BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

Genelkurmay ve Başbakan suç işledi

BDP Mersin milletvekili Ertuğrul Kürkçü Uludere raporunu kabul edilmesini ve İmralı sürecini İnternethaber'e değerlendirdi.

Abone ol

NESRİN YILMAZ/İNTERNETHABER-ANKARA- Dün Meclis İnsan Hakları Komisyonu'nda kabul edilen Uludere raporunu sert bir dille eleştiren Ertuğrul Kürkçü raporu neden kabul etmediğini, raporun eksiklerini ve Uludere'de yaşananları İnternethaber'e anlattı.

İmralı sürecinde CHP'nin eksikliğini hissettiğini de söyleyen Kürkçü, sürece ilişkin ayrıntıları bizlerle paylaştı.

Uludere raporu kabul edildi ama itirazınız var. Elinizde nasıl bilgiler var ki itiraz ediyorsunuz, vur emrini veren kişi kim olabilir?

 
ELİMİZDE SOMUT DELİLLER VAR
 
"Rapor, eldeki kanıtları dahi yeterince yorumlamıyor, ikincisi de kanıt elde etmek için uğraşılmadı. Bizim en önemli itirazımız o. Komisyonlar başkan eksenli gidiyor, komisyon başkanı sonuç olarak burada hakikatin ortaya çıkması için gerekli adımların atılmasına gönüllü olmadı. Örneğin Genel Kurmay Başkanı'nın dinlenmesi ve Genel Kurmay Karargahından bu süreci izlemiş olan yetkililerin çağrılması, bunların bu insansız hava aracı görüntülerini neye göre ve nasıl dedeğerlendirdiklerinin sorgulanması gibi konular çok önemliydi. Bununla ilgili bir insaiyatif alınmadı. Fakat bizim elimizde hakikaten çok somut bir kanıt var, Genel Kurmay Başkanı'nın kendi itirafı, 29 Aralık günü Genel Kurmay Başkanlığı imzasıyla yayınlanan bildiride, birincisi bu harekatın sınırötesi harekat tezkeresine dayanılarak gerçekleştirildiği söylendi, ikincisi yapılan izlemeler ve değerlendirmeler sonrasındahedeflerin ateş altına alınması gerektiği açıklandı."

"Genelkurmay başka ne desin? Ben bu insanları gözetledim, karar verdim ve öldürdüm diyor.Burada geriye bir tek şey kalıyor, o insanların köylüler olduğunu yada olmadığını biliyor muydu? Genelkurmay İnsan Hakları Komisyonu'na gönderdiği yazıda, bu hedeftekilerin köylü mü kaçakçı mı olduğunun ayırt edilmesi mümkün olmamıştır diyor, ayırt edilmesi mümkün olmadıysa niye öldürüyorsun insanları? Bu soruların sorulması halinde ortada bir ayrım gözetmeksizin öldürmek kastıyla hedef olarak ateş etme fiilinin gerçekleştiğini tespit etmiş olması gerekirdi.Oysa iki şey yaptı, birincisi kasıt yoktur, ikincisi sorumlu yoktur. Bu kadarı çok fazla. Bu bir iç güvenli harekatıysa orada jet uçağın ne işi var ve neden sınırötesinde yapılıyor, dış güvenlik harekatıysa neden uluslararası savaş kurallarına uyulmuyor. Sorular çoğaldıkça problemin büyüdüğü görülüyor."
 
Ne olacak peki bundan sonra?
 
DAĞ FARE DOĞURDU
 
"Meclis usüllerine göre bunun Meclis tarafından onanması ya da onanmaması ya da bunun hakkında bir üst merciye itiraz diye bir durum yok, çünkü bu bir yargısal karar değil, bu bir inceleme komisyonu kararı. Komisyon bunu inceledikten sonra "inceledim, öyle anladım" demiş oluyor. Bunu meclise bildirecek, mecliste bunun etrafında bir tartışma döner tabi ama meclisteki tartışa bu kabul yada reddi ile ilgili kararın değişmesi değil de bilgi amaçlı bir sunum olur. Bence, bu düzlemde komisyon dolayısıyla yapılacak işlerin sonuna geldik. Ancak biz ya da başka partiler araştırma ve soru önergeleriyle takip ederiz. Bence bu konu hergün meclis gündeminde konuşulacak. Çünkü hergün en az 2 dakika konuşmma süremiz var, bence biz hergün iki dakika bu konuyu konuşabiliriz. Ama daha önemlisi, yargı kolu. Diyarbakır özel yetkili ağır ceza mahkemesi bir soruşturma yürütüyor, fakat bugüne kadar kimseyi ifadeye çağırmadığı gibi, iddianame de hazırlamadı. Komisyon başkanı bu raporu mahkemeye de göndereceğiz diyor. Ama hakim ben olsam, derim ki; "Meclisin bir kanaati olmadığına göre, onu hesaba katmam gerekmez, soruşturmama devam ederim" Yani soruşturmayı hayatını kaybedenler yönünden olumlu olarak etkileyebilecek bir sonuç ortaya koymuyor rapor."

"Sadece kimi kusurlara işaret eder gibi yapıyor. Meclsi mahkemeye kanıtlarla gitmiş olsaydı daha iyi olurdu. Belki bizim muhalefet şerhlerimiz yargıcın ya da savcının dikkatini çekebilir ama ben bir sonuç görmüyorum. O yüzden mahkemenin hızlandırılması yönünde aileler başvurabilirler, yargısal sürecin hızlandırılması için Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun nezdinde harekete geçilebilir, çeşitli tazminat ve ceza davaları açılabilir, dolayısıyla bu davayı görecek bir mahkeme sonunda buluruz, burada olmazsa Uluslararası bir mahkeme buluruz. Sonuçta kabul edilecek bir şey değil. İktidar yanlısı kalemler de bu rapordan hiçbir sonuç çıkmadığını, dağın fare doğurduğunu söylediler. Bir an önce kapatılması ve örtbas edilmesi için rapor bir an önce kabul edildi.  AKP yöneticileri ve buradaki vekiller bunun konuşulmasının olmasından daha kötü olduğunu düşünüyorlar ve dolayısıyla bu konuşmaya son vermiş oldular kendilerince ama bence çok daha fazla konuşulacak. Bugün aileler meclisin önündeydiler haklı olarak."
 
 
Aileler tazminatı kabul etmiyorlar, özür bekliyorlar ama devletin de özür dilemeye niyeti yok gibi, sizce özür dileyecekler mi?
 
GENELKURMAY YÜZDE YÜZ SUÇLU 
 
"Ben de baktım o görüntülere ve anlayacağımı anladım, onların da oradakilerin köylüler olduğunu anlaması gerekiyordu. Bu olayda Genelkurmay Başkanı'nın ben yüzde yüz suçlu olduğu kanaatindeyim ama Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasında kurulmış yeni bir denge var, asker hükumet dengesi.

Dengeyi mi bozmak istemiyorlar?


"Başbakan bu dengenin sarsılmasını istemiyor. Ben Başbakanın olayı başından sona izlediğini bu kararı şahsen verdiğini düşünmüyorum ama ondan rıza almak için aramış olabileceklerini, kendisinin de rıza göstermiş olabileceğini düşünüyorum. O zaman Roboski bombalarının ikincisi de Başbakanın üzerine düşüyor. Bütün bunlar kabul edildiğinde zaten kırılgan asker hükumet dengesi yerinden oynayacak diye Başbakanın yüreği ağzına geliyor. Bence bu yüzden özür dilemiyorlar, çnkü özür dilediklerinde askerin üzüleceğini düşünüyorlar. Askeri üzmeyelim halkı üzelim."
 
Geçtiğimiz hafta Mavi Marmara Baskını'ndan dolayı İsrail bizden özür diledi, siz özür dilenmesini bekliyor musunuz, beklemiyor musunuz?
 
ARKASINDA SİYASİ KARAR VAR
 
"İsrail, sadece özür dilemedi, Türkiye'ye özrün şartlarını da dikte etti. Yani, hükumet burada bir özür aldı ama bunun karşılığında da kendi iddialarının bir bölümünden vazgeçti. Demek ki bir diplomasiye niyetiniz varsa bunun yolu bulunuyor. Pekala hükumet, köylülere yaklaşabilir ve onlarla görüşebilirdi. Kendinin kabul edebileceği bir özür biçimini onlarla tartışabilirdi. Bu hiç zor değildi ve o insanlar hakikaten sadece "özür diliyorum" cümlesini bile duymaya razıydılar ama Başbakan, eşini oraya gönderip gözyaşlarını göstermenin kendi eylemini telafi edeceğini düşündü ve yanıldı. Bence, bu özrün dilenmemesinin bir şeyle daha ilgisi var, Türk Devlet geleneğinde özür dilemek yok. Başbakan Dersim Katliamı için bir kere özür diledi ama CHP'yi üzecek bir şeydi. Bür bütün olarak devletin işlemiş olduğu tek katliam Dersim değil ki, işte Uludere katliamı, çok taze önümüzde duruyor. Hükumetin hep kendine yontmaya çok meraklı olduğunu söyleyebilirim, bir özür dileneceğini sanmıyorum, özür dileyecek olan bu raporu geri çekmeliydi. Aslında komisyondaki AKP'lilerin tüm bu eleştiriler karşısında sarsıldıklarını gördüm, yani arsızca bir karşıtlaşma içerisinde değillerdi çok alttan aldılar bunun sebebi belli fakat bütün bunlara rağmen geri adım atmadılar. Bunun arkasında siyasi karar var diye düşünüyorum. Bu siyasi karar birdaha özür dilemez. Ayrıca özür dilerlerse, bu özür, müzakere sürecinin gölgesinde kalır diye düşünüyorlar. Ama köylüler "Barışın yolu roboskiden geçer" diyorlar, bu çok doğru.
 
Parlamentoda çözüm sürecine destek veren iki parti var CHP temkinli yaklaşıyor, MHP başından beri itiraz ediyor, CHP haklı değil mi, ne görüşüldüğünü bilmeden neden destek versin?
 
CHP ÇÖZÜM ARZULUYOR MU?
 
"Bir kere şuna bakmak lazım, CHP hakikaten çözüm arzuluyor mu, öyle olsa bence sürece başka yönlerden yaklaşması gerekir, sadece şüphelerini ortaya koyarak değil. Bu çatışmanın durması için bir gayret içerisinde olduğunu görmek gerekiyor. Benim için kabul edilemez çirkinlikte bir şey yaptı CHP. 21 Mart günü CHP Genel Merkezi'ne bir bayrak astılar. Bu nasıl bir şey, böyle bir çözüm anlayışı olabilir mi, bu bir etnik iddiayı sürdürmede ısrar anlamına geliyor. CHP'nin ileri sürdüğü itirazların şeklen doğru olduğunu düşünüyorum, Meclisten geçmesi gerekir çözüm sürecinin kabul ediyorum. CHP'nin bunun için BDP ile bir çözüm arayışında olmaması bana çok garip geliyor. Çatışmayı Başbakanla çözmeyecekse CHP, BDP çatışmanın bir tarafında duranların ruh hallerini, iddialarını taleplerini paylaşıyorsa BDP ile bir çözüm ortaklığı araması gerekir. 
 
BDP'nin CHP'den böyle bir talebi oldu mu?
 
CHP'YE İHTİYACIMIZ VAR
 
Ben, bunu sürekli söylüyorum, yazıyorum. CHP'nin bu süreçle kendisini test etmesi ve sürece yardımcı olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü BDP niye bir muhafazakar doktrinler, islami yönelişler içerisindeki bir güçle başbaşa kalalım. Bu sürecin ne kadar çok ortağı paydaşı çoğalırsa bence o kadar anlamlı bir sonuç doğar. Ama AKP, kısmen CHP'yi dışarıda bırakmayı düşünüyor ama yüzde yüz de değil. AKP'nin de bu konuda ihtiyaçları var, çözüm tabanının genişlemesi açısından. O nedenle ben CHP'nin kurucu bir rol oynamasına ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Bizim CHP'yi sürece dahil etmek konusunda yeterince gayretli olmadığımızı kabul ediyorum. CHP'nin bütün denemelere bugüne kadar olumsuz cevap vermesiyle de ilgili. Ama bu çok yeni bir durum, mutlaka CHP bu süreçte yapıcı kurucu bir rol oynamalıdır."
 
MHP'nin tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
MHP OLMASA DA OLUR
 
"MHP bu süreçte yapıcı bir rol almasa da olur. Çünkü MHP, kendi kitlesini öylesine doktrine etmiş durumda ki şimdi ister istemez onun önünde sürükleniyor. Ama CHP için bu tamamen doğru değil, özellikle Kılıçdaroğlu döneminde."
 
Çözüm olacağına inanıyor musunuz?
 
"Gayret ile koruk helva olur."
 
Başbakan pazarlık yok diyor, kamuoyunun buna inandığı söylenemez, 35 yıldır kan dökenler hiçbir şey almadan silahını bırakmaz diye düşünüyorlar, BDP ise bu konuda hiç açıklama yapmıyor, bir pazarlık var mı?
 
BAŞBAKAN EŞBAŞKANLARIN YÜZÜNÜ BİLE GÖRMEK İSTEMİYOR
 
"Ben pazarlık olup olmadığını inanın bilmiyorum ama bizim Eşbaşkanlarımız bir pazarlık yapmıyorlar. Çünkü zaten Başbakan onların yüzünü bile görmek istemiyor. Ama İmralı'da Öcalan görüşmelere başlamadan önce bir dizi görüşme yapıldığı biliniyor bunları Öcalan da söyledi zaten. Öcalan'ın öngörüsü, çatışmasızlık, silahsız bir dönem ve demokratik reformların gerçekleşmesi. Bu çerçeve içerisinde Kürtlerin hak taleplerinin ve iddialarının yeni Anayasal çerçeveye uygun olarak sürdürülmesi. Şimdi bu aslında Kopenhag kriterlerine uyum kadar bilinen bir şey. Öcalan bunlara uyacağını kendi kendine taahhüt ediyor. Ben anlıyorum ki hükumet bu taahhüde innaıyor ama bunu açıkça söylemek istemiyor. Bunun dışında bir pazarlık olduğuna inanmıyorum."
 
Süreçte BDP ve AKP'nin isteği geçmişte yaşananları unutup geleceğe bakmak, peki neden BDP ve AKP sürekli askerlerin geçmişte yaptığı hataları tekrar tekrar anlatıyorlar, demokrasi adına bu bir çelişki değil mi?
 
YÜZLEŞMEK LAZIM
 
"Bu doğru ama tek hamlede olan bir şey değil. Önce yüzleşip sonra unutacağız. Dünyanın her yerinde böyle oldu. Bir bilanço çıkarılması lazım, mezarı olmayan binlerce insan var, nerede olduğu bilinmeyen kayıplar var. İnsanlığa karşı işlenmiş suçlar var. Dolayısıyla bunları birbirinden ayıklamak, sıradan unsurları olayın dışına çıkarmak gerekir. İnsanlığa karşı suç olan herşeyin yargılanmasını sağlamak ve ondan sonra da hepsini unutup bunun üzerinden bir af geçirmek gerekiyor. Benim aklımdaki sıra böyle."
 
 
BİZ AKİL KADINLAR OLMASINI İSTİYORUZ
 
Bu işi "akil adamlar" denen bir grup insanın çözmesi bekleniyor, ne düşünüyorsunuz, akil adamlar için önerebileceğiniz bir isim var mı?
 
"Selahattin Demirtaş geçen grup toplantısında bir şey söyledi, ona katılıyorum. Biz komisyonun akil kadınlar komisyonu olmasını istiyoruz herşeyden önce. Çünkü adam kelimesi erkeklikle çok ilgili bir şey. Kadın devrimi karşısında BDP'nin boynu kıldan incedir. Samimi olarak söylemek gerekirse bir isim düşünmedim. Akil insanın BDP'li yada devrimci olmaması gerekiyor galiba yeni standartlara göre. Benim çok iyi takip ve taktir ettiğim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıçlığından beri aklını beğendiğim Rıza Türmen var. Rıza Bey gibi insanlar kadın ya da erkekler olabilir.