BIST 9.368
DOLAR 34,52
EURO 36,18
ALTIN 2.955,80

Gezi Parkı eyleminin anatomisini yazdım

Türkiye birkaç gün içerisinde ayrı ayrı iklimleri yaşıyor.

Yeşile sevda ile başlayan yolculuk, özünü kaybetmeden ama muhtevasını değiştirerek büyüyerek devam ediyor.

1- Gelinen nokta tam bir iletişimsizlik halidir. Yaşadığımız durum, alenen “devletin süreci yönetememesidir”.

2- Kolluk güçleri, son yıllardaki en olumsuz sınavını vermiştir. Yöneticiler, kardeşi kardeşe vurdurtmuştur. Biber gazı denen illet, adeta  bir uzak doğu “savunma sanatı” öğretisi kıvamına getirilmiştir. Onlarca masum insan, bu öğretiden hunharca nasibini almıştır.

3- Türkiye, çok önemli bir demokrasi sınavından geçmektedir. Sivil irade, temel bir hak olarak ciddi biçimde sesini iktidara duyurmaya çalışmaktadır. 

4- Bu saatten sonra iktidarın eylem hakkındaki “Elimizde belgeler var, gizli ilişkiler ağı söz konusu, 5. darbe girişimidir” şeklindeki söylemsel iddiaları artık geçerliliğini yitirmiştir. Çünkü şeffaflık önem kazanmıştır. Kimin bir iddiası varsa, tüm delilleriyle açık beyan ilan etmelidir.

5- Türkiye’de “özgür medya” dönemi sona ermiş ve medya inandırıcılığını külliyen yitirmiştir. Adeta bir gelenek haline gelen “yaşanan her olumsuz olayda medyanın susturulması” meselesi, iktidarlarımızın sıkıştığında o çok eleştirdiğimiz baskıcı otoriter devletlerden farklı davranamadığını ortaya koymuştur.

6- Sosyal medya 31 Mayıs itibariyle Türkiye’de bağımsızlığını ilan etmiştir. Olumlu tarafları kadar provokasyona, dezenformasyona kolayca imkan sağlaması da sınanmış ve görülmüştür.

7- Yeşile saygıyla başlayan eylemler, AK Parti politikalarına karşı öfkeli sağ ve sol fraksiyonlardan farklı siyasal grupların aynı amaç doğrultusunda birleşmelerine neden olmuştur.

8- Gelinen bu süreçte, Gezi Parkı eyleminden daha fazla demokrasi, daha fazla adalet ve insan hakları yerine bir “Tahrir yada Türk baharı” çıkarmak isteyenler, hemen yanı başımızda Ortadoğu’da bu süreçleri deneyimleyen ülkelere göz atmalıdırlar. O ülkelere sandık dışı yöntemlerle baharın gelip gelmediğini bi’ kontrol etmelidirler.

9- Bizim basının körlüğü utanılacak bir durum olsa da, uluslararası medyanın paylaştığı “Gezi Parkı” haberlerini gururla paylaşanlar da yanılgıya düşmektedirler. Çünkü batı medyası, bize nazaran ne kadar özgür olsa da, olaylara gerektiğinde çıkarlar penceresinden yaklaşmaktadır. Mevzuları, sıklıkla oryantalist bir bakış açısıyla algılamaya çalışmaktadır. Son on yılda Ortadoğu’da yaptıkları olumlu haberciliğin yanında abartılı haberlere ve çarpıtmalara da defalarca hep beraber tanık olduk.

Ayrıca, bizim kendi iç problemimizi “Ey Dünya duy sesimizi” şeklinde yardım ister bir halde Avrupa ve Amerika’ya bildirmemize de gerek yoktur. Kendi içimizde bu sorunları çözecek kadar demokrasi deneyimimizin olduğunu düşünüyorum.

10- İktidar, bu durumdan mutlaka bir ders çıkarmalıdır. Ülkenin %50’ye yakın kesimini nasıl öfke ile doldurduğunun, endişelendirdiğinin farkına varmalıdır.  Barış sürecini başlatan bir hükümet olarak, kendisine öfkeli ve patlamaya yer arayan toplum kesimleriyle uzlaşmanın çaresini aramalıdır.

11- Kolluk güçleri derhal müdahaleleri kesmeli yada müdahalenin şeklini uygun bir sınıra çekmelidir. Ayrıca AK Parti, tabanını sokağa inmemesi konusunda uyarılmalıdır. Her iki kesim de tahriklerden kaçınmalıdır. Çünkü öfke ve nefret, ışık hızından daha hızlı yayılır. Ve inanıyorum hiç kimse, 80 öncesi Türkiye’sine yeniden dönmek istemez.

***

Gezi Parkı eylemleri ardından gerçekten kazanan demokrasimiz olsun.

Ortaya çıkan;

Çok seslilik, eşitlik, medya özgürlüğünün gerekliliği ve protestonun temel bir hak olduğu olsun.