Ortaokul müfredatı ve sınav sistemi üzerine yapılan bir araştırma genç yaştaki öğretmenlerin durumunu ortaya koydu.
Abone olOrtaokul müfredatı ve merkezi sınavlara yönelik yapılan bir araştırmaya göre mesleğe yeni başlayan öğretmenler, 15 yıllık tecrübeli meslektaşlarına göre öğrencilerini sınava çalıştırmadıklarında vicdan azabı duyuyor.
2011-2012 eğitim öğretim yılında Türkiye’nin farklı bölgelerinde 5 okulda 13 grup öğretmen, veli ve öğrenci ile yapılan ‘Eğitim ve Toplumsal Değişim’ başlıklı araştırma, ortaokul müfredatı ve merkezi sınavlara yönelik çarpıcı verileri ortaya çıkardı. Buna göre mesleki anlamda sınav tecrübesi olmayan deneyimli öğretmenlerin sınav kültürü yok. Bu eğitimciler öğrenciler konuyu öğrendiğinde, sınav sorularına cevap vereceğini düşünürken, genç öğretmenler merkezi sınavları daha çok önemsiyor. Okulda test çözdürmediklerinde veya öğrencilerini sınava hazırlamadıklarında ‘vicdan azabı’ duyuyorlar.
Hamburg Helmut Schmidt Üniversitesi’nde öğretim görevlisi Prof. Dr. Arnd-Micheal Nohl ile birlikte çalışan ve aynı üniversitede doktora öğrencisi olan R. Nazlı Somel’in ortak araştırması İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Merkezi’nde açıklandı. Çalışma konusunda bilgi veren Somel şunları söyledi:
“Araştırmada toplumsal değişim ile eğitim arasındaki ilişkiye baktık. Araştırmada 20 yıllık öğretmenler sınav sistemi ile daha önce ilişkisi olmayan grup, yani öğrencilik dönemlerinde merkezi sınavlara katılmamışlar. Bu eğitimciler 1968 yılında uygulanan müfredatta yetişmişler. O dönemde kendileri günlük plan yapıyorlardı. Onlar için sınavlar daha az önemli idi ve bir dersi öğrenmenin sınavda başarı getireceğini düşünüyorlar. Ortalama 5 yıl deneyimli genç öğretmenler ise sınavlarla yetiştikleri için sınava daha önem veriyor. Bu nedenle öğrenciye bunu vermediklerinde vicdan yapabiliyorlar. Yeni deneyim kazanan eğitimciler müfredata daha bağımlı.”
GECEKONDU BÖLGELERİNDE BEKLENTİ DAHA YÜKSEK
İnceleme yapılan okullar hakkında bilgi veren Somel şöyle devam etti:
“5 okulda yaptığımız araştırmada birbirinden farklı sonuçlara ulaştık. İstanbul ve küçük bir ilde, gecekondu bölgesinde köy ve ilçedeki eğitim kurumlarını inceledik. İstanbul’da gecekondu semtinde okul, diğerlerinden farklıydı. Öğretmen kadrosu gençti, yüzde 40 ücretli, sürekli değişiyor. Sınıf mevcutları 50. Velilerin maddi durumu kötü, temizlik sorunları var. Okulun gelir kaynakları kısıtlı. Öğrenciler az kısmı kursa gidiyor. Ama okulun bütününde eğitimcilerden başarı beklentisi fazla. Orta ikiden itibaren deneme sınavları yapılıyor. Okul, müfredatı bir kenara iterek, merkezi sınava odaklanmış. Eğitim kültürleri arasında maksimum çatışma var. Bu nedenle gergin bir ortam var. Velilerin, öğretmenleri dövmeye çalıştığına tanık olduk.”
İSTANBUL'DAKİ TABLO
Araştırmaya göre İstanbul’da kadrolu öğretmenler genellikle en az 15 yıl deneyime sahip. Sınıf mevcudu 35. Velilerin gelir düzeyi orta sınıf. Okulun finansmanı sponsorlar, kantin gelirleri olabiliyor. Veliler de katkı yapıyor. Bu eğitim kurumları kendilerini başarılı sayıyor. Yüzde 70 oranında öğrenciler Anadolu, fen liselerini kazanıyor. Burada müfredat ile sınav arasında seçim ise sınava dayalı eğitim kültürü beklentisi var ama gündelik eğitim pratiklerini sınavlar belirlemiyor. Paralel yürüyor.
SINIF ENDİŞESİ YOK
Köy ve ilçe okulunda öğretmen kadroları karışık, branş eğitimciler mesleğe yeni başlamış. Şehir merkezinde oturuyor köye gelip gidiyor. Sınıf mevcutları köy okulunda en fazla 15, ilçede 22. Veliler köylü. İlçede işçi veya memurdan oluşuyor. Okulların gelir ve giderleri çok yok. Merkezi sınav ilişkileri ise rekabet okulların dışında kalıyor. Sadece üniversite sınavı önemli. Velilerin öğretmenlerden beklentileri çok düşük. Bir öğrenci bile Anadolu lisesini kazandığında önemi büyük oluyor. Öğretmenler üzerinde sınav veya müfredat baskısı yok. Eğitimcilerin biyografik deneyimleri ve tecrübeleri köylerde eğitimleri etkiliyor.”
Eğitime para kazanma aracı olarak bakılmamalı
Araştırma sonuçlarından bazıları şöyle:
* Okullar kendini sınav kültürünü taşır hale getiriyor. Yani sınav kültürü okullarda yerleşik hal alıyor.
* Araştırmada temel iddia okullarda kursların kapatılması ile sınav sorunu çözülmeyecek.
* Okullar arasında farklar ortadan kalkmalı. Öğretmenler, sosyal psikolojik ihtiyaçları dikkate alınarak yetiştirilmeli.
* Eğitime asla para kazanma aracı olarak bakılmamalı.
* Genç öğretmenlerin sayısı arttıkça sınavın önemli olduğu kültürü de artacak.
* Okullarda müfredatı uygulamak değil, yetiştirmek önem kazanıyor.
* Gecekondu bölgelerindeki okullarda müfredat ile merkezi sınavlar çatışıyor. Küçük bir il ile İstanbul’daki orta sınıf okulunda iki kültür paralel, köy ve ilçede ise iki grup birlikte yaşıyor.
* Genç öğretmenler vicdan azabı duyduklarını söylüyor. Sadece müfredatı vermek istemiyorlar.
* Eğitimciler müfredatta kendilerini uygulayıcı olarak görüyor.
* Özellikle 20 yıllık tecrübeli öğretmenler, öğrencilerin hızlı okumasından, eğik yazı yazamamalarından ve okuduğunu anlamamasından şikayetçi.
* Sosyal bilgiler alanında eğitimciler müfredatta ideolojik bilgilerin olduğu ve evrim teorisine yer verilmediği eleştirisinde bulunuyor.