusu değildir.
Dolayısıyla iddialar; mesnetsiz, abartılı ve teknik olarak imkânsızdır. İddialarla ilgili Türkiye’nin hak ve menfaatleri doğrultusunda uluslararası kuruluşlar ve ülkeler nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmaktadır.
‘Soframızda tehlike var, organik tarım teşvik edilmeli’
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Güneşin AYDEMİR:
GREENPEACE’in Avrupa’da yaptığı araştırma, bildiğimiz bir gerçeği bir kez daha çarpıcı şekilde ortaya koydu ve soframızdaki tehlikeyi bir kez daha hatırlattı. Bu araştırma, üretiminde kimyasallar kullanılmayan, organik/ekolojik sertifikalı ürünlerin gıda güvenliği ve sağlığımız için önemini bir kez daha hatırlatıyor. Dernek olarak ekolojik tarım ve ürünlerin yaygınlaşması için uzun yıllardır çalışıyoruz.
Bu zararsız hale getirme stratejimizi de tohumdan tüketiciye ulaşana kadar, üretim ve tedarik zincirinin her aşamasında ele almamız gerekiyor. Topraklarımızı ve doğal kaynaklarımızı koruyan üretim biçimlerinin geleneksel bilgisine sahip küçük üreticimizin haklarının korunmasına ve üretime devam edebilmesi için gerekli şartların oluşturulmasına ihtiyaç var. Doğa dostu ve organik üretim yapan küçük çiftçilerin ürünlerini pazara getirmelerinin önündeki engellerin ortadan kaldırılması gerekiyor.