Giresun'a birde burdan bakın...
Gülnur yeşilbaş giresun'a gitti, gezdi, gördü ve bilinmeyenleri ve en ilginç yönleri ile giresun'u yazdı..dere boyunca dar ve virajlı bir yoldan tırmanıyoruz. hava serin ama nemli. çevre yemyeşil. dağınık bir yerleşim. dik yamaçların hemen kenarına yapılmış evleri her gördüğümüzde “buralara nasıl...
Gülnur Yeşilbaş Giresun'a gitti, gezdi, gördü ve bilinmeyenleri ve en ilginç yönleri ile Giresun'u yazdı..
Dere boyunca dar ve virajlı bir yoldan tırmanıyoruz. Hava serin ama nemli. Çevre yemyeşil. Dağınık bir yerleşim. Dik yamaçların hemen kenarına yapılmış evleri her gördüğümüzde “Buralara nasıl çıkıyorlar, nasıl yaşıyorlar?” diye soruyoruz kendi kendimize.
Doğu Karadeniz’in fındık diyarı Giresun’dayız. Alabildiğine yeşil. “Kirazın ana yurdu” diye de adlandırılır Giresun. Bazı tarihçiler ismini de, Yunanca kiraz anlamına gelen Kerasus veya Keresea kelimelerinden aldığını söyler. M.Ö. 74 yılında Romalı komutan Lucullus Doğu Karadeniz bölgesine yaptığı seferde batıda bilinmeyen yabani kiraz ağaçlarını görmüş ve Roma’ya geri dönerken kiraz fidanları götürmüş. Böylece kirazın Giresun’dan dünyaya yayıldığı rivayet edilir. Japonya’nın kiraz üretim merkezi olan Sagae şehri ise kirazın ana yurdunun Giresun olmasından dolayı Giresun’u 1988 yılında kardeş şehir ilan etmiş. Kiraz meyvesi son yıllarda Giresun’da önemini büyük ölçüde kaybetmiş, yerini fındığa bırakmış.
Türkiye’yi taşa kazıyan Şahinkaya
Rotamız Keşap ilçesinin tepesindeki Şahinkaya… Kaya üzerinde Türkiye haritası şeklini görmeye gidiyoruz. Bir köyü geçince otobüs için yolun uygun olmadığını düşünüp, tırmanışa yürüyerek devam ediyoruz. Hava kapalı, hafif yağmur çiseliyor. Ama olsun. O zorlu tırmanışta bizi serinletiyor. Otlara, ağaçlara dokunup çevreyi fotoğraflayarak keyifli bir yürüyüş yapıyoruz. Kimileri bu yokuşlu tırmanışı ta baştan terk ediyor. Yol üzerinde birkaç evin sakinleriyle selamlaşıyoruz. Uzun bir yürüyüşten sonra Şahinkaya’ya ulaşıyoruz. Türkiye haritası şeklini almış doğal bir kaya. Ortada kocaman bir mağara oyuğunu başkent Ankara’ya benzetiyor kimileri. Görüntüler alındıktan sonra grubun bir bölümü daha tepeye çıkmak için devam ederken, biz küçük bir grup geriye dönüyoruz. Burada her yerden su fışkırıyor neredeyse. Küçük berrak bir derenin başında köylülerden biriyle sohbet ediyoruz.
Amcaya veda edip köy kahvesinde mola veriyoruz. Çamlıca Köyü kahvesinin sakinleri oturdukları sandalyeleri hemen yeni gelen bu davetsiz misafirlere bırakıyorlar. Dikkatimi çeken kahvenin yanındaki kemerli bir köprüyü soruyorum. Tarihini kimse bilmiyor. Çok eski yerleşimlerden kalma bir yapı. Köprüyü geçince de değirmen var.
Kahveci değirmenin hikâyesini anlatıyor. 21. yüzyılın Giresun’unda bu dağ köyünün sakinleri ihtiyaçları için ektikleri mısırlarını, bu değirmende öğütüp un yapıyorlar. İçtiğimiz çayları ödemeye sıra gelince almıyorlar. Turiste alışık olmadıklarını anlıyoruz. Misafirden çay parası alınmaz.