Elvan'ın 5 bin metrede başarısız olmasının ardından medyayı duyarlı olmaya davet eden Deniz Gökçe, bugün kalemini duyarsız kalan spor medyasına batırdı.
Abone olDeniz Gökçe'nin sitem dolu yazısı şöyle... Esas spor medyası kifayetsiz! Hay sizin hayallerinize! Medyamız gene harikalar yaratmakta. Dün basında Olimpiyatlar ile ilgili olarak iki ana tema tartışılmakta idi. Efendim hayallerimiz gerçekleşmemiş, yönetici ve teknik adamlar kifayetsizmiş, teşkilat başarısız imiş! Bunu söyleyenler dış müsabakalara neyi tatmin için gittiği belli olmayan spor ulemaları! Birincisi, Elvan'ın 5000 metre performansı sonrası antrenörünün kifayetli olup olmaması ve bundan hareketle de Türk atletizm antrenörlerinin kifayetli olup olmaması tartışması. Bu tartışmayı ise çekiç atma şampiyonumuz Eşref Apak'ın antrenörü Artun Talay'ın büyük bir alçak gönüllülükle nerede ise altı aydır gündemde tuttuğu 'Ben Eşref'i buraya kadar yetiştirdim. Bundan sonra daha iyi bir teknik adam gerekli!' tezi başlattı. İkinci tartışma ise barajı aşan her kişinin Atina'ya götürülüp bir sürü insanın orada 'nal topladığı' ve 'kaynak israfı' tezi ve buna bağlı olarak da spor yönetimimizin kifayetsiz olduğu tezi. Acıdır ki sporda sınıfta kalan ne antrenörler ne de sporcular. Sporda sınıfta kalan spor medyasındaki bazı kişiler! Biz nereden çıktığı belli olmayan bir 'uzmana' inanırız, o da işkembeden atar! 'Kifayetsizler!'. Yahu baylar bayanlar, şu anda Olimpiyatların sadece yarısını geçtik. En iddialı olduğumuz branşlardan güreş devam etmekte, oradan birkaç madalya çıkartacağız, boksörler de madalya getirecek. Zaten şu anda Sydney'de aldığımız madalyadan daha fazla madalya kazanmış durumdayız, bu işler bittiğinde nerede ise Sydney'in bir buçuk misli madalya almış olacağız. İnsanda bu saçma tezleri ileri sürmek için biraz utanma eksikliği olması gerek değil mi? Atletizmde 1948 yılında harp sonrası ortada pek sağlam erkek atlet kalmamışken aldığımız, rahmetli ve efendi insan, iyi sporcu Ruhi Sarıalp'in atlamalarda bronz madalyası var. 1968 yılında ise uzun mesafe koşularına barajsız girilirken aldığımız üstün sporcu ve özverili kıymet İsmail Akçay'ın maraton dördüncülüğü var. Bunun dışında tıkımız yok. Son iki dönemde Fikret Ünlü ve Mehmet Ali Şahin'in Bakanlık ve Kemal Mutlu ve Mehmet Atalay'ın Spor ve Gençlik Genel Müdürlük dönemlerinde Olimpiyat'ın esas branşı olan atletizmde bir Avrupa şampiyonu, bir dünya ikincisi, bir dünya rekoru, bir olimpiyat dördüncülüğü çıkarttık. Bugün de 1500 metrede finale kalıp bir madalya daha alabiliriz. Ciddi şekilde de 5000'de madalya şansımız vardı, kullanamadık, ama bu sporun bir parçası. Ama kim diyebilir ki 22 yaşındaki Eşref başarısızdır? Eşref dünyada kendisinden daha tecrübeli ve daha uzağa çekiç atan tam 14 kişi mevcutken, ilk dörde girdi ve 30 santim daha atsa madalya ile dönüyordu! Bu atlet son bir yıldan biraz fazla bir dönemde mesafesini 70 metreden seksene çıkartmış iken ve Olimpiyat'larda da ortalama derecesini atmışken, nasıl başarısız olabilir? Ya diğer barajı geçenler? Atlete 'Barajı geç Olimpiyat'a götüreyim!' demişsin, o da barajı geçmiş, nasıl götürmezsin Olimpiyat'a? Kaldı ki insanlar müsabaka yapmadan en üst düzeye çıkabilirler mi? Yapılması gereken atlet, teknik adam ve yöneticilere methiye yazıp, medyaya hesap sormak, biz ise çalışan, koşan, atlayan güçlük çekeni hırpalayıp, ense yapıp ahkam kesenleri alkışlıyoruz! Değerli sponsorlar, mesela Vestel, mesela ENKA, mesela NİKE, siz lütfen bu saçma sapan yorumlara kulak asmayın! Mehmet Yurdadön'e hep beraber destek verelim! Kaynak: Akşam Gazetesi