Gidin artık..!
Toplum olarak ya çocukluğumuzdan edindiğimiz deneyimlerden ya da çevremizden gördüğümüz kadarıyla, şiddeti tanıyorduk.
Bu günlerde ise halk; kendi ortak gücünün devlet şiddeti olarak kendisine döndüğüne tanık oluyor. Bütün bunları “eyvallah” diyerek hafızasına yazıyor.
Halk, bu günlerin uzun vadede OLASI etkilerinin de farkında!
Her ihtimali göze alıyor ve ülkenin demokratikleşmesi için birbirine sıkı sıkıya kenetleniyor.
Sizin bilmem kaç kişilik “akil adamlar” grubunun yapamadığını halk kendi inisiyatifi ile yapıyor; birleşiyor, kaynaşıyor büyüyor!
Türk Milletinin ortak kanaati şudur;
Bir korku imparatorluğu kurdunuz ve koşulsuz itaat edilmesi gerektiğine kendinizi inandırdınız.
Her konuda en doğruyu kendinizin bildiğine, en güzel şeyleri ancak kendinizin yapabileceğine inandınız.
İnsanların demokratik haklarını nerede ne zaman kullanabileceklerini de yine en iyi bilen sizsiniz!
Öyle ya; Siz Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanısınız!
İster asar, ister kesersiniz!
Bunu bir 23 Nisan töreni sırasında koltuğunuzu sembolik olarak küçük kız çocuğuna (öğrenciye) devrettiğinizde bizzat sizden duymuştuk.
“İster asar, ister kesersin!”
Halktan gelen itirazları şiddet yöntemleriyle bastırma, sindirme eğiliminize bakılırsa halkın önünde zorlu ve uzun bir süreç var.
Bir tarafta birbirine kenetlenmiş toplumun her kesiminden halk, diğer tarafta devletin gücünü halkına karşı kullanmakta tereddüt etmeyecek bir başbakan.
Sizce böyle bir mücadele ne şekilde neticelenebilir?
Çok açık;
Hiç istenmeyen şeyler yaşansa da, çok canlar yansa da kazanan elbette halk olacaktır. Halkına karşı mücadeleye girişmiş liderler ancak geçici üstünlük kazanabilirler ki bu adı üstünde; geçicidir!
Kalıcı olma ihtimali SIFIRDIR!
Tahakkümünüzde olan medya belli ki sizi de yanlış yönlendirmekte. Meydanları doğru okumanızı engellemekte!
Çevrenizdeki dalkavuklar kendi çıkarları doğrultusunda başta siz olmak üzere tüm ülkeye zarar vermekteler.
Dalkavukluk her dönem var olmuştur. İnsanlık var olduğu sürece de kendiliğinden ortaya çıkacak bir kurum olarak var olacaktır!
Onları çevrenizden uzaklaştırınız.
Ancak onlara sırtınızı döndüğünüzde halkın içinde bulunduğu içler acısı durumu görebilirsiniz.
Sizin düşmanınız halk değildir!
Düşman arıyorsanız yakın çevrenize bakınız. Size kim daha çok “sen ağasın, sen paşasın, DÜNYA LİDERİSİN” diyorsa düşmanınızın o olduğundan emin olabilirsiniz.
Onlar halkla aranıza perde çekerek size en büyük düşmanlığı yapmaktalar.
Bu nedenle de söylemlerinizde kullanmanız için önünüze sürülen yalan yanlış bilgiler ağzınızdan çıktığı an iftira olarak önce sizi karalamakta.
Konuşmalarınızda sık sık kullandığınız “camide içki içilmiş, grup seks yapılmış” söylemleri külliyen yalandır.
El insaf!
Kiminin kafatası çökmüş, kiminin yüzü parçalanmış, kiminin maruz kaldığı gaz nedeniyle nefes darlığı içinde kıvrandığı o ortamda insanlar can derdine düşmüş, birbirlerine yardım etmek için çırpınmaktalar.
Bahse konu olan görüntülerin içeriği bundan ibarettir.
O görüntülerde kelimenin tam anlamıyla insanlık dramının görüntüleri bulunmakta.
Siz de biliyorsunuz ki; polisin şiddet kullanmadığı hiçbir meydanda istenmeyen görüntüler ortaya çıkmamaktadır!
Manzara şudur;
Polis tomalarla tazyikli su sıkıyor, hedef alarak insanların üstüne bibergazı bombası atıyor hatta bazen gerçek mermi kullanıyor (..ki bir direnişçi bu nedenle hayatını kaybetmiştir)
Buna karşın halk; maske, limon, sirke ve yanında taşıdığı pet şişedeki su ile kendini savunmaya çalışıyor.
Bu görüntüler sizin de içinizi sızlatmıyor mu?
Siz de bir babasınız. Sizin çocuğunuz da bir polis tarafından saçlarından tutulup yerlerde süründürülse ne hissedersiniz?
Polis çocuğunuzun kafasına gazbombası fişeği sıksa ne hissedersiniz?
Müdahalenin başlaması ile aynı anda yüzlerce insan kan revan içinde kalıyor.
Çünkü polis hedef gözeterek kalabalığa, insanların üstüne fişekler atıyor.
Dün Atatürk Köprüsü (Boğaziçi) polisler tarafından kapatılmıştı. Taksim’e ulaşmak üzere Kartal, Maltepe, Sarıgazi, Örnek Mahallesi ve Kadıköy’den yürüyerek birleşen on binlerce gösterici polis engelini aşmışlardı. Bir grup polis memuru o on binlerin arasında kalmışlardı. İsteseler hiçbirimizin arzulamadığı görüntüler ortaya çıkabilirdi.
Çıkmadı…
Çünkü halk kendi göz nuru polisine zarar gelsin istememekte, polisleri halkın çocuklarından oluşan kamu görevlisi olduğunun idrakindedir.
Halk hareketlerinde elbette istenmeyen bazı şeyler yaşanabilir. Size düşen o olumsuzlukların blançosunu halka göstererek öfkeyi körüklemek değil, halkın göstermeyi başardığı itidali gösterebilmektir.
Baskı, sindirme, kutuplaştırma yerine, Milli Mücadele dönemindeki gibi kendiliğinden ortaya çıkan bu birleşme refleksini, kenetlenmeyi ülke lehine çevirmektir liderlik.
"Benden önce Türkiye yoktu, ben yarattım" yaklaşımından vazgeçiniz.
İstifa ediniz!
İstifa ediniz ki; kendinizin de ifade ettiği gibi değişmesi mümkün olmayan yapınız Türk Milletine daha fazla zarar vermesin.
İsrifa ediniz çünkü en çok öğündüğünüz ekonomi bile söylemlerinizin aksine halkınıza refah, huzur, istikrar getirmemiştir.
Sıkça vurgu yaptığınız ekonomideki ilerleme, istikrar, büyüme halka yansımamıştır.
Sadece çevrenizi kuşatmış çıkar çevrelerinin servetine servet katmış, kamu malları bu çıkar çevrelerince yağma edilmiştir.
Resmi rakamlardaki ekonomik büyümenin halka yansıması işte budur!
Palazlanan yeni dolar milyarderlerinin gelirini 76 milyona bölerek kişi başına düşen geliri 3000 dolardan bilmem kaç bin dolara yükseldiği söylemleri ancak rakamlarda, kâğıt üzerinde kalmıştır.
Halk açlık sefalet içindedir!
Sadece devlet tarafından emeklilik hakları gasp edilmiş ve onca çabaya rağmen adeta alay edercesine cevap bulmuş 5 milyon insan var ülkenizde. Bu insanları görmemekte ısrar ettiniz. Açlığa, sefalete terk ettiniz.
O çaresiz insanlar da şimdi meydanlarda ve direnmekteler!
Kadrolaşma hat safhada…
Bazen diyorsunuz ya; protesto yerine gelin derdinizi anlatın diye…
Bu defalarca denendi, anlamadınız.
Kimine “ ananı da al git” dediniz, kimine takla attırdınız,kimi tartaklandı, kimi gözaltına alındı.
Her itiraz edeni ya terörist ya provakatör olarak yaftaladınız.
Dinlediğiniz zamanlar da oldu elbet ama sadece dinlemekle yetindiniz!
Kürt dediniz, Türk dediniz, Alevi, Sünni dediniz ama vatandaş demediniz.
“Halkımın kölesiyim” dediniz ama halka dayattınız, aşağıladınız, zulmettiniz.
Her söylediğiniz şeye insanların inanmasını beklediniz.
İnananlar da oldu elbet ama şimdilerde meydanları dolduranları inandıramadınız!
Direnişi başlatan tepkilileri inandırmanız mümkün değildi ama siz ısrarla “inanacak ve baş eğeceksiniz” dediniz, demektesiniz.
Şimdi ise bir bakanınız protestolara katılan halkı terörist ilan etmekte!
Eh hayırlı olsun, ne diyelim.
Geldiğimiz nokta;
Meydanları dolduran milyonlar sizi ve kadronuzu artık istemediğini haykırıyor.
Meydanları dolduranlar kendinize inandırmayı başardığınız seçmeninizin de haklarını korumak, gelir dağılımından onların da hakça pay almalarını sağlayabilmek için sizi istifaya davet ediyor;
“Gidin artık” diyorlar…
Zira, çağdaş demokrasilerde istifa denen bir kavram vardır ve çalışmaktadır!