BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 35,98
ALTIN 3.009,49

Gençlere ne anlatıyoruz?

Müsade ederseniz, nice zamandır bahsetmeyi ihmal ettiğim bir konuyu konuşmak istiyorum bugün.

Müsade ederseniz, nice zamandır bahsetmeyi ihmal ettiğim bir konuyu konuşmak istiyorum bugün. Ancak, meramımı anlatabilmem için kısa süreliğine 2015 yılına gitmemiz gerekiyor.

AK Parti'nin tek başına iktidar olamadığı 7 Haziran seçimlerinden iki ay önceydi sanırım.

Barış adına kurulan Çözüm Süreci Masası'nın devrildiği, PKK'nın yeniden şehirlere indiği, 6-8 Ekim katliamının yaşandığı, DEAŞ isimli terör örgütünün Kobani'ye saldırdığı, kısacası felaketin iki, hatta üç koldan Türkiye'nin üzerine çığlıklar atarak geldiği günlerdi.

Tam da o günlerde sosyal medyada bir algı operasyonu için düğmeye basıldı. Birileri, şeytani fısıltılarla toplumun bilinç altına yılanın zehrini andıran bazı fikirler zerk etmeye başladı. 

Buna göre, Çözüm Süreci'ni sonlandıran AK Parti hükümeti, diğer yandan, kurduğu ve desteklediği DEAŞ isimli terör örgütünü Kürtler'in üzerine katliam amacıyla salmıştı.

Kısacası ikna kabiliyeti olmayanlar, iftira kabiliyetini ön plana çıkarmış ve başarılı olmuştu. 

İstanbul'un Esenyurt İlçesi'nde katıldığım bir programa katılan gençlerin, şeytanın dahi aklını karıştıracak bu yalanlara inandığına şahit olunca,  "Gelin bu gençlere gerçekleri anlatabileceğimiz bir yol, bir yöntem bulalım" önerisini sundum. 

Ve kısa istişareden sonra o yolu bulduk.

3 ay sürecek, seminer tarzı bir çalışma başlattık. Seminere, üniversite öğrencilerinden, ev hanımlarına, esnaftan siyasi parti teşkilatlarına kadar herkese, katılım için davetiye gönderdik.

Yaklaşık 350 kişi katıldığı, Cumartesi ve Pazar günleri düzenlenen programa siyaset, medya, akademi ve sanat dünyasından pek çok ismi davet ettik.

Daha doğrusu katılımcılar kimi istediyse onu davet ettik. Programlara kimler katılmadı ki...

Süleyman Soylu, Fikri Işık, Mahir Ünal, Mustafa Ataş, Burhan Kuzu, Yasin Aktay, Metin Külünk, Orhan Miroğlu, Savcı Sayan, Abdurrahim Boynukalın gibi önemli siyasetçiler...

Abdurrahman Dilipak, Yusuf Kaplan, Ahmet Kekeç, Veyis Ateş, Ersoy Dede, Melih Altınok, Nevzat Çiçek, Hikmet Genç, Latif Şimşek ve daha pek çok gazeteci...

Toplumun nabzını tutma konusunda çok önemli işlere imza atan Türkiye'nin en önemli araştırma şirketlerinin yöneticileri ve sözünün itibarı olan pek çok akademisyen...

3 ay süren program boyunca onlar anlattı, öğrenciler dinledi. Öğrenciler sordu, onlar tek tek cevapladı.

Sadece bir tek şeye dikkat edildi 3 aylık süre içinde. Öğrencilere, parti reklamı yapılmadan, sadece Türkiye'nin içinden geçtiği süreç anlatıldı.

7 Haziran seçimleri sonrası erken seçim kararı alınınca, 1 Kasım tarihine bir ay kala derslere katılan öğrenciler, "İzin verin öğrendiklerimizi ev ev dolaşıp anlatalım" talebinde bulundu.

Uzatmayayım...

1 Kasım seçimlerinde bu gençlerin çabaları sayesinde Esenyurt'ta AK Parti'nin oyları yüzde 17 artış göstererek rekor kırdı.

Sonra ne olduğunu merak ediyorsanız, onu da anlatayım.

AK Parti İstanbul İl Başkanlığı, projeyi sahiplendi, Esenyurt'a "Siz yapmayın, biz İstanbul genelinde yapalım" dedi. AKSEM ismi verilen projenin ilk dersine dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu katıldı ve bir konuşma yaptı...

Daha sonra...

Daha sonrası yok, çünkü başladığı şekliyle devam etmedi, ettirilemedi. Parti teşkilatlarının katıldığı birer eğitim programına dönüştürüldü ve öyle devam ediyor. 

Şimdi diyeceksiniz ki "Süleyman Özışık, sen bu meseleyi neden anlattın?"

Şundan:

2019 seçimlerinde yaklaşık 1 milyon 900 bin genç ilk kez sandık başına gidecek. Bir başka deyişle Türkiye'nin kaderi, bu gençlerin ellerinde şekillenecek. 

Yüzde 50 artı 1...

Bir tek kişinin oyu, belki de mevcut iktidarı devirecek, yeni bir dönemin başlamasına neden olacak.

Ve AK Parti bu gençlere Türkiye'nin içinden geçtiği süreci anlatmıyor, anlatamıyor. Belki de anlatma gereği duymuyor, bilemiyorum. Oysa bunun yolu, yöntemi o kadar basit ki...

Yapılacak şey, Fetö terör örgütünün haince, alçakça, yaptığı şeyi namusluca yapabilmek! Gençlerin aklını hainlikle değil, doğrularla doldurmak.

Bir çok kesim tarafından hainler safına çekilmek istenen bu gençleri muhatap kabul edip, Türkiye'nin gerçeklerini en doğru şekilde anlatmak.

İnanın fazlasına gerek yok, sonrasını merak etmeye hiç gerek yok. 

Örnek verecek olursam...

Bir süredir bazı illerde sürdürdüğümüz "Yazar Okulu" adında bir proje var. Türkiye'nin önde gelen yazarları ve televizyoncuları bu proje kapsamında gençlere yazarlık ve gazetecilik dersi veriyor. 

Balıkesir'de başlattığımız projeye yaklaşık 3 bin 500 genç müracaat etti ancak belediye başkanı değişince proje çöpe gitti. Diğer il ve ilçelerde de aynı oranda üniversite öğrencisi başvurdu.

6'şar haftalık dilimler halinde sürecek derslere katılan gençlere, güzel ve etkili yazı yazmanın tüm teknik detayları anlatılıyor. Televizyonculuk alanında duayen isimler diksiyon, spikerlik ve beden dili kullanımı konusunda eğitimler veriyor. Ayrıca, sosyal medyayı etkili kullanma, algı operasyonlarını çürütme ve yürütme dersleri de veriliyor. 

Kısacası Türkiye'nin yeni nesil "Milli yazarları" yetiştiriliyor.

Bakın, iddiayla söylüyorum.

Çok değil, hepi topu bir yıl sonra, yazarlık ve televizyonculuk alanında yetişmiş tam donanımlı onbinlerce genç sahne alacak. Kimi televizyonlarda, kimi gazetelerde, kimi internet sitelerinde ve en çok da sosyal medyada göreceksiniz bu gençleri...

İftiracıların, tetikçilerin, fitnecilerin, para karşılığı kalem oynatan rantçıların önüne onlar geçecek.

Can Dündar gibi hainlerin, aklını Fetö'ye kiralamış haşhaşi yazarların ve PKK'yı cilalayan kandil sevdalısı kahpelerin hakkından onlar gelecek. 

O kadar iddialıyım yani...