BIST 9.636
DOLAR 34,65
EURO 36,41
ALTIN 2.933,11
HABER /  GÜNCEL

Gözler, IŞİD’e karşı yeniden Türkiye’de

Rehine krizinin çözülmesinin ardından IŞİD'e karşı kurulan koalisyona katılımı konusunda gözler yeniden Türkiye'ye çevrildi. Öte yandan IŞİD'in Suriye'nin kuzeyindeki saldırılarından kaçıp Türkiye'ye sığınanların sayısının 138 bin olduğu açıklandı.

Abone ol

Rehine krizinin çözülmesinin ardından Irak Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) karşı kurulan koalisyona katılımı konusunda da gözler yeniden Türkiye’ye çevrildi.

IŞİD'e karşı aktif bir askeri tavır almayacağını açıklayan Türkiye'nin, 49 rehinenin serbest bırakılmasının ardından pozisyonunu değiştirip değiştirmeyeceği günün en çok sorulan sorusuydu.

Türkiye’nin önümüzdeki günlerde olası tavrını BBC Türkçe’ye değerlendiren Siyaset, Ekonomi ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı (SETA) Siyaset Araştırmaları Bölümü'nden Galip Dalay, rehineler kurtarılmış olsa bile Türkiye’nin kimi kaygılarından dolayı “ön planda aktif rol almaktan çekineceğini” söyledi.

Türkiye’nin 'üç kaygısı'

Dalay Türkiye’nin “arka planda kalmasının” nedenlerini, “Birincisi; Türkiye, IŞİD'in, Türkiye içerisinde terör faaliyeti yapma ihtimalinin çok yüksek olduğunu düşünüyor. İkincisi; operasyonların, Irak Sünnilerine karşı bir operasyona dönüşür algısını uzak tutmaya çalışacaktır. Üçüncüsü de silah ve askeri teçhizatın PKK’nın eline geçmesi kaygıları” diye sıraladı.

Dalay şu an olma olasılığını “zayıf bir ihtimal” olarak nitelese de Türkiye’nin süreci, “Esad’ı da içeren bir paket programa dönüştürmek isteyebileceğini” ifade etti.

Dış politika ve güvenlik politikası uzmanı Prof. Dr. Celalettin Yavuz ise Türkiye'nin “artık yanlışlardan dönmesi lazım” dedi.

Yavuz, IŞİD'in, Suriye’nin kuzey sınırındaki bölgelerde durdurulamaması durumunda yeni bir mülteci akınıyla karşılaşacağını aktardı.

Yavuz, “Türkiye'nin bunun altından kalkması mümkün değil. Bu yükü paylaşmakta ne ABD, ne Avrupa, ne de Arap ülkeleri hevesli görünmüyor. Hınç ve kişisel kinle dış politika yürütülmez. Bunun için Esad rejimiyle artık uzlaşma yolları aranmalıdır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu da yanlıştan dönmeli çünkü dış politikada mantık esastır. Uzlaşma zemini için de her şey hazırdır. Ortak düşman IŞİD'dir” diye konuştu.

'Tampon bölge' kara harekatı olmadan mümkün değil

Öte yandan SETA Siyaset Araştırmaları Bölümü'nden Galip Dalay, ‘Ankara'nın, IŞİD'e karşı, Kürtlere askeri bir yardım yapıp yapmayacağına’ ilişkin soruya, “YPG'nin varlığı nedeniyle Kobani'ye yönelik olarak Türkiye’nin, ülke içinde insani yardımın ötesinde bir harekete girişeceğini düşünmüyorum. Irak Kürdistanı'na ise insani yardım dışında girişimleri zaten var ama bu da oradakileri tatmin edecek düzeyde değil” yanıtını verdi.

Dalay, Türkiye’nin önümüzdeki günlerde de “tampon bölge” fikrinde ısrar edeceğini kaydetti.

Dış politika ve güvenlik politikası uzmanı Prof. Dr. Celalettin Yavuz ise tampon bölgenin, kara harekatsız oluşturulmasının “mümkün olmadığını” söyledi.

Yavuz, “Suriye ile uzlaşma yaptıktan sonra onların kara harekatına, hava harekatıyla destek verilerek olur mu? Uzun sürer ama olabilir” dedi.

Yavuz, Türkiye’nin, sınırında çok yakın bir tehdit bile olsa Esad rejimiyle uzlaşmadan yapacağı bir sınır ötesi harekatın 'Suriye topraklarını ihlal' anlamına geleceği için uluslararası hukuka aykırı olacağını özellikle vurguladı.

Tampon bölgeyi kendisinin de savunduğunu belirten Yavuz, “Ama Türkiye tek başına orada olmamalıdır. Birleşmiş Milletler (BM) şemsiyesi altında, ortak güçlerle birlikte olursa, buna evet” ifadesini kullandı.

Ankara'da 'Ulusal Güvenlik Toplantısı'

Sınırda hareketli saatler devam ederken Ankara’da da Bakanlar Kurulu ve hemen ardından Ulusal Güvenlik toplantısı yapıldı.

Bakanlar Kurulu sonrası bir açıklama yapan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ‘Türkiye, IŞİD stratejisine karşı bir tavır değişikliğine gidecek mi’ şeklindeki soruya, “Türkiye üzerine düşeni elbette yapacaktır ama akılcı biçimde yapacaktır. Yoksa büyük bir hevesle önünü, arkasını düşünmeden, işin nerede başlayıp biteceğine karar vermeden, hiçbir şekilde adım atmayacaktır” diye yanıt verdi.

Arınç, 2 Ekim'de Suriye ve Irak ile ilgili iki ayrı tezkerenin TBMM’ye geleceğini ve bunların kapsamlı tezkereler olacağını söyledi. Ancak tezkerelerin içeriğine ilişkin bilgi vermedi.

Suriye'de tampon bölge kurulmasına ilişkin de açıklama yapan Arınç, "Tampon bölgenin uygulanabilmesi, BM'nin alacağı kararla mümkün olabilir. Eğer New York'ta BM toplantıları yapılır, bir plan çerçevesinde böyle bir bölgenin kurulması kabul edilirse, Türkiye bunun karşısında ne yapabileceğini elbette planlıyor. Karar çıkmazsa da kendi iç güvenlik tedbirlerimizi alırız” dedi.