Teknoloji ve gizli çekim merakı sonucu İstanbul’un en büyük alışveriş merkezlerinde yeni bir pazar oluştu.
Abone olŞarkıcı Gülben Ergen’in İlyas Atak ile mahrem görüntülerinin bulunduğu kasetin kamuoyuna yansımasının ardından, Sultanbeyli Belediye Başkanı Yahya Karakaya’ya da kasetli şantaj yapıldığı iddiaları ‘gizli çekim’ konusunu gündeme getirdi. Şantaj ve güvenlik amaçlı kullanılan gizli kameralar Tahtakale, Doğubank ve Karaköy’deki elektronik alışveriş merkezleriyle sokaktaki tezgahlarda satılıyor. Bu sektörde faaliyet gösteren 30’un üzerinde elektronikçi, iki tane de üretime geçmiş yerli fabrika bulunuyor. Özellikle ev, işyeri güvenliği ve izleme amaçlı tercih edilen kameraların çoğu yurtdışından kaçak yollarla piyasaya sokuluyor. Kanuni düzenleme bulunmamasına karşın, elektronikçilerin açıktan satış yaptığı Çin, Taywan, Kore malı parmak kameralar 50–100 dolara alıcı buluyor. Gümrük duvarlarını kaçak yollarla aşan bu tür teknolojik cihazların kullanımı ise denetlenemiyor. Telsiz vericili ya da kablolu satılan kameralar bir kibrit kutusuna bile sığabiliyor. 30 ile 200 metre mesafede telsizli kayıt alıcısı ve videosu ile birlikte 10 saate kadar görüntüyü kesintisiz kaydeden bir gizli kamera ekipmanı yaklaşık 600 dolara mal oluyor. Gizli çekimlerde kullanılan kameralar, casus kamera (spaycam) ve pinhool (iğne deliği büyüklüğünde) olmak üzere ikiye ayrılıyor. Casus kameraların Türkiye’ye giriş izni var; ancak kravat iğnesine, bir çiçek buketinin içine bile monte edilebilen pinhool kameraların yurda sokulması yasak. Buna karşın Karaköy, Eminönü ve Tahtakale piyasasında her tür kamera bulunabiliyor. Gizli görüntü almak veya fotoğraf çekmek için üretilen en ilginç ürün ise 500 dolara satılan Casio marka kol saati kameralar. Saat kameralar 30 saniyelik görüntü, 200’e yakın da fotoğraf çekebiliyor. Özel dedektif Kriminal Psikolog Uzman Doktor Joseph Erdem, Çin ve Kore malı casusluk malzemesi olarak bilinen kameraların piyasaya girmesiyle gizli çekim ve kameralara olan merakın arttığını söyledi. Erdem, beş yıl önce İngiltere ve Hollanda’da üretilen ekipmanların Türkiye pazarına girdiğini; ancak kaçak yolla girmesi ve daha ucuza mal olması sebebiyle Uzakdoğu ülkelerinden gelen malların halk tarafından da rağbet gördüğünü belirtiyor. Yasal bir düzenleme yapılmamasına karşın, satılan parmak kameraları bıçağa benzeten Erdem, “Herkesin evinde bıçak var, bunu sokakta yanınızda taşırsanız suç teşkil eder. Kameralar da öyle, şantaj ve gizli çekim amaçlı kullanıldığında suç teşkil ediyor. Devletin bu kameraların hangi şartlarda kullanılabileceğini düzenlemesi gerekiyor.” dedi. Tahtakale’de satış yapan bir esnaf, piyasada parmak kamera olarak bilinen gizli kameraların ev ve işyerine ucuz güvenlik sağlamak isteyenlerce alındığını, kötü niyetli kullanımın ise tamamen kişilere bağlı olduğunu vurguluyor. Ses dinleme olaylarıyla ilgili mahkemelere bilirkişilik yapan İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Dr. Berk Üstündağ, son dönemdeki boşanma ve sanayi hırsızlığı davalarında gizli çekimlerin delil olarak sunulmaya başlandığını kaydetti. Üstündağ bu durumu, işyeri sahiplerinin çalışanından, evlerde de bakıcı ile eşlerden birinin diğerinden şüphelenmesi durumunda gizli kamera kullanmayı tercih etmesine bağlıyor. Üstündağ’ın dikkat çektiği nokta, gizli kameraların, yangın ve duman dedektörlerinin içine, otel odalarına, hatta tuvalet veya yatak odası gibi yerlere kimsenin haberi olmadan yerleştirilmesi. Banka, mağaza, alışveriş merkezi, işyerleri için yerleştirilen güvenlik kameralarının teknoloji sayesinde avuca sığacak kadar küçülmesi, caydırıcılık amacı dışında izleme ve şantaj amacıyla da kullanılmasını beraberinde getiriyor.