BIST 9.627
DOLAR 35,22
EURO 36,78
ALTIN 2.960,88
HABER /  GÜNCEL

Gezi: Polis şiddeti AB sürecini nasıl etkiler?

Diplomatik kaynaklara göre, Türkiye'deki protesto eylemlerine polisin ölçüsüz güç kullanak müdahale etmesi ve hükümetin bunu destekler gözükmesi, AB İlerleme Raporu'na yansıyacak. Üyelik müzakerelerinin kesilmesi ise söz konusu değil.

Abone ol

Gezi Parkı’nın yıkılarak yerine bina inşa edilmesini önlemek için başlatılan ve 2 haftayı geride bırakan protesto dalgasının şu ana kadar gözlemlenen en önemli sonucu, başta Avrupa ve ABD’de olmak üzere uluslararası toplumda var olan “giderek otoriterleşen Recep Tayyip Erdoğan” algısının daha da somutlanması oldu.

Hükümetin “uluslararası komplonun parçası” olarak gördüğü dünya medyasındaki yorum ve haberlerin, Avrupa hükümetleri üzerinde Türkiye ile müzakerelerin seyri açısından baskı yaratabileceği kaydediliyor.

Avrupa Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle de, geçen hafta geldiği İstanbul’da hükümetin protestocularla diyalog başlatmamasından duyduğu "hayal kırıklığını" dile getirmişti.

Bu yönde en kuvvetli mesajıysa, Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda verdi. Hürriyet gazetesine konuşan Swoboda, Türkiye’nin demokratik ve modern bir ülke olarak itibarının Gezi Parkı olaylarının başlamasından sonra büyük zarar gördüğünü belirterek şu ifadeleri kullandı: “Bunun Türkiye ile AB üyelik müzakerelerinin tamamen durması için bir neden olabileceğini düşünmüyorum. Fakat görüşme ve müzakerelerde bir erteleme pekala mümkün.”

AB-Ankara diyaloğu sürecek

3 yıldır aradan sonra ilk müzakere başlığının açılacağı bir döneme denk gelen Gezi Parkı protestosuna hükümetin yaklaşımının ve özellikle polisin uyguladığı orantısız gücün Ekim ayında yayımlanması beklenen İlerleme Raporu’nu da olumsuz etkileyebileceği öngörülüyor.

Ankara’daki yabancı diplomatlara göre, müzakerelerin tamamen durdurulması ya da ertelenmesi şu aşamada güçlü bir olasılık olarak görülmüyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri, böyle bir adımın atılmasının Türkiye’nin zaten dibe vurmuş olan üyelik motivasyonunu iyice ortadan kaldırabilecek olması.

Bir diplomat, “Gezi Parkı protestosuna hükümetin ilk günden bu yana yaklaşımı gerçekten çok olumsuz ve AB geleneklerine tamamen ters. Bununla ilgili olarak zaten hem Brüksel’den hem de üye ülkelerden önemli uyarılar yapıldı,” diye konuşurken, bu duruma rağmen gelişmelerle ilgili Ankara ile diyalog halinde kalmaya devam edeceklerini belirtti.

Türkiye’nin Kürt sorununu çözmeye çalıştığını, 4 partinin katılımıyla anayasa yazım sürecini devam ettirdiğini belirten diplomat, AB’nin her iki konuda da Türk hükümetini desteklediğini ve desteklemeye devam edeceğini ancak hükümetin de Gezi Parkı eylemlerine yaklaşımını değiştirerek Brüksel’den gelen desteği anlamlı ve sürekli bir hale sokması gerektiğini kaydetti.

Aynı diplomat, müzakerelerin kesilmesinin neden kolay olmadığını şu sözlerle açıkladı: “Müzakerelerin kesilmesi ya da askıya alınması kolay alınabilecek kararlar değil. Bu tür kararlar oybirliğiyle alınır ve tek bir ülke bile kabul etmese alınamaz. Ama bundan daha zorlusu, askıya alınan ya da kesilen müzakerelerin yeniden başlatılmasıdır. O karar için de oybirliği gerekir ve Türkiye söz konusu olunca o karar çok da kolay alınmayabilir.”

Asıl mesele 'itibar kaybı'

Gezi Parkı eylemlerine yurtdışından gelen tepkiye verilen karşı tepki, hükümet çevrelerinin gerginliğini yansıtması açısından da önemli.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ABD’li muhatabı John Kerry’i arayarak, “Türk demokrasisinin 2. sınıf olmadığını söylemesi”, AB Bakanı Egemen Bağış’ın da Füle’yle Twitter üzerinden restleşmesi dikkat çeken gelişmeler oldu.

Davutoğlu, olayların ilk başladığı günlerde yaptığı bir açıklamayla bu olayların Türkiye’yi "itibar kaybına" uğratabileceği endişesini dile getirmişti. Dışişleri Bakanlığı’ndan adının verilmesini istemeyen bir diplomat, "itibar kaybının" kesin olduğuna dikkat çekerken, “toplanma ve ifade özgürlüğünü polisin aşırı güç kullanarak ihlal etmesinin ve hükümetin ilk başta bunu onaylar bir hava takınmasının uluslararası camiada çok olumsuz bir hava yarattığını” kaydetti.

Türkiye’ye seyahat uyarıları yapılmaya başlandığını, turist rezervasyonlarında da iptal haberlerinin geldiğini belirten aynı diplomat, “Demokrasimize verdiğimiz bu zararı kim bilir kaç reform paketi kurtarır?” diye konuştu.