BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  POLİTİKA

Gezi olaylarında "camide içki içilmedi' dedim, dövüldüm! CHP adayı o müezzinden 'bira' kutusu iddiaları

Gezi olayları sırasında camide içki içildiği iddialarının merkezindeki Bezmialem Valide Sultan camisinin o dönemki müezzini Fuat Yıldırım, CHP'den milletvekili aday adayı oldu. "Ben din adamıyım, yalan söyleyemem. Camide içki içildiğini görmedim" açıklamasıyla tanına Yıldırım, elinde silahlar olan altı kişilik bir grubun kendisini “Sen nasıl yalanlarsın Cumhurbaşkanımızı” diyerek dövdüğünü anlattı. Camideki bira kutusu ile ilgili iddiaları ise olay olacak...

Abone ol

Gezi olaylarında camide içki içildiği haberlerini yalanlayan müezzin Fuat Yıldırım "Bira kutusunu gezdirdiler; tamamen Cumhurbaşkanı aldatıldı" iddiasında bulundu. Sözcü yazarı İsmail Saymaz, Gezi Parkı eylemlerinde içki içildiği iddia edilen Bezmialem Valide Sultan Camii’nde içki içildiği haberlerinin gerçek olmadığını söyleyen caminin o dönemki imamı olan CHP milletvekili adayı Fuat Yıldırım’ıla röportaj yaptı. Milli Saraylar İdaresi Başkanı olan Yasin Yıldız ve ekibinin sadece camide çekim yapmasının ardından, pencere kenarına sıkıştırılan ezik bira kutusunu camide gezdirilerek çekilmiş fotoğraflarının basında yer bulduğunu belirten müezzin Yıldırım, ayrıca o dönem elinde silahlar olan altı kişilik bir grubun kendisine “Sen nasıl yalanlarsın Cumhurbaşkanımızı” diyerek saldırdığını açıkladı.

Kadınlar bölümünde ezik bira kutusu bulduk

Camide o gece neler yaşandığını ayrıntılarıyla anlatan müezzin Fuat Yıldırım, bira şişesi olayını şöyle özetledi: "Pazar günü sabah namazına doğru camiyi teslim aldık. Güvenlikçiyle kontrol ettik. Caminin ikinci girişine girerken, kadınlar bölümünde pencere önünde ezik boş bir bira kutusu kırık kaldırım taşıyla beraber orada. Çocuğa ‘Hiçbir şeye dokunmuyorsun, olay yeri inceleme ekibi gelecek, onlar açabilirsiniz derse temizlikçiler girsin. Bakan dahi gelse almıyorsunuz.’ dedim."

Camiyi görmemiz lazım deyip girmişler

"Saat 9 civarı güvenlikçi geldi. ‘Hocam’ dedi, ‘Camiye Meclis'ten birileri geldi.’ Bugün Milli Saraylar Başkanı olan Yasin Yıldız, ‘Meclis Genel Sekreter Yardımcısıyım. Camiyi  görmemiz lazım’ diyor. Memurlar korkuyor, açıyor. Yıldız ekibiyle beraber kamerayla çekim yapıyor. Olay yeri inceleme girmeden. Bu delil karartmaktır. Nihayetinde oldu. İçeri girdim. Dedim ki ‘Beyefendi, siz izinsiz çekim yapamazsınız, suç işliyorsunuz.’

Pencerenin önündeki kutu her yerdeydi

"Pencerenin önünde olan bira kutusu yerdeydi. Cami içinde, yerde. Halının üzerinde. Çıkarttım onları. Kapıları kilitledim. Ertesi gün oldu. Radikal Gazetesi'ni açıyorum. Manşet. Bira kutusu mihraba atılmış, zumlanmış. Minbere atılmış, zumlanmış. Caminin göbeğine atılmış, zumlanmış. Sanki o bira kutusu, 10 tane bira kutusu.  İçki içildiğini görseydik, biz o adamı yaşatır mıydık! Öyle bir anlatılıyor ki sanki masa kuruldu, alem yapıldı. Hatta bazı densizler öyle bir noktaya getirdiler ki, camide söylenmeyecek laflar.”

İçki içeni görseler tekme tokat...

Fuat Yıldırım, “İçki içildiğinizi gördünüz mü?” sorusuna, “Görmedim. Orada birinin kafaya dikip içtiğinin farkına varsalar tekme tokat götürürler” diye yanıt verdi. Yıldırım açıklamalarına şöyle devam etti:

“Diyanet'in teftiş kurulu geldi, olaya el koydu. Araştırmalarını yaptılar. Raporlarını yazdılar. Bize dokunulmadı. Ama bu siyasi olarak kullanılmaya başlandı. Erdoğan, yanlış insanlar tarafından bilgilendirildi, onunla yetindi. Her mitingde ‘Camide içki içtiniz, ayakkabıyla girdiniz' dedi. Cumhurbaşkanı her ifade ettiğinde beni tehlikeye soktu. Tehditler yağmaya başladı. Can güvenliği endişem giderek artmaya başladı."

Sürekli tehdit edilmeye başladım

"İkinci teftiş raporuyla önümü kestiler. Kayaşehir'e atandım. Gitmedim. ‘Artık' dedim, ‘Bitti bu iş, bırakacağım.’ Diyanet İşleri Başkanı elçi gönderdi, Arap Camii'nde geçici olarak görevlendirildim. Her gündem olunca tehditler başlıyor. Açıyor adam bana telefon, ‘bak’ diyor, ‘basına çok malzeme veriyorsun, seni kafanı kırarım’ diyor. Bunlar benim yiyip yutacağım şeyler değil. ‘Peki, gel kafamı kır.’ En nihayetinde yapıldı o."

Sen nasıl yalanlarsın Cumhurbaşkanımızı

"Benzin istasyonu var Dolmabahçe'de. Akşam olduğu zaman bakkal market yok. Ancak benzin istasyonundan faydalanabiliyoruz. O zaman daha lojmanı boşaltmamıştım. Lojmanı polis zoruyla boşalttırdılar. Bir şey lazım oldu. Benzinliğe giderken, demek takip edilmişiz yatsı namazından sonra. Herhalde denk gelmez altı kişi tarafından elinde silahla falan. ‘Sen nasıl yalanlarsın Cumhurbaşkanımızı' diye paldır kültür saldırıya geçtiler. Boğuştuk, boğuştuktan sonra biri silah çekti."

Basına düşer diye hastaneye gitmedim

"Dedim ki ‘Çektin sık o zaman.' Cesaret alamadı. Silahın kabzasıyla vurdu. Derimi yırttı, aldı götürdü. Geri dönmek mecburiyetinde kaldım. Evde hasta baldızım var, kanser hastası, biz bakıyoruz. Genç kızım var. Kafamın kırığını ve kanı görmemesi lazım. Travma açar. Kan durmuyor. ‘Böyle olmaz seni hastaneye götürelim' dediler. ‘Basına düşer' dedim. Kanamayı kan taşı sürte sürte durdurmuşum."

Egemen Bağış'a ne dedi...

Ertesi gün camiye AK Parti Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz ve Devlet Bakanı Egemen Bağış geldi. Bağış, ‘Bilgilendirir misiniz' dedi. Ayaküstü bilgilendirdik. Ertesi gün Haliç Kongre Merkezi önünde Egemen bey, ‘Fuat hocayla görüştük. ‘İçki içilmedi' dedi. Basın Konseyi'nden tehdit etmişler' dedi. Ben ‘İçki içilip içilmediğini bilmiyorum, görmedim, kameralarda çıkacak’ dedim."

Hocam, Beyefendi böyle şeylerden hoşlanır...

Tabii Erdoğan, Afrika gezisinden geri döndü. Birkaç gün sonra bir milyonluk mitingde ‘Gideceksiniz caminin hocasını tehdit edeceksiniz, yalan yanlış haber yazacaksınız' dedi. Eyvah! İş koptu. Tamamen Cumhurbaşkanı aldatıldı.

Aradan 10-15 gün geçti. Egemen Bey camiye geldi. Kucaklamak istedi beni. Dedim ki ‘Ben size doğruları anlatırken siz çarpıttınız olayı, yanılttınız adamı ve bizi tehlikeye soktunuz.' İsmail Bey söylemek mecburiyetindeyim. Eğilip kulağıma ‘Hocam beyefendi böyle şeylerden hoşlanır' cümlesini kullandı cumhurbaşkanımız için.”