BIST 9.634
DOLAR 34,64
EURO 36,50
ALTIN 2.929,75
HABER /  GÜNCEL

Göze, medyadaki çöküntüyü yazdı

Ergun Göze'ye göre medya dünyası yozlaşma kültürünün içinde durmakta. Bu durumda Ergun Göze'yi en çok rahatsız eden süreçlerden birisi de ahlaksal çöküntü...

Abone ol

H.O.Tercüman gazetesinin yazarlarından Ergun Göze "Köpek ısıran insanlar" yazısında medyadaki yozlaşma sürecinin en sert bir şekilde sürdüğünden bahsetti. Göze, bu durumla beraber ortaya çıkan ahlaksal, kültürel, toplumsal çöküntüleri ele aldı. Göze, yazısında bu fikrinden yola çıkarak medya ve eşinsellikle ilgili tespitlerini de şöyle yaptı: KÖPEĞİN insanı ısırması değil, insanın köpeği ısırması haberdir anlayışı basınımızı zaten perişan etmişti. Çünkü bu tam bir tersleşmeydi. Zira, mademki haber böyle olmalıdır diyen basınımız, köpekleri insanlara ısırtmaya, icabında böyle haberler icat etmeye kalktı ve neticede de, bu insanların kendileri de köpek gibi ısırgan olup çıktılar. Çünkü bu kolay bir saha idi. İlim, irfan, fikir, kültür gerekmezdi. Üstüne üstlük, bu tip haberler, zaten cehaletin hakim olduğu muhitlerde daha kalabalık bir muhatap kitlesi bulmakta en ciddi, en fikri, en ilmi haberleri de geride bırakmaktaydı. Zaman içinde bu tatbikat öyle puan topladı ki, değer yargıları da tersleşti: çalmayan namuslu değil aptaldı, kocasını aldatmayan kadın iffetli değil frijitti, en önemli özgürlük zihni değil, seksi özgürlüktü vs. Böylece, köşe yazıları, kahvehane dedikodularına, hamam sohbetlerine, röportajlar ise yatakhane hikayelerine, gazeteler de magazine dönüştü. Artık gazete sütunlarına, en adi mefhumlar, küfürler, en ayıp sayılan kelimeler misafir olmaya başladılar ve bir müddet sonra da misafirlikten ev sahipliğine soyundular. Artık köpek ısıran insanlar da köpeğe dönmüşler, sadece ısırır ve havlar olmuşlardı. Başkasını bulamayınca da birbirlerini ısırmaya ve birbirlerine havlamaya başladılar. Devam ettiler, çünkü insanlar kavga seyretmeyi seviyorlardı ve kendilerinde de başka şey yapacak bir kudret veya sabır vs. yoktu. Buna paralel bir gelişme oldu. Televizyonlar ortaya çıktı. İş iyice görselleşti. Kimindi şu 'Bu iletişim asrında herkes meşhur olacak ama on beş dakikalığına' sözü. Çünkü, görselin temeli yoktu ve modası çabuk geçiyordu. Her zaman yeni görsellikler gerekti. Bu sefer de görsellikte bir yarış başladı. Düşük bel, açık göbek modası bunun edepsiz meyvesidir. İş eşcinselliği tabiileştirmeye, tabii görmeye, kadar gitti. O kadar ki sahnelerde ve ekranlarda eşcinsellere gün doğduğu gibi, eşcinsel olmayanlar bile, yumuşak taklidi yaparak ekranda biraz daha kalmaya uğraşır oldular. Ütülü bir sima KENDİLERİNE verilen görev icabı, biraz ciddi konuların sularında kürek çekmek zorunda kalan bazı kişiler de işe başka bir yönden yanaştılar. Mesela, sanki onları insan sınıfı dışına çıkaralım diyen varmış gibi eşcinsellerin insan haklarını savunmayı üzerlerine aldılar. Bunu da yapabilirler de, sosyolojik, psikopatolojik gerçeklerin ve adaletin iffetine tecavüz etmemek şartıyla. Geçen cuma günü bir televizyonda, Avrupa Birliği'ne girmek tezini savunmak şehvetiyle yanıp tutuşan ve fakat bunu, marazi bir intizamla ütülü simasının ve hiçbir fikri ve ilmi referans taşımayan baskılı cümlelerin arkasına gizleyerek yapan Ali Bayramoğlu, muhatabının AB'nin eşcinsellik karşısındaki tutumunu öne sürmesi üzerine, Sen işi kültür bakımından alıyorsun bu iş bir kültür işi değildir diyerek, gerçekler ve ilim ormanının bütün çamlarını bir hamlede deviriverdi. Kültürün en basit tarifinde bile insanların ve toplumların davranış şekillerinin de bulunduğunu, cinsel sahadaki davranışların ve tercihlerin de hem bu tarif çerçevesinde, hem de ahlaki ve sosyolojik bakımdan bir toplumun kültürünün bir parçası olduğunu inkar etmenin, Avrupa Birliği taraftarı olmayı savunan zatın, ahlaki yapısından önce, zihni ve akl” yapısı hakkında şüpheler vereceği açıktır... Allah'ın bir hikmeti veya kendi tercihleri icabı olarak bu durumda olan insanlarımızın büyük bir kısmının bile bu zatla ayni fikirde olmayacaklarını düşünmekteyim... Eşcinselliğe ilgi BU zat, en mükemmel yanlış diye isimlendirilebilecek olan konuşmasının bir yerinde de böyle ahlaki bir düşünce ileri sürmeyi kaba milliyetçilik olarak vasıflandırmaktan da çekinmedi. Bu sözde sanki kendisinin ince bir milliyetçilikle alakası varmış gibi bir hava veriyordu. Tam aksine, öyle bir ilgisi asla yoktu. Eşcinselliğe gelince semavi dinlerin ve kutsal kitapların hepsi eşcinselliği gayritabii bir afet olarak ilan etmişlerdir. Dünyadaki üç semavi dine mensup insan, buna böyle inanır, insanlık tarihi de bunu böyle anlatır... Avrupa içinde de ekseriyet buna inanır. Onlarda mı kaba milliyetçi? Avrupa'da eşcinsellerin nikah kıyar hale gelmesi ise, sanayileşmenin, teknokrasinin, materyalist ahlakı azgınlaştırması ve klasik ahlakı ayaklar altına almasının zehirli ürünüdür. Bu birleşmenin aileyle ne alakası var? Sayın Bayramoğlu görülmektedir ki AB'ye ve eşcinsellere gösterdiği sempatiyi milliyetçiliğe ve klasik ahlaka göstermemektedir. Biz ise onun bu durumuna düşmektense, yani çok kaba bir materyalist olmaktansa, kaba da olsa milliyetçi olmayı, AB'ye gireceğiz diye milli kültür ve ahlakımızı baş tacı yapmaktan vazgeçmemeyi ezel ebet tercih ederiz. Demek ki önce iş köpeğin insanı ısırması, sonra insanın köpeği ısırması ve nihayet yazarların milli ahlaka ve kültüre kadar, gerçekleri dişlemesine geldi. Geldi de milli ahlakın ve kültürün ne zararını gördünüz be kardeşim. H.O.TERCÜMAN